otuz dört

1K 85 84
                                    

"neden çağırdın beni buraya? ders bitecek şimdi." diye yapmacık bir inatla sormuştum hoon'a. beden dersinin son on dakikasında oturduğum tribünlerden sürükleye sürükleye soyunma odasına getirmişti beni.

zaten okulda çok da fazla beraber takılmadığımız için tüm gün özellikle onunla konuşmaya çalışmamıştım doğrusu. her adımı kendim atıyormuş gibi hissettiğimden, biraz da ondan beklentilerimden dolayı da olabilirdi. ayrıca bu sıralar heeseung'u çok yalnız bırakmıştım. o yüzden bugün tenefüsleri onun sınıfında geçirmiş, öğlen arasında da en sevdiği pizzadan alıp gönlünü etmiştim. hoon gelmeden önce de tribünlerden futbol oynayanları izliyordum.

jungwon ders başlamadan önce jake'le beraber gelip beraber futbol oynamayı teklif etmişti. ben bu işte çok kötü olduğum için söz konusu bile değildim ama ni-ki sunoo'yu da peşinden götürerek oyuna dahil olmuştu.

tüm gün konuşmadığım hoon'la da kendimi bu arada soyunma odasında buldum. ben sorumu sorduğumda o soyunma odasının kapısını kapatıyordu.

"hiç, jake'in tavsiyelerini dinliyorum." dedi gülerek. geçenki mesajlaşmamıza atıfta bulunuyordu. gülüşüne karşılık vererek başımı salladım. "soyunma odası o kadar da kötü değilmiş."

dolapların yanına oturmuş aynı şekilde bana yaklaşmasını izlemiştim.

"evet, iyidir." dedi ilk önce. "neden gelmedin yanıma? sınıfta uyusan keyfini bozmak için seni uyandırırdım ama tüm gün göz göze bile gelmedik, arkadaşının sınıfında mıydın?"

aslında üçüncü tenefüste tebeşir almaya geldim diyerek heeseung'ın sınıfına girdiği sırada olduğumu görmüştü ama sanıyordum ki şu an onaylama yapmaya çalışıyordu. şapşal hallerine kafa salladım gülerek.

"evet, oradaydım. sen gelseydin yanıma o kadar merak ettiysen?" dedim. bu da istediğim şeyi açıklıyordu zaten.

"geldim ya işte."

kafamı salladım tekrardan onaylarcasına. bugün biraz başım ağrıyordu. annemin birkaç gündür hoon'la beraber takılmamdan dolayı uyguladığı "açık kapama" programı başımı ağrıtmıştı. açıkça tüm gece doğru düzgün uyuyamamıştım. senenin son sınavlarına hazırlanmak bir takım mide ağrısından başka bir şey değildi.

oldukça yakınlarımda olan hoon dizlerimiz birbirine değene kadar yaklaşmıştı oturduğum tahta yere. sonraysa saçlarımı karıştırmıştı sessizce.

"karışığız sanki." demişti çene çizgime parmağıyla gezerken.

"ben karışık değilim."

değildim. açıkça her şeyim ortadaydı. ne bir şey saklıyor ne de hoşlantımı gizliyordum.

"karışıklığımı çözeme yardım eder misin?" diye sordu. "kendin çözmelisin." dedim bende.

"benden ne duymak istersin?" diye sormuştum sadece devamında. o da yüzüme kitlenip uzun uzun bakmaya başlamadan önce "içinden geçenleri." demişti.

sanki hislerimin ne kadar arkasında olduğumu belli etmek istiyordum. yürekli taraf ben olmalıyım gibiydi.

"senden hoşlandığımı mı duymak istiyorsun?"

stereotype, jayhoon!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin