3

293 30 73
                                    

Yağmur damlalarının ıslattığı camdan dışarıyı izlerken dün akşamdan beri Felix'in aklında sadece tek bir kişi vardı. Hwang Hyunjin.. Bu gün onu tekrar görecek olmanın getirdiği hissiyle sabah erkenden uyanıp okula yüksek enerjiyle gitmiş, gün içinde hiç olmadığı kadar mutlu hissetmişti kendini. Bu gün hiçbir şey yememişti ama okuldan eve geldiğinde hemen Herayı sevmiş ve mama kabını doldurmuştu. Şu an ise kendi odasında dışarıyı izliyor saatin hemen beş olması için zamanı geçirmeye çalışıyordu. Hava dün ki gibi bulutlu ve yağmurluydu.

Felix dün olanları hatırladıkça yüzünde gülümseme oluşuyordu. Hyunjin yaralı parmağını sarımış defalarca kez beline sarılmış hatta kucağına bile almıştı kendisini. Bunları tekrar tekrar hatırladığında kendisini bulutların üzerinde gibi hissediyordu.

Dün akşam Hyunjin'den ayrıldıktan hemen sonra arkadaşlarıyla ormanın yakınlığında karşılaşmıştı. Ve neyse ki onlar henüz Felix'in babaannesine kaybolduğuyla ilgili hiçbir şey söylememişlerdi. Yoksa babaannesi tüm kasabayı ayağa kaldırırdı. Arkadaşlarına sadece Bulut'u ararken ormanda kaybolduğunu söylemiş ve Hyunjin'den kesinlikle bahsetmemişti. Aslında onlara anlatmayı çok isterdi ama korkuyordu. Hyunjin'in yine zarar görmesinden korkuyordu. Eğer kasabadan kimse onların hâlâ burada, bu ormanda yaşadığını öğrenirse asla rahat bırakmayacaktı ve bu kesinlikle Felix'in istemediği bir şeydi. Bu yüzden sürekli onlara bahsetme isteğini içine bastırıyordu.

Babaannesinin sesini duyduğunda dalıp gittiği düşüncelerinden ayrılmış son kez toprak kokusunu ciğerlerine çektikten sonra pencereyi kapatmıştı. O an yanında usulca oturan köpeğini gördüğünde gülümsedi. İkisi beraber odadan çıkıp merdivenleri inerken tekrar babaannesinin sesini duymuştu Felix.

"Felix, tatlım sofraya gel."

Mutfaktan gelen sesleri duyduğunda oraya doğru adımlayıp içeri girdiğinde yaşlı kadını görmesiyle tekrar gülümsemişti.

"Ben aslında pek aç değilim babaanne.."

"Neden? Sen bu gün hiçbir şey yemedin hasta mı oldun yoksa?" Yaşlı kadın hemen torununa doğru yaklaşıp elini alnına dokundurduğunda ateşi olmadığı anlamasıyla rahatlamamıştı çünkü sorunun ne olduğunu öğrenmeden asla rahat edemezdi.

"Bir şeyim yok babaanne korkma.." demişti gülümseyerek.

"En sevdiğin yemeği yaptım, yemeyecek misin?"

Felix kendisinden boyu küçük olan babaannesinin parlayan gözlerine baktığında onu kıramayacaktı, biliyordu. Onun kendisine ne kadar bağlı olduğunu biliyordu. Felix'te öyleydi kendisini büyüten kadın hem babası hem annesi olmuştu. Kafasını sallayıp gülimseyerek masaya yaklaştığında kadının ağzından memnun mırıltılar duymuştu.

Sofraya oturmuş daha kaç dakikadır önündeki tabağıyla oyalandığını bilmiyordu ama kesinlikle önüne konulan yemek aynı duruyordu. Hiçbir şey yememişti. Bunu neden ve nasıl yaptığını da bilmiyordu.

Bakışları karşısında oturan babaannesinin bakışlarıyla kesiştiğinde yüzündeki aptal gülümsemesini gizlemeye çalışarak bakışlarını kaçırmıştı. Çok utanmıştı ama neden utandığını da bilmiyordu. Kadının bakışları kesinlikle üzerindeydi ve Felix istemeyerekte olsa çubuklarıyla önündeki yemekten küçük bir et parçası alıp ağzına götürmek zorunda kalmış ve yavaş yavaş çiğnemeye başlamıştı.

"Sen aşık olmuşsun." Kadının ağzı açık bir şekilde şaşkın bakışlarla söylediği şey Felix'in yediği küçük et parçasını yutacağı sırada boğazına kaçmasına neden olmuştu. Öksürürken bile duyduğu şeyin yarattığı şok etkisini atlatamamıştı. Önündeki bardaktan bir kaç yudum su içtikten sonra yutkunmuş babaannesine büyümüş gözleriyle bakıyordu ve aynı zamanda deli gibi utanıyordu. "Babaanne ne aşkı.."

Lanet / HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin