İnsanların yaptıkları, diledikleri ve söyledikleri her şeyin sonuçları olur.
Bu sonucu kabullenerek yaşamak ya da değiştirmeye çalışmak kişinin kendi tercihidir fakat başarılı olup olmayacağı Tanrıya kalmıştır. En azından insanların düşündüğü şey bu.
Kendilerinden daha yüce bir şeye sığınma arzuları aslında her şeyin sorumlusunun Tanrı olarak görülmesine neden olmuştur. Herkes onu suçlar, seçimleri doğrultusunda oluşan sonuçları yaşamak istemediklerinden tüm sorumluluğu ona yüklerler.
Peki bu neyi değiştirir?
***
Jungkook neden böyle olduğunu sorup durdu.
Delirdi mi yoksa bu Tanrının ona verdiği bir ceza mıydı?
Aklından geçenler tam olarak buydu. Tanrının ona verdiği armağan mıydı yoksa bir lanet mi?
***
Jungkook gözlerini açtığında yine olduğu yerden alınıp başka bir yere koyulmuştu sanki.
Çaresizce iç çekti ve nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Elinde bir defterle insanların olduğu kalabalık ve geniş bir sokaktaydı. Defterin üzerinde büyük harflerle JK. yazıyordu.
Defterin ilk sayfasını açtığında diğer kendinden bir not bulmuştu.
"Selam!! Sanırım bu işe iyi yönünden bakmak ikimiz içinde daha iyi olacak. Kendi bedenimdeyken bunu biraz düşündüm ve en azından bu durumu düzeltmenin bir yolunu bulana dek birbirimizin hayatını yaşayabiliriz!! Tabii bu sadece benim verebileceğim bir karar değil bu yüzden sana da sorma ihtiyacı hissediyorum. Eğer birbirimizin bedenindeyken sadece hiçbir şey yapmadan oturalım dersen kararına saygı duymaya çalışabilirim fakat ikimiz de aynı yaşta öğrencileriz.
Okulumuz ve bir sosyal hayatımız, yapmamız gereken işler var. Ne kadar süre böyle kalacağımız belli olmadığından bu durumu değerlendirmek bana daha mantıklı geldi. Ben konservatuar 2. yılımdayım ve sen de güzel sanatlarda 2. yılındasın.
Eğer teklifimi kabul ediyorsan bilmen gereken neredeyse her şeyi bu deftere yazdım (Yazmak için epey vaktim vardı.) Unutmuş olduğum küçük ayrıntılar olabilir fakat onları sana bırakabilirim sanırım. Saatin kaç olduğuna bağlı olarak günlerimi programladım, nerede ve saat kaçta ne yaptığımın, derslerimin bir takvimi gibi düşün. Bedenime geçene kadar bedenime iyi bak çünkü bende aynısını yapacağım :))"
"Oh! Pekala.." diye mırıldandı sessizce. İkizinin söylediği şey mantıklıydı, sanırım.
Arka cebindeki telefonu çıkararak saate ve güne baktı ardından ikizinin yazdığı programı aradı ciltli ajandada. Sonunda bulduğunda salı gününde gözlerini gezdirdi. İnce deteylara kadar yazılmış programda şuan ki saati aradı. 10.47...
Imm 2 dakika önce bir derse girmesi gerekiyormuş?!
Tamda ikizinin teklifini kabul etmeye kararlıyken ortaya çıkan bu geç kalma olayı işi karıştırmak üzereydi. Üniversite'nin yerini bile bilmezken (şehir kendi şehrine tıpatıp benziyor fakat o hala farkında değil) etrafı süzdü. Telaşlı öğrenciler görme umuduyla etrafa bakındı fakat okulu bulsa bile içeride sınıfını nasıl bulacaktı? Bunu düşünmek için zamanı olsaydı keşke.
Geniş sokağı daha da incelediğinde kocaman yazılarla orada olduğunu belli eden üniversiteyi göremediğinden kendine sövdü. Az önce bu koca binanın orada olmadığına neredeyse emin gibiydi. Sanırım kendisi bir bakar kör falan olmalıydı.
Tam oraya doğru koşmaya hazırlanırken kendine çarpan bedenle dizlerinin üzerine düştü.
Ona çarpan kişi art arda özür dilemeye başlamışken Jungkook arkasını dönüp ona çarpan kişiye baktı.
Pembe saçları, hafif tombul yanakları, ve kendine has giyim tarzıyla karşısındaki kişi Park Jimin'di.
Park Jimin...
Dizinin baş karakteri...
Park Jimin
Sonunda aşk adamlarımdan birini daha hikayeye dahil ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Side Character//TaeKook
FanfictionHer şey Jungkook'un izlediği dizideki yan karakter Kim Taehyung'un ölümünü durdurmak istemesiyle başladı. Ne dilediğine dikkat etmelisin...