1

1.3K 120 18
                                    

Karakoldan çıktıktan sonra evime doğru yürürken kuruyan dudaklarımı ıslatıp, gömleğimin cebinde duran sigara paketini aldım ve sallayarak çıkan dallardan bir tanesini dudaklarımın arasına yerleştirdim. Çakmağımı nereye koyduğumu bilemediğim için üzerimi yoklarken arka cebimde hissettiğim sertlikle onu da aceleci olmadan çıkarıp, dudağımdaki dalı yakarak içime derin bir nefes çektim.

Karakolda geçirdiğim zaman sandığımdan daha uzun olmuştu. Salak herif beni şikayet etmeye çalışmış arkasından da kendisini nezarethanede bulmuştu. Bunun üzerine de kardeşimi evde tek başına bırakmaya içim elvermediği için işleri arkadaşa bırakıp hızla eve doğru yönelmiştim.

İki katlı müstakil evimizin önünde dururken, bitmeyen sigaramdan son bir yudum daha aldıktan sonra duvara bastırarak söndürüp, çöp kutusuna attım. O esnada kulağıma dolan tanıdık postal sesi ile nedenini anlayamadığım bir ürperti tüm bedenimi sarmıştı.

Yüzümü yerden kaldırmadan bir süre dursam da merak duyguma karşı koyamayarak başımı kaldırdım ve sokağı inleten postalların sesinin geldiği yöne doğru döndüm.

Bu sefer sarı sokak lambasının ışığında gözüken yüzde daha sakin bir ifade varken hemen yanında ondan bir karış daha kısa bir çocuk duruyordu. Onun gibi sert bakışları olan çocuğun karakolda bahsettiği kardeşi olduğunu anlamak için dahi olmama gerek yoktu.

Beklediğimin aksine çocuğa kızar ya da azarlar bir hali de yok gibiydi hatta aksine daha çok gurur duyar gibi bir ifadeyle kolunu omzuna atmış ve ilk gördüğüme göre daha yumuşak bakışlarla bakmaya başlamıştı ama asla yüzünde bir gülümseme hatta tebessüm emaresi bile yoktu.

Ne kadar süre onlara daldığımı bilmesem de bana dönen kapkara bakışlarla rahatsız ettiğimi anlayarak yerimde dikleşmiş ve bir baş selamı vererek karşılığını bile almadan arkamı dönmüştüm. Evimizin kapısını büyük bir gıcırtı ile açarken yarın evden çıkmadan kapıyı yağlamam gerektiğini kendime hatırlatarak kapattım ve son kez kara gözlerin içine baktım.

İçimde beni ona çeken bir şeyler olduğunu fark ediyordum. Bunun nedenin de hayranlık olduğuna da emindim. Küçükken olmak istediğim mesleği yapan birilerini, özellikle de bunun için emek veren insanları görmek her zaman içimi kıpır kıpır yapardı. Belki bana nasip olmamıştı ama işte görmek bile yetiyordu bazen insanı mutlu etmek için.

Sonunda düşüncelerimden sıyrılarak içimdeki o anlamsız huzursuzluk ile birlikte elimi kaldırıp zile bastım ve açılmasını bekledim. Bir süre geçmesine rağmen açılmayan kapıyla kaşlarım çatılırken bir kere daha zile basacaktım ki uykulu gözlerle karşımda dikilen kardeşimle gülümsedim.

"Abi anahtarın var ya neden onu kullanmıyorsun hiç?" Diyerek dudağını büküp sinirle tekrar eve giren kızın arkasından kahkaha atarak içeri girdim ve gitmesine izin vermeden sıkıca sarıldım.

"Ben çiçeğimi uykusundan mı uyandırdım yani? Ama hiç de geç değil saat" diyerek dalga geçtiğimde onun yanında bu ağır abi tavırlarımın tamamen yok olduğunu fark ediyordum.

Ailemden kalan bir tek canı da kırmak istemiyordum sonuçta.

"Abi bir git ya of!" Diyerek benden kurtulan ergen kıza tekrar gülerek serbest bırakmış, bırakmadan önce de alnına bir öpücük kondurmayı ihmal etmemiştim. O ise buna aldırmadan adımlarını odasına çevirerek kapıyı kapatmıştı.

Kardeşimin de yanımdan gitmesi ile birlikte içimde hissettiğim o boşluk hissiyle birlikte, yüzüme küçük bir tebessüm kondurmaya çalışsam da başaramayınca sakallarımı kaşıyarak kendimi banyoya doğru yönlendirdim.

Kısa ve düşünceli bir duş merasiminden sonra nefesimin daraldığını, göğsümün sıkıştığını ve ellerimin titremeye başladığını hissederek, daha fazla ilerlemesine izin vermeden altımı giyip üzerimi bu soğuğa rağmen çıplak bırakarak balkona attım kendimi.

Ara ara hissettiğim bu ataklar beni zor duruma soksa da buna direnmeye çalışarak vücuduma değen soğuğu kucaklayıp, balkonumda duran sandalyeye attım kendimi. Titreyen ellerimi plastik sandalyenin kenarlarına yerleştirip sertçe sıkarken, aynı anda dişlerimi da birbirine bastırarak kendime hakim olmaya çalışıyordum.

Derin nefeslerimi içime çekip, aynı tempoyla salarak biraz daha huzurlu hissetmeye başlamıştım. Soğuk hava artık tenimi acıtmaya başladığında ise gözlerimi kapatıp, kendimi geriye yasladım ve bir süre sokağın sessizliğini dinledim.

Tam uykuya dalmaya başlayacağım anda sessizliği yaran küçük bir çakmak sesi beni tekrar dünyama döndürdüğünde gözlerimi aralayıp, evlerin ışıklarından görülmeyen yıldızları aramaya başladım. Şehirler eski hallerini kaybederken, gökyüzü de bu yeniliğe kendini kaptırmış, bir yıldızı bile bizden mahrum bırakmıştı.

Sıkıntıyla nefes çekerken aklıma doluşan anılarla gülümsedim. Annemle birlikte sıcak havalarda evimizin damına çıkıp uyurken bana anlattığı hikâyeler canlandı önce gözümde, arkasından mahallede yapılan gece sohbetlerinden kaçıp arkadaşlarımızla gökyüzünden yıldız seçmemiz geldi. Tam o esnada daha fazla anı aklıma dolacakken duyduğum küfürlerle irkilip kafamı karşı tarafımızdaki balkona yönelttim. Sinirle elindeki çakmağı yakmaya çalışan adam bugün fazlasıyla maruz kaldığım komutandan başkası değildi.

"Siktiğimin çakmağı, bok vardı da yenisini alıp gelmedim" diyerek sinirle soluyan adam en sonunda pes etmiş olacak ki balkonda duran küçük divana çakmağı savurdu ve az önce benim yaptığım gibi kafasını geriye atarak içine derin bir nefes çekti. Bu hareketi yapması ile adem elması daha keskin bir biçimde görünürken, yutkunarak biraz daha inecelemek istedim.

Az önceki üniformasını çıkarmış, altına basit siyah bir eşofman, üzerine ise aynı renkte vücudunu saran bir tişört giymişti. Bu hali de ayrı bir çekici iken bir anda bana diktiği gözleri ile irkilip dudaklarımı yalayarak durumu kurtarmaya çalıştım.

"Çakmak istersen atabilirim" diyerek sesimi biraz yükseltmiş ve beni duymasını sağlamaya çalışmıştım. O ise başta kısık gözlerle yüzüme baksa da sonrasında pes etmiş gibi kafasını sallamıştı. Ben de ona ayak uydurup her zaman balkonda bulundurduğum çakmağımı elime aldım ve arada kısa mesafe olan diğer balkona doğru fırlattım.

Hızlı refleksleri sayesinde çakmağı havada yakalayan adam "Eyvallah" diyerek kafasını salladıktan sonra yakamadığı sigarasını daha sakin bir biçimde yaktı ve aynı şekilde bana fırlattı. Yakaladığım çakmak elimi ısıtırken yutkunup, avcumun içine sıkıca sardım ve elimi kaldırarak "İyi geceler!" Dedikten sonra bu sefer onun da karşılık vermesini beklemiş, kısa bir baş sallaması alınca da düzensiz nefeslerimle birlikte odama girmiştim.

Bu nefes darlığımın ise panik ataktan kaynaklanmadığına emindim.

Bu nefes darlığımın ise panik ataktan kaynaklanmadığına emindim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
SARDUNYALAR / [BxB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin