6

83 6 6
                                    

Draco'dan

Duyduğu çatırtı sesleri ile balkondan kafasını uzatmış ve sesin geldiği yöne bakınmıştı. Gördüğü küçük beden ile oturduğu yerden hafif doğruldu. Draco'nun görebileceği konuma geldiğinde durmuştu. Draco anlamsız bir ifade ile aşağıda duran ev cini Winky'e göz gezdirdi. Efendisinin konuşmayacağını anlayan ev cini ortamdaki sessizliği bozmak için söze başlamıştı* "Efendi Draco'nun Malfoy malikanesine gelmesi gerekiyor. Bayan Malfoy bayan Malfoy-" Ev cin'inin sözünü tamamlamasına izin vermeyen Draco annesinin adını duyması ile birlikte ev cininin sözünü keserek araya girmişti. "Anneme noldu Winky."

Dizlerinin üstüne düşen ev cini korkak bakışlarını efendisine çevirdi* "Bayan Malfoy çok hastaydı Winky çok üzüldü Winky ne yapacağını bilemedi efendim Bayan Malfoy öldü efendim." Sözlerini bitiren ev cini aşağıda kafasına çoktan vurmaya başlayarak kendi kendine kızmaya başlamıştı*

Duyduklarının hâlâ etkisinde kalan Draco bir anda kendini koca bir boşluğun içine atılmış gibi hissetti. Göğsünde yavaştan sızlamaya başlayan ağrı kendini belli ederken gözleri ister istemez dolmaya başlamıştı. Teni titrerken bedeni olduğu yerde adeta donmuştu. Gözleri sadece tek bir noktaya odaklandığında kafasının içindeki bütün sesler tekrar gürültü yapmaya kaldıkları yerden devam etmişlerdi. Ayakları arkaya doğru hızlıca gerilerken sırtını sertçe kapalı duran kapıya vurduğunda bedeni durmuştu. Nasıl hissetmesi gerektiğini ya da nasıl bir tepki vermesi gerektiğini bilmiyordu. Bu duyguya fazla alışık biri değildi ne yapacağından en ufak fikri bile yoktu. Kapıyı açtığında balkondan içeri girip dış kapıya doğru koşar adımlarla ilerlemişti bedenini evin dışına attığında kendini kaybedercesine koşmuştu.

                             ***

Malfoy malikanesine geldiğinde adımlarını annesinin odasına yönelmişti. Kapının önüne yaklaştığında kapının koluna yaklaşan eli deli gibi titrerken kapıyı sonunda açmıştı. Annesini yatağında hareketsiz bir şekilde yattığını gördüğünde odaya girip yatağın kenarına ilerlediğinde dizlerinin üstüne düştü. Annesinin bir elini avuçlarının arasına aldığında gözyaşlarını çoktan serbest bırakmıştı. "Özür dilerim lütfen kalkıp bunun bir şaka olduğunu söyle." Bir umutla annesinin yüzüne bakmaya cesaret ettiğinde anlamıştı. Bedeni buz gibiydi, teni kireç gibi olmuştu, kemikleri o kadar belliydi ki sanki derisi yavaş yavaş erimeye başlamış gibiydi. Yani ölüm böyle birşey miydi? Peki neden hâlâ o tadamamıştı? Belki de ona verilen ceza buydu; yaşamak.
Başını yukarıya doğru kaldırdığında kendindeki aciz hâli kesin olarak anladığında Tanrı'sına haykırmıştı. "Bu kadarı fazla değil mi Tanrım. Hayatım bu dünyayı bana hapishane yaptı. Sende elimden sevdiklerimi teker teker aldın bir beni almadın yanına. Oysaki ilk beni alsan herşey düzelmez miydi? Böyle olması gerekmiyordu son kişiyi de yanına aldın geriye ne kaldı? Benden sadece artık canımı alabilirsin. Ölümü bir arkadaşım gibi selamlayacağıma yemin ederim yeter ki beni bu içine düştüğüm lanet yerden kurtar."


Yazar Not'u;

Şu hayatta sevdiğin birini kaybetmek kadar acı birşey yoktur.





Haftalardır bölüm atmadığım için çoğu kişi eminim ki sövmüştür. Normalde bu bölüm daha uzundu ama ben salak ne yaptım yazdığım o kadar bölümü yanlışıkla sildiğim için hatırladıkça deliriyorum zaten neyse. Aklımda kalanları tekrar gece gece yazıp atayım dedim sizi de beklettim baya zaten bunun için kusura bakmayın.

Zaman Her Şeyin İlacı | DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin