2. Bölüm

32 6 24
                                    

Jungkook karşısındaki adamın şaka yaptığını düşünmekten kendini alamadı. Yine de yüz ifadesi şaşkındı ve gözlerini karşısındaki adamdan ayırmıyordu.

Gözlerini kırptığı anda karşısındaki adam yok oldu. Kendini eli kitaplığa uzanmış ve bir kitabı kendine çekerken bulmuştu.

"Tam olarak ne oldu?"

Bu soruyu kendine sorup durdu. Çalıştığı kütüphanede ne işi vardı? En son karanlık bir sokakta, o adamla birlikte değil miydi?

"Jungkook kitabı buldun mu?"

Kasadan ona doğru seslenerek yanına gelen arkadaşına bir bakış attı. Arkadaşı Yeonjun "İşte, bulmuşsun." diyerek kitaba uzandı.

Yeonjun kitabı elinden aldığında irkildi. Hayal falan mı görmüştü? Hayal gördüyse yatağından buraya nasıl gelmişti?

En son dizi izliyordu ve Taehyung'u kurtarmayı düşünüyordu ardından bir anda karanlık bir sokakta bulmuştu kendini. Birde üzerine bir adamı takip etmiş ve onunla birlikte korkutucu görünümlü adamlardan kaçmışlardı. En sonunda adam kendisinin Kim Taehyung olduğunu söylemişti, Kim Taehyung?

Kesinlikle bir rüya ya da ona benzer bir şey gördüğüne emindi. Ama onun kolundan tutup çektiği an baya gerçekçi hissettirmişti. Delirmiş miydi yoksa?

Arkadaşına acil işi olduğunu söyleyip, üzerine montunu geçirerek kitapçıdan ayrıldı. Evine doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Kendisi mi bu duruma fazla takılıyordu yoksa gerçekten endişelenmeli miydi? O an için delirmiş olabileceğinin pekte bir önemi yoktu açıkçası. Sadece o kişinin gerçekten Taehyung olup olmadığı ya da gördüğü şeyin gerçek olup olmamasıyla daha çok ilgileniyordu.

Hızlıca eve girip odasına gitti. Odası tıpkı bıraktığı gibi, tableti hâlâ açık ve dizisi durdurulmuş şekilde duruyordu. Tabletini eline aldığı sırada olduğu yerin değiştiğini hissetti.

Gözlerini tekrar açtığında elinde bir kumandayla televizyonun karşısında bekliyordu.

Dikkatlice etrafa bakındı, sıradan bir evde olduğunun farkındaydı fakat burası kimin eviydi? Bakışlarını televizyona çevirdiğinde otomatik olarak kaşları çatıldı.

Kendisi ekranda donmuş şekilde duruyordu. Belli ki kendisi bir video çekmişti ve televizyona yansıtıp durdurmuştu. Fakat Jungkook şuna emindi ki televizyondaki kişi kendisi değildi...

Birkaç dakikalık düşünce girdabının ardından zaten elinde olan kumandayla televizyondaki videoyu başlattı.

"Ah şey, merhaba ben!" Televizyondaki çocuk gerginlikle saçlarını karıştırdı ve gülümsedi. "Teknik olarak ben değil, benim bedenimdeki bir ziyaretçisin.. Çok mu garip oldu?" Televizyondaki çocuk elini ensesine atıp bakışlarını aşağı indirdi bir süreliğine. Daha çok ne söyleyeceğini planlamaya çalışıyormuş gibi görünüyordu.

"Ah, bunu nasıl söylersem söyleyeyim tamamen saçmalık gibi gelecek, o yüzden en iyisi doğrudan söylemek." Biraz daha durdu. Sonunda elini ensesinden çekti ve üzerindeki ceketi incelermiş gibi yaptı.

"Kısaca açıklamak gerekirse ben bu Dünyadaki Jungkook'um denebilir. Tabii adım Jungkook değil, yani bu Dünyanın Joon Kwang'ıyım ve sen benim bir yansımamsın."

"Pff, doğru açıklayabildim mi ki? Yani şey gibi düşün, iki evren var ve ben senin diğer yarın gibi bir şeyim. Gerçi bu da tam uymadı gibi, aman neyse sen beni anladın değil mi?"

"Çok gerginim, kendimi doğru düzgün ifade edemiyorum."

Televizyondaki çocuk ayağa kalkıp kameranın önünde biraz dolaştı. Jungkook ise hâlâ şaşkınlıkla televizyondaki çocuğu izliyordu.

"Belki de bir video çekmek iyi bir fikir değildi, senin öğrenmeni mi beklemeliydim?" "Her neyseee, bu düşünce için çok geç kalmadım mı? Ne zaman tekrar geleceğini bilmiyorum o yüzden kısa kesmeliyim."

Sonunda oturdu ve kamerayı izlemeye başladı.

"Belki şuanda benim tüm cevaplara sahip olduğumu düşünüyor olabilirsin fakat öyle değil, bu yüzden sana daha fazlasını açıklayamadığım için bana kızma... Benim için kim olduğunla ilgili bir açıklama yapman beni çok mutlu ederdi. Hakkında bildiğim tek şey benim ikizim kadar bana benzediğin. Ve adının Jungkook olduğu."

"Kendi adımı söylemiş miydim? Joon Kwang ismim. Sanırım söylemiştim ama sorun değil, tekrar söyleyebilirim."

"Ayrıca son olarak aynı anıları paylaşmıyoruz ve sen benim bedenime geçtiğinde ben de senin bedenine geçiyorum. Sen benim bedenimdeyken çok bir şey yapamasam da günlüğünden bir şeyler öğrenmeye çalıştım. Lütfen ona baktığım için bana kızma ama sen olsan sende aynısını yapardın bu yüzden bana kızma."

Video burada kesiliyordu ve Junkook videodan tek bir şey bile anlamamıştı.

Başka bir evrendeki kendinin bedenine geçmek mi? Bu nasıl bir saçmalıktı böyle? Hem neden bu evrende Kim Taehyung diye biri vardı?

Bu bir eşek şakasıysa kesinlikle komik değil.

Televizyondaki çocuğun dediği şeyleri düşündü, "Ne zaman tekrar geleceğini bilmiyorum o yüzden kısa kesmeliyim."

Ya hemen buradan ayrılması gerekiyorsa?

Odayı gözleriyle taradığında şarja takılı bir kamera olduğunu gördü. Kamerayı açıp baktığında yansımasının (artık her ne kadar doğruysa) kendini açıklayabilmek için bir sürü video çekip yarıda bıraktığını fark etti. O da kendisi gibi ne olup bittiğini anlayamamış fakat diğer kendini uyarmak istemiş gibi duruyordu.

Jungkook her ne kadar ne yaptığından emin olmasa da kamerayı karşısına koydu ve videoyu başlattı.

"Senin kim olduğunu bilmiyorum."

Fazla agresif bir giriş mi oldu? Belki de yumuşatmayı denemeliydi.

"Imm, her neyse işte. Günlüğümden öğrendiğin gibi adım Jungkook. Olan şeyler hakkında hiçbir fikrim yok. Sadece yatağımda dizi izlerken bir anda kendimi karanlık bir sokakta buldum. Eğer gerçekten dediğin gibi sen de benim bedenime geçiş yapıyorsan birbirimizin hayatlarını dengelememiz gerekir sanırım? En azından okuduğum fantastik kurgularda hep öyle oluyordu. Tekrar gelecek misin ya da ne zaman geleceksin bu bile belli değilken nasıl iletişim kuracağız ki?"

"Lanet olsun bu neden benim başıma geliyor?" Sanki bir şeyi hatırlamış gibi devam etti "-ve senin."

"Kısaca bu videoyu izledikten sonra hayatınla ilgili önemli şeyleri bir yere falan yaz ki senin yerine geçince başım belaya girmesin. Aynı şeyi bende yapacağım, sanırım sen benim hakkımdakileri daha önce öğreneceksin. Sana güvenmiyorum, her ne kadar ben olsan da, ben değilsin."

Videoyu kapatıp kamerayı bir kenara koydu. Titreyen ellerini durdurmaya çalışarak kağıt ve kalem aradı. Ne yapması gerektiğine dair hiçbir şey düşünmemişti. Sakinmiş gibi davranmaya çalışsa ve öyle yansıtmaya uğraşsa da asla sakin değildi.

Neden buradaydı ki? Ayrıca o tanıştığı adamın gerçekten Taehyung olma olasılığı neydi? Hadi ama Jungkook! Şuan düşünmen gereken şey o adam değil, asıl düşünmen gereken şey kendinsin.

Kağıt ve kalemi bulduğunda düzgünce yazmaya çalışarak kendini tanıttı. Ailesini ve kendisinin muhtemel konuşma ihtimali olan insanları kısaca anlattı.

Hayatının detaylarına çok fazla girmedi. Şuan için ona güvenmenin doğru karar olduğunu sanmıyordu. Yine de başka ne seçeneği vardı ki? Eğer ona diğerlerini anlatmazsa yanlış anlaşılmalara sebebiyet verecek olaylar yaşanmaz mıydı?

Sonunda yazdıklarını bitirdi ve içinden iki kere okuyup doğruluğunu kontrol etti.

Bu evrendeki süresi bu defa daha uzun sürecekmiş gibi görünüyordu çünkü hâlâ geri dönememişti.

Ortalığı karıştırmak istemediğinden koltuğa uzandı ve sessizce tavanı izledi. Sadece düşünmeyi tercih etti. Kendi bedenine dönene kadar sessizce düşündü...

Side Character//TaeKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin