Evet, bu sözü verdim. Yıkık, içi çürümüş, yaşamak nedir unutan ben, kendime bu sözü verdim. Çözüm, çocuklukta, çocukluktaki saflıkta aslında. Tüm tohumlarımı çocukluk suyu ile sulayıp filizlendirebilirim. Bunu başarabilir miyim? Denemeli miyim? Ne kaybederim. Umarım uzun soluklu bir söz vermişimdir.
Yeniden yaşamak istiyorum. Yeniden sevmek, yeniden gülümsemek istiyorum. Ben, eski ben'i istiyorum. Olmayacak bir duaya amin demek istiyorum. Kerimelerime, kurduğum her bir cümleme şaşıyorum. Yağmura fazlasıyla katlandım artık, gökkuşağını görmek istiyorum. Tüm renkleriyle ..
Tek bir güzel söze, ilgiye, saçı okşansa havalara uçan, kendini bir kuş misali gökyüzüne bırakan bana ihtiyacım var.Babamın anneme, annemin de babama olan sevgisinden o kadar ihtiyacım var ki. Hepimizle sarılıp hasret gideren babam, annemi en sona bırakırdı. Bilirsiniz, en çok sarılmak istediğinizi en sona bırakırsınız. Çünkü o en sevdiğinizdir. Babam, hepimizle sarıldıktan sonra annemin gözlerinin içine ışıltıyla bakarak bir süre dururdu. Sarılmaya mı kıyamıyordu yoksa sarıldığında içine nasıl sığdırabileceğini mi düşünüyordu ?
Sarıldı anneme en sıkısından. Annemdeki o mutlulukla harmanlanmış, titreyerek 'hoş geldin' diyen ses tonu hala kulaklarımda çınlarken, aklımdan geçen sadece 'acaba böyle bir aşkla karşılaşacak mıyım' sorusu olmuştu. Birbirlerine aşkla bağlı ama mesafe olarak uzan geçen 30 yıl. Hangisi için daha zor? Dört çocuğu ile tek başına mücadele etmek zorunda bırakılan annem için mi? Yoksa 30 yıl boyunca ayrı geçmiş bir aşkın devam ettirilmesi mi?Sevmek en zor meslektir. Ölse de insan yapmaz bunu. Hem kendini öldürür hem karşısındakini. Cehennem kapıları açılacaksa bu insanlar için açılmalı.
Peki ya sevilmek? Herkesin hayali. Saçım okşansın mesela. Bana bir şey olduğunda yanımda göreyim onu, görmesem bile varlığı beni güçlü hissettirsin. Sesinden anlayayım sevdiğini, söylemese de olur. Kollarında hayat bulayım. Ağacın altında oturmuşçasına hissedeyim gölgesini. Dallarıyla beni yağmurdan korusun. Beni kusurlarımla sevsin mesela, şu dokunmaya kıyamayanlardan. Sanırım böyle bir insan kalmadığı için istiyorum tüm bunları. Olsun, ben şu olmayan yerde kürek çekmeye alışığım. Ben her gemimin su almasına, yüzüp yüzüp karayı görememeye alışığım.Kime derdimi anlatsam belki de doğru zaman değildi dedi. Benim için hiç bir zaman doğru zaman olmadı. Yanlış zamanlarda yanlış insanlarla gençliğimi heba ederken tek telaşım ya doğru zamandı da ben şuan yanlış insanlaysam? Yanlış kollarda olmak, kendine ait olmayan bir kalpte kiracı olmak, başkasına saklanmış olan aşkın içinde kendine pay çıkarmak samanlık içinde pirinç aramak kadar zordur. Ya da doğru insanla yanlış zamanda tanışırsam? Korkuyorum, doğru adamıma yanlış zamanda karşılaşmaktan. Bu belki de intiharların en kötüsü.
Kitapların içinde bulacağım bir kahraman olacak mı? Yoksa sadece kitaplarla kendimi bağdaştırıp yine hayal kırıklığın içinde boğulacak mıyım?
Ölü gözükmemeliyim. Tek çabam bu. Sadece yaşıyor gibi devam etmeli, yolumun sonundaki ışığa sürünerek de olsa dokunabilmeliyim. İçimdeki umut filizleri mi baş gösteriyordu ? Hazır değildim. Yolumda ilerlerken beklenmedik her olaya hazır değilim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
" ʜɪçʟɪğɪɴ ᴘᴇɴçᴇsɪɴᴅᴇ "
ChickLit" Biri gelse de hiç gitmese diye ciğerimizi söktüğümüz insanların, gün birinde gitse de kanatlarımı geri kazansam diyebilecek duruma getirmesi.. İşte bu en acısı." "Artık anlıyorum ki, ben kendimle olan bağımı da kesmişim.." "Boğulduğum denizlerden...