[3]

230 42 21
                                    

Kuşların cıvıltısı, kedilerin miyavlaması.. bu tatlı sesler Minho'nun kulaklarını okşuyordu. Gözlerini henüz açmamış olan Minho'ysa amacına ulaştığını düşünüyordu. "Cennette miyim?"

Cennette miydi? Kendi canına kıymaya çalışan birisi, cennete gidebilir miydi?

Gözlerini ağır ağır açarken gördüğü ilk şey odasının tavanı olmuştu. Akşam yaptığı şeyi hatırlamış, şaşırarak yattığı zeminde dikleşmişti.

Etrafında yanmış bir çekmece, yarısı yanmış sandalye, kül olmuş bir halı ve islenmiş bir duvar vardı. Her şey, sırılsıklamdı.

•••

Minho o gece yere yığıldıktan sonra halıyı tutuşturan kibrit, yükselen alevlerin arasında küle dönüşmüştü. Alevler büyümüş, halıda yayılmış ve bazı eşyaları yakmıştı.

Fakat o gece, beklenmeyen bir olay daha olmuştu. O gece, yazın ortasında gökler kendini yırtarcasına şiddetle gürlemiş, yağmur daha çiselemeye başlamadan fırtınaya dönmüştü. O gece, gökler sinirliydi. O gece, Jisung sinirliydi.

Sepkinle yağan yağmur, Minho'nun açık penceresinden içeri girmiş, her şeyi yakıp küle dönüştüren acımasız alevleri söndürmüştü. Sandalyenin ayağında yanan son minik alev de söndüğünde yağmur damlaları yavaş yavaş odayı terk etmiş, gökyüzü eski sakinliğine bürünmüştü.

•••

Minho ise ağlamaktan şişmiş gözlerini ovuşturup kedilerinin yanına giderken o gece gördüğü rüyayı anımsamıştı.

~

Minho, ay ışığının aydınlattığı yeşilliklerin ortasında yatıyor, gökyüzündeki yıldızları izliyordu. Yanına yaklaşıp çömelen bedense gözlerini ona dikmişti: "Neden?"

"Özledim" Minho yattığı yerden kalkarak oturmuştu. "Seni görmek istedim"
"Beni bu şekilde göremeyeceğini biliyorsun değil mi?"
"Bilmek istemiyorum..."
Jisung ellerini sevdiğinin yanaklarına götürürken konuşmuştu, "ama sen, benim yerime de yaşamalısın"
Minho'nun gözünden bir damla yaş, Jisung'un eline düştü. Minho bir şey söylemek için dudaklarını araladığında dudakları titremişti.
"Biliyorum bebeğim, biliyorum..."
Yanağını soğuk ellere sürterken bir yandan da kokusunu içine çekmek istemişti, ah, rüyaların kokusu olmazdı. Minho uzun zamandır alamadığı miniğinin kokusunu rüyalarında bile duyamıyordu...

Elini miniğinin elinin üstüne götürüp tutarak onun buz gibi ellerini öpmüştü. Jisung, "gitmeliyim" diyerek ellerini çekene kadar...

Ayağa kalkıp bir iki adım attıktan sonra durup arkasına döndü, "bizim için yaşa, mutlu bir hayatın olsun"

Jisung'un da gözlerinden yaşlar süzüldü. Minho o zaman öğrenmişti ki, melekler de ağlardı.

"Bir daha gelmeyecek misin?" dedi Minho, boğazı düğümlenirken zor konuşmuştu. Başını eğip sağa sola sallarken gülümsedi Jisung sevgilisine bakarak, "göklere yalvaracağım..." dediğinde etrafında çıkan ve dönen kıvılcımlar, alevlere dönüşmüştü. Biraz önce ona şefkatle bakan sevgilisinin yerinde şimdi, sadece gri küller vardı.

~

"Her gece seni bekliyor olacağım sevgilim.."
Kedilerinden birini kucağına almışken bu sözler çıkmıştı Minho'nun dudaklarından.

Minho, her gece yıldızları seyrederken sevgilisinin gelmesini bekledi, ama kimse gelmemişti. Sevgilisini her göremediği gece göklere küfrediyordu, sevgilisinin yalvarışlarını dinlemedikleri için...

Melekler de dünyada bıraktıkları sevdiklerini görebilmek için yalvarırlardı...

Dancing with Your Ghost || minsung'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin