J-2

1.1K 97 33
                                    

"Sonunda yırttık paçayı ha

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Sonunda yırttık paçayı ha." Yanımdaki adam elindeki sigaradan bir dal uzatırken düşünmeden aldım.

"Şimdiden aramaya koyulmuşlardır, burada uzun süre kalmayacağız." Dünkü villadan kaçarken sadece beş-altı kişiydik, arkada geri kalan kişileri konuşturmak için aldıklarına emindim. Her nasıl villayı bulmaları uzun sürmediyse burayı da bulmaları uzun sürmezdi.

"Başlarındaki komiserin kim olduğunu biliyor musun?"

Kaşlarımı çatıp karşımda yan yan sırıtan adama baktım. "Kimmiş pezevenk?"

"Bay Kim'i herkes tanır, senin tanımaman beni şaşırttı Jeon." Biten sigarasını küllüğe doğru bastırıp bıraktı. "Diğerleri artık o kadar siklemiyor olsa bile Bay Kim görevin başında sorumlu tek kişi, haliyle herkesin dilinde."

"Neden bu kadar ısrarcı, siktir etsin gitsin işte."

"Tch, polisleri tanımıyormuş gibi konuşma Jeon." Doğru, polislerin hepsi çıkarcı piçlerin tekiydi. Sadece işlerine geldiği zaman dünyanın en duyarlı insanı oluyorlardı. İşlerine gelmediğinde -yani seslerini kesecek paranız yoksa- geberseniz umurlarında olmazdı.

"Biraz daha burada beklersek kellemizi uçuracaklar." Yanımda ismini bile bilmediğim çocuğun önüme koyduğu bir tabak yemeğe baktım. "Hadi ye de gidelim."

Normalde bir parça ekmek için yemediğimiz bok kalmazdı. İlk defa önüme kolay bi şekilde yemek gelince garipsiyordum. "Nereden buldunuz?"

"Çok sorgulama da ye yoksa birazdan o da kalmayacak."

Dediği gibi sorgulamamak en iyisiydi. Fazla zamanımız yoktu. Bi şekilde kaçmalı, tekrardan kalacak yeni bir aramalıydık. "Bizim şu ülkeden kaçış planını," bi süre durup odadakilerin dikkatlerinin çevrilmesini bekledim. "Erkene çekebilme ihtimalimiz var mı?"

"Pek mümkün değil." Cebinden çıkardığı not defterine masaya doğru fırlattı. "Orada bizden önce ülkeden kaçanların isimleri var. Çoğuyla irtibata geçmeye çalıştım ancak sadece iki kişi geri dönüt verdi."

Bir yandan defterdeki isim ve hemen altlarında yazan biyografileri okuyordum. Cidden tahmin ettiğimden daha fazla isim vardı. "Ne dediler?"

"Şu anda pek ümitli bakmıyorlar plana. Zaman için hiç uygun değil, devletin gözü epey üstümüzde."

"Onlar ne zaman kaçmış?"

"Çoğu bir buçuk yıl önce, olaylar henüz yeni yeni patlıyordu. Biz geç kaldık Jeon."

Çalan kapı ziliyle odadaki herkesin bakışları kapıya dikildi. "Ben bakarım, kaçamayanlardan biri falandır."

Bir kaç dakika sonra adam arkasında bir kişiyle geri döndü. "Dün kaçanlardan, burayı sonradan bulmuş."

Arkasından gelen bedeni merakla süzdüm. Beyaz gömleği ve açıkta kalan bir kaç düğmesi geniş omuzlarını ön plana çıkarırken siyah bir kemerle örttüğü beli de dikkat çekiyordu. Bizimkilere kıyaslan daha özenliydi, gariptir ki hoşuma gittiğinden sorgulamak istememiştim.

"Bizimkilerden ayrı bir grup daha vardı, orman tarafına kaçmışlar diye duydum. Sende mi oradaydın?" Yanımda bana yemek getiren çocuk aynı ben gibi gelen yabancıyı süzüyordu.

"Evet, oradaydım." Dedi düz ve donuk bir ifadeyle. Normalde beton gibi zerre mimik oynatmayan heriflerden hoşlanmazdım ama bunda çekici duruyordu.

"İsmin neydi?" Sorumla birlikte gözleri direkt olarak gözlerimi bulmuştu. İstediğim gibi dikkatini çekmiştim.

"Taehyung."

Göz temasını kesmeden keyifle arkama doğru yaslanıp sağ bacağımı diğer bacağımın üstüne attım. "Ne hoş. Bende Jeon Jungkook, tanıyorsundur zaten."

"Tanımamak mümkün mü hiç, Bay Jeon."

Hitap şekli gülümsememe sebep oldu. "Misafirimize bi şeyler ikram etmeyecek miyiz, yol yorgunudur." Yanımdaki çocuk başını onaylar anlamda sallayıp yanımdaki koltuktan kalktı.

"Yanıma oturmaz mısın, Taehyung?"

"Seve seve."

Taehyung az önce çocuğun kalktığı yere oturup aramızdaki göz kontağını bir kaç saniyeliğine ayırdı. Gözlerimi arsızca açıkta kalan bacaklarına kaydırdığımda bakışlarımın her birinin farkında olduğuna emindim. Ancak inatla bakmıyordu.

"Silahın mı var?" Diye mırıldandım cebindeki tabancayı işaret ederek. "Bizim buradakilerin pek silahı olmaz, olsa da kaçak olur."

Bir elini silah olan cebine atıp kapatırken hafifçe gülümsemişti. Gülümserken kıvrılan üst dudağı çok öpülesi geldi o an gözüme.

"Protesto planlarının en başında almıştım bu silahı, maddi açıdan iyi olduğum bi zamana denkti."

"Hmm..." Sırtımı yasladığım yerden doğrulup hafifçe öne doğru eğildim. Eğilmemle birlikte yüzlerimiz yakınlaşmıştı. Mesafenin kısalığından olsa gerek, yutkunduğunu görmüştüm. Biraz daha eğilip bir elimi silahı saklayan eline attım, parmaklarımı yavaşça gezdirirken nefesini de tuttuğunu görmek beni memnun etmişti. "Bir gün bana da öğretirsiniz, değil mi?"

Parmaklarımı çekip tekrar arkama yaslanmamla transtan çıkmış gibi gözlerini kırpıştırdı. Her bir hareketi istemsizce kendine çekiyordu.

Çoğu kişi tarafından bilinen biri değildi. Bunun üzerine yanında pahalı bi silah taşıyordu. Diğerleri gibi değildi, hiç değildi. Ama bir yandan da şüphelerimi bir kenara atıp onu izlemeye devam etmek istiyordum.

"Peki, senin bir soyadın yok mu Taehyung?"

"Peki, senin bir soyadın yok mu Taehyung?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Higanbana. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin