childhood friend, Wyan

54 2 0
                                    

Wayn ile çocukluk arkadaşıydık ve ikimizin de hayali FBI'da ajan olarak çalışmaktı, bu hedefimizi gerçekleştirmiştik. Ben FBI'ın Davranış Bilimi Birimi'nde yer alan bir eğitmendim, Wayn ise Davranış Bilimciydi.

Önümüzdeki hedefimiz üsttümüz olan Matthew'in iznini ve desteğini alırsak, seri katillerin, suçluların psikolojisi hakkında bir araştırma yapmaktı. Charles Manson, Edmund Kemper, Tex Watson gibi ses getiren ve canice yöntemleri olan katillerin, geçmişini ve psikolojisini çözümleyip bir makale yayınlamak istiyorduk.

Tabii bu onların bulunduğu hapishanelere özel izin alarak girmemiz ve onlarla bir röportajdan ziyade sohbet etmemiz geçiyordu. Karşı karşıya, canlı canlı.

Tehlikenin ve bilinçaltımıza ne gibi etkilerinin olacağının farkındaydık ama günümüz modern cinayet beynini işleyebilmemiz için bu ilk adımdı.

Wayn'e saygı büyüktü ama ben bu fikri ortaya atınca kadın olduğum için diğerlerinden destek alamıyordum, önyargıyla karşılanıyordum. 70'lere hoş geldiniz.

Düşüncelerimi beynimin bir kenarına iterken, sınıftaki sessizliği sağlamak için yapmacık bir şekilde öksürmüştüm. Böylece sınıf sessizliğe gömülmüştü.

Kapıda Matthew'i gördüğümde sırtımı dikleştirmiş, ışıkların söndürülmesini istemiş ve projeksiyonu tahtaya yansıtmıştım.

Elime kumandayı alıp fotoğrafı açtığımda sınıfta bir uğultu çıkmıştı, herkes bu adamdan nefret ediyordu.

"Evet, gördüğünüz adamı tanımayan yoktur diye düşünüyorum. Tanımıyorsanız şimdiden dersimden çıkabilirsiniz." kimseden ses çıkmayınca devam ettim.

"David Berkowitz ya da halkın bildiği adıyla Sam'in oğlu."

"Robert Violante ve Stacy Moskowitz'i arabada öpüşürken, gelip yakın mesafeden 40 kalibrelik bir tabanca ile vurdu." duraksadım ve kürsüde birkaç adım attım.

"Berkowitz iki yazda da altı can aldı, yedi kişiyi yaraladı. Çünkü bir köpek öyle yapmasını söylemiş." dediğimde sınıfta kahkaha sesleri yükselmişti.

"Peki, sizce bunu niye yaptı?" diye bir soru yönelttiğimde önce birbirlerine baktılar. Matthew karşıdan beni izliyordu, ona doğru baktığımda Wayn'in de yanında beni izlediğini gördüm. Yetişmişti.

Biri elini kaldırıp söz aldıktan sonra konuştu.

"Çünkü saf kötü."

"Bu da bir yaklaşım." elimdeki kalemi avuç içime bastırdım.

"Ama tamamen doğru değil. Soru sadece katilin neden yaptığı değil, ayrıca neden öyle yaptığı. Geçmişinde, kişisel hayatında bugünkü yaptıklarını tetikleyecek ne olmuş olabilir? Doğru cevap burada."

"Mesela Charles manson." derken kumandaya basıp projeksiyonda Manson'ın fotoğrafını yansıtmıştım. Fotoğrafla birlikte uğultu sesleri yeniden yükseldi, herkes bu adamlardan nefret ediyordu.

Topuklularımdan birini yere vurduğumda ise sınıftaki uğultuyu kesip dikkatlerini yeniden üstüme çekmiştim.

"Manson doğduğunda annesi bir hayat kadınıymış, hatta Manson'ı bir sürahi bira ile takas etmeye çalışmış. Sadist, yobaz amcası ise onu öldüresiye dövüp, bir erkek olmadığı için onunla dalga geçermiş. Manson'ın annesi cezaevine girdikten sonra hayatını hırsızlıkla devam ettiren Manson ise daha sonra cezaevine girmiş. Şimdi, tüm bunlar onu etkilemez mi?"

"Ne yani? Kötü bir çocukluk geçirdiği için öldürdüğü masum insanları görmezden mi gelmeliyiz?" soruyu soran genç adama baktım.

"Bunu demeye çalışmıyorum. Ailesinin yaklaşımı, yediği hakaretler, cezaevinde yaşadığı istismarlar.. Onu kısır bir döngüye sokmuş olabilir. Belki bu bir sebeptir veya sebep anlamadığı bir şey bile olabilir."

Herkes dediklerimi onaylarcasına kafasını sallıyordu, hatta biraz önce demek istediğimi anlamayan çocuk bile.

"Çıkabilirsiniz, teşekkürler." dedikten sonra defterimi almak üzere kürsüye geçtim ardından kumandayla projeksiyonu kapatım.

Sınıf boşaldıktan sonra Matthew ve Wayn'in yanına gitmiştim, Wayn çok güzel geçtiğini kulağıma doğru fısıldarken hepimiz Matthew'in ofisine gidiyorduk.

Kapıyı açıp girdiğimizde Matthew patron misali masasının arkasındaki deri koltuğa oturdu ve ayakta olan Wayn ve bana baktı.

"Sizi ücretli kadroya alacağım." dediğinde dudaklarımı ısırdım, biz bunu istemiyorduk.

"Aslına bakarsanız sizinle bir konu hakkında konuşmak istiyorduk, efendim."

Önündeki dosyaları düzenlerken konuştu, "Dinliyorum."

"Eğer siz de izin verirseniz ve bize destek sağlayabilirseniz, biz ünlü seri katillerin geçmişiyle oluşan psikolojisini araştırmak ve makale yapmak istiyoruz. Biliyorsunuz ki, çok zeki adamlar. Cinayet yöntemlerini tramvalarıyla birleştirmeyi düşünüyoruz. Onlarla konuşup modern cinayet işleyişlerinin temelini çıkardığımıza dair bir kol oluşturursak ve buna devam edersek, oldukça kaliteli ve özgün bir iş olur."

Birkaç saniye suratıma baktı, ardından Wayn'e baktı.

"Eğer bize küçük bir ofis ayırabilirseniz biz orada çalışabiliriz." diye ekledi Wayn, ben de kafamı onaylarcasına salladım.

"Şu an departmanda oluşan işsizlikle uğraşıyoruz, bu istediğinizi gerçekleştirmek biraz zor. Zaten kulağa gülünç geliyor."

"Peki.." birkaç adım attıktan sonra masanın önündeki koltuklardan birine oturdum. "Gittiğimiz şehirlerden veya ülkelerden eğitimci eksiklerini kapatarak oradaki polislere ders versek?"

Wyan koltuğun başında, baş ucumda dikiliyordu. Matthew biraz suratıma baktıktan sonra düşünürmüş gibi elindeki kalemi çevirmeye başladı.

"İşimiz siktiğimin sosyopat canavarlarıyla arkadaş olmak değil, işimiz onlara elektrik vermek Bayan Camphell?"

"Olay yerinde bulduklarımız bu seri katillerin anlattıklarıyla bağlantılı olabilir." dedi Wyan, beni savunurcasına.

"Adamları teşvik edeceksiniz." sesini yükselterek konuşuyordu.

"Adamlar müebbet yemiş herifler, orada çürüyecekler." demiştim umutsuzca.

Adam histerik bir şekilde sırıtıp kalemle beni işaret etti, "Evet, Bayan Camphell? Hatırlarsanız onları oraya FBI tıktı. Oldu olacak bir de onlar için ağlayın." bakışları küçük düşürücüydü.

"Bu yapacağımız şey bir psikoanaliz olacak efendim. Karşımıza çıkabilecek cinayetler ile bağlantılı olacağından eminiz." dedi Wyan, ben de ayaklanmıştım.

"Bunu düşünmenizi istiyoruz efendim, teşekkürler." diyerek arkamı döndüğüm sırada Wyan'da elimden tutup yanımda yürüyordu ki bizi durduran Matthew'in sesi oldu.

"Niye hep siz ikiniz? Tanrı aşkına.. Kabul ediyorum, sadece federal olduğunuzu kimse anlamasın." Arkam dönük olduğu için yüzüme bir gülümseme yayılmıştı, ama Matthew'a döndüğümde o gülümsemeyi yüzümden silmiştim.

"Haftanın iki veyahut üç günü bu şehirde, bu büroda olmak zorundasınız." Ayaklandı.

"Size bir ofis ayarlatacağım, gerisini planladığınız gibi yapabilirsiniz. Bana raporları aktarırsınız." Kafamızı sallayıp teşekkür ettikten sonra odadan çıkmış ve çıktığımız gibi delicesine sırıtmıştık.

Kollarımı Wyan'ın boynuna dolayıp sevincimi paylaşmamın ardından ofislerimize gitmiş, eşyalarımızı ortak ve yeni ofisimize taşımaya başlamıştık.

suçlu zihinler - criminal minds Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin