"Hadi Jisung biz hazırız in sen de artık aşağıya."
Jisung annesinin aşağıdan sinirli sesini duyduğunda oflayarak uzandığı yatağından kalktı ve içi neredeyse kitap dolu olan bavulunu zorlanarak kendisiyle birlikte aşağıya indirdi. Gitmek istemiyordu Jisung. O evde, odasındaki kitaplarla mutluydu, hatta kitapları sayesinde iyi bir üniversite bile kazanmıştı ve yaz tatili bitince ilk kez okuluna gidecekti. O bu sene üniversiteli olacaktı. Jisung yüzünü hiç görmediği kuzeninin yanına tatile gitmek istemiyordu, odasında kalmak istiyordu ama annesi kendinin aksine oldukça girişken, sevimli ve arkadaşlık kurmakta zorlanmayan kuzeninin yanına gitmesinde ısrarçıydı. Jisung çoğu zaman okulda kitapları yüzünden dalga geçilen birisi olmuştu ve bu nedenle büyürken epeyce içine kapanmıştı, ailesi de üniversiteye başlamadan bu içine kapanıklığından vezgeçsin diye kuzeninin yanına gönderiliyordu. Onu hiç görmemişti, yani canlı görmemişti yoksa ailesi onun başarılarını Jisung'un gözüne sokarken bir kaç kere fotoğraflarını göstermişlerdi.
Yakışıklı ya da güzel kelimesini kuzeni için söylemek kesinlikle doğru gelmiyordu ona çünkü o her ikisiydi. Hem de fazlaca. Fotoğraflardan bile belli olan güzel ve parlak cildi, her fotoğrafta yüzünde olan gülümsemesi, dudaklarının arkasında görünen düzenli dişleri ve sanki onun bedenine özel dikilmiş gibi duran kıyafetleriyle her zaman mükemmel görünüyordu. Jisun ise onun aksine giydiklerine dikkat etmez, sadece sabahları yüzünü yıkadığı ve hiç bakım yapmadığı için çıkan bir kaç sivilcesi ve pek gülmediğinden pek gözükmeyen dişleriyle asık suratlı birisiydi. Pek arkadaşı olduğu da söylenemezdi ama kitapları ona yetiyordu.
Jisung gitmek istemiyordu.
İstemeye istemeye aşığıya inmiş ve onu kapıda bekleyen annesinin çemkirmelerini duymamaya çalışarak arabaya ilerledi. Elindeki ağır bavulu babasına verip hemen arabaya yerleşti. Yolculuk kısa sürmüştü aslında ama annesinin ona verdiği nasihatlar yüzünden bir asır gibi gelmişti ona. Arabadan inip tren garında baktı, pek insan yoktu ki bu devirdi tren pek kullanılan bir seyahat aracı değildi ama kuzeninin okuduğu küçük kasabaya sadecr tren ve otobüs gidiyordu. Tren daha iyi bir seçenek olduğu için de Jisung bu yolu seçmişti. Annesi ve babasıyla birlikte bineceği vagonu bulmuşlardı kısa bir atayıştan sonra ve ebeveynleriyle kısa bir vedalaşmadan sonra trene binip yerine oturdu. Annesi hala dışarıdan ona el sallıyordu, Jisung yapmadık bir gülümsemeyle karşılık verdi. Onları özelmeyeceğini biliyordu, çünkü genelde onlarla pek bir iletişimi yoktu zaten. Akşam yemeği hariç... Çünkü saçma bir şekilde babası hep birlikte yemeleri gerektiğini söylerdi ve o da buna itiraz etmezdi, sessiz bir şekilde yemeğini yer sonrada yine odasına dönerdi. Jisung yine odasında olmak istedi.
Jisung gitmek istemiyordu.
Kulaklığını kulağına takmıştı ama şarkı açmamıştı, Jisung her zaman kulağında kulaklığıyla dolaşsa da genelde arkada çalan bir şarkı olmazdı. Jisung bunu insanlarla konuşmak istemediği için yapıyordu ve çoğu zaman da ile yarardı. Gece pek iyi uyuyamadığı için uyumayı seçmişti, uzun bir yolculuk yapacaktı son durakta ineceği için. Son durak olduğu için eninde sonunda bir çalışan onu uyandırır diye rahatlıkla kapatmıştı gözlerini.
Düşündüğü gibi olmuştu ve bir görevlinin onu dürtmesiyle uyanıp hızlıca trenden inmişti. Elindeki ağır bavuluyla ilk bir kaç saniye etrafına bakındı ve daha gelmediğini anlamıştı. Sıkıntıyla nefesini dışarı verip ileride ki banklardan birisine oturdu ve beklemeye başladı.
Etrafa bakınınca istemsizce gülümsedi. Burası gerçekten de teknolojiden epey uzak gibi duruyordu. Kendi yaşadığı yerde tren garı ne kadar mükemmel ve yeni duruyorsa burası da o kadar erki ve teknolojiden yoksun duruyordu. Bildiği üzere lisede kuzeninin dersleri çok iyiydi, bir sürü birinciliği vardı ve sınavdan da iyi bir puan almıştı, ülkenin en iyi üniversitelerine gidebilirdi ama kuzeni bu küçük ve eski çağlarda kalan kasabadaki küçük bir okulu tercih etmişti. Garip diye düşündü Jisung ve tekrardan etrafına bakındı kuzenini görebilmek için ama hala görünürlerde yoktu. Umarım gelmez diye geçirdi Jisung içinden, eğer biraz daha gelmezse kendine hemen geri dönüş için bir bilet alıp odasına kavuşacaktı. Annesine de kuzeninin onu almaya gelmediğini bu yüzden de korkup geri döndüğünü söylerdi. Odasını özlemişti.
Jisung geri dönmek istiyordu.
Daha fazla beklemeden yerinden kalktı ve bilet satılan gişeye ilerledi geri dönüş biletini almak için. Ama tam o sırada arkasından kendi adının seslenildiğini duyunca istemsizce durdu ve arkasına baktı.
O sadece kuzenini bekliyordu ama karşısında altı kişi ona bakıyordu. Bu durum asosyal birisi için çok gerici bir durumdu o yüzden diğerlerine bakmaktan vazgeçip tanıdığı yüze baktı sadece. Fotoğraftaki gibi gülüyordu, yine mükemmeldi ama tek farklı şuan saçlarının değişen rengiydi. Fotoğraflarda her zaman siyah saçlı görmüştü ama şimdi karşısında sarışın bir adam duruyordu, böyle bir yerde saçlarını bu kadar güzel bir şekilde boyatmış olmasına şaşırdı Jisung, burada bu kadar iyi bir kuaför olacağını düşünmemişti.
Anlamıştı Jisung karşısındaki adamın kuzeni olduğunu ama yine de emin olmak istedi.
"Jaemin hyung?"
Karşısında ki adamın gülüşü daha da büyüdü ve aralarında ki azıcık olan boşluğuna kapatıp küçük küzenine sarıldı.
"Evet Jisung benim. Geç kaldığım için kusura bakma lütfen, arkadaşlarım da seninle tanışmak istedi ama bazıları buluşmaya geç kalınca biz de seni almaya geç geldik."
Neden geç kaldıklarını açıklarken arkasında çocuklardan birisinin itirazı üzerine ufak bir kaos çıkmıştı. Artık emindi.
Jisung geri dönmek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Town Killer ~ Nct Dream
FanfictionJisung yaz tatili için sadece fotoğrafını gördüğü kuzeninin yanına tatile gidiyordu, istemiyordu ama yine de yola koyulmuştu çoktan. Jisung geri dönmek istiyordu. ----- "Hyung buraya girmesek olmaz mı? Korkuyorum." "Jisung saçmalama kocaman adam old...