''Düşmanınızın neden korktuğunu anlamak için, sizi ne ile korkuttuğuna bakın.''
Eric Hoffer***
Ben Lela.
Buradayım. Bir yanım aydınlık bir yanım karanlık yürüyorum maskenin ardında kalanlarla.
Karanlık.
Gece.
Karanlıktan korkardım. Oldum olası. Adım karanlık ve gece anlamına geliyordu belki ama ben hep korkmuştum. Karanlıktan da adımın anlamından da. Çünkü bir kere karanlığa bırakılmıştım. Tüm ışıklarımı çalıp gitmişlerdi.
Halletmiştim belki bir şekilde bedenimi kurtarmıştım belki ama, ruhumu karanlığa teslim edeli çok oluyordu.
Her zaman o karanlıktan odanın kapısını elimle tuttum. Elim hep o aralıkta durdu ama bir daha yüzüme kapanan o kapının arasına elimi koymayacağımı da öğrenmiştim.
Elimde tuttuğum maskeye bakarken baloya gitmemek için kendimce nedenler üretmeye çalışıyordum. Ancak hiçbiri tatmin etmiyordu beni.
Kedim hasta olabilir. Geç, senin kedin yok aptal kız.
Kendimi halsiz hissedebilirim veyahut hasta olabilirim. Ah, hayır! Çok klasik. Bunu da kimse yemez özellikle de başkan.
İşten izin alamadım. Aynen sen işçisin zaten mesai saatlerinde var hatta vardiya bile değiştiriyorsun.
Ve evet o partiye gitmek zorundasın sevgili kendim.
Hiç istemeye istemeye beyaz renkli, iki kapaklı gardırobumu açıp askıdaki siyah beli transparan, kolları bilek kısmına kadar tul olan mini elbisemi askıdan aldım. Elimdeki elbiseye kısaca bakıp nasıl bir saç modeli yapabileceğimi düşündüm. Ensemde topuz yapmaya karar verdikten sonra üzerimdeki bornozumu çıkartıp elbiseyi gidim. Aynadaki yansımamla beraber yüzümde halimden hoşnut bir gülümseme belirdi.
Saçlarımı karar verdiğim gibi ensemde ufak bir topuz yapıp, önlerimden de birer ufak tutam saçı bukleler halinde bıraktım. Makyajımı çok abartmayı düşünmüyordum sadece dudaklarımı öne çıkarmam yeterliydi. Zaten maske takacağım için o kadar da abartı bir şeye gerek yoktu. Onu da bordo rujumla hallettiğimde hazırdım. Maskemi taktım, ayağıma bilekten bağlamalı arkası tüylü, ince topuk olan siyah topuklu ayakkabılarımı da giyip el çantamı ve deri ceketimi alıp evden çıktım.
Evim kent merkezine yakın işlek bir caddede olduğu için taksi bulmam her zaman kolaydı. Telefonumu çantamdan çıkartıp Elliot'a mesaj attım. Biz her zaman her şeyi beraber yapardık. İkizler gibi.
Gönderilen : Elliot
Ben çıktım. Seni beklememi ister misin? (20.21)
Gönderen: Elliot
Hayır, beni beklemene gerek yok. Elina ile beraber geleceğiz. BEN GELMEDEN SAKIN BİR ERKEK SİNEĞE BİLE BAKMA!! (20.23)
Elliot'un küçük tehdidine tebessüm ederek göz devirdikten sonra bir taksi durdurdum. Taksiye binip balonun yapılacağı adresi söyledim, arkama yaslandım. İçimde bir his vardı saatlerdir beni huzursuz eden. Sanki bir yerlerde yine birilerinin ruhunu öldürüyorlardı. Ben hep insanların bedenlerinin öldüğünü; ruhlarının ise bedenlerinden sonra da yaşamaya devam ettiğine inanmıştım.
Yol boyunca ezbere bildiğim sokakları tekrar tekrar, başımı cama yaslayarak izledim. Balo mekanına geldiğimizde taksi yavaşça durdu. Parayı verdim, arabadan indim ve etrafa kısa bir göz attım. Oldukça büyük, eski ama ilk zamanki mükemmeliyetini koruyan göz kamaştırıcı derecede şık, üç katlı beyaz bir binaydı. Binanın ışıklandırmaları tüm etrafı aydınlatıyordu. Fazlasıyla lüks arabalar önümden geçip kapının önünde duruyor, araba sahipleri ise valelere araba anahtarlarını teslim ediyorlardı. Bu gece burası çok kalabalık olacaktı. Derin bir nefes aldım ve kapının önüne doğru yürüdüm. Herkesin partneriyle geldiği yere yalnız geliyordum. Mükemmel!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sönen Kalpler ve Eriyen Maskeler
Mystery / Thriller''Hayaller ve hayatlar. Bilinenler ve bilinmeyenler. Aşklar ve ayrılıklar. Doğumlar ve ölümler. Hepsi Tanrı'nın hediyesiydi aslında bizler sadece aracıydık.''