Saudade

23 2 0
                                        

  Uzun süredir planladığım kurgudan birkaç paragraf paylaşmak istedim. Umarım beğenirsiniz.

  Saudade bir ay kadar sonra yayında olur muhtemelen.

* * **

  Ligin Nanda Parbat'ta bulunan ana üssünün taht odasına geçiş yapmıştı. Normalde adım başı hizmetli ve asker kaynayan bu yer hiç olmadığı kadar ıssızdı. Büyük salonda kendisi bile yok gibiydi.

  Salonun girişindeki aynanın karşısında durakladı. Bu odaya ilk girerken de aynanın karşısında kendine bakmıştı; on beş yaşında, yaşadığı onca şeye rağmen yine de gözlerinden etrafa neşe tohumları saçan, hırslı.

  Şimdi ise bu aynanın karşısında uzun, kıvırcık saçlarını dağınık bir şekilde topuz yapmış, üstüne siyah, örme bir hırka giymiş otuzlarında bir anne duruyordu. Çocuklarını toprağa veren bir anne. Kocasını kaybeden bir sevgili. Ölümün ne olduğunu yeni kavradığı zamanlarda tüm ailesinin tabutlarını karanlık çukura gömen bir çocuk.

   Yansımasını aylar sonra ilk defa bakıyordu. Yüzü artık ağlamaktan çökmüş, yer yer kırışıklıklar oluşmuş, kızıl saçlarında sarımtırak beyazlar belirmişti. Gözlerini kendinden ayırıp odaya odaklandı. Buradaki her bir köşede yaşayan anıları vardı. Yer yer neşesi, yer yer öfkesi doldurmuştu tüm üssü. Şimdi geçmişteki her anı kalbinin en derinine hançer saplıyordu.

  Daha fazla aynı yerde kalmak istemedi. Sıradaki yer ana lazarus çukurunun yanındaki laboratuvar benzeri odaydı. Orası beyaz önlüklü zalimlerin karşı çıkan herkesin beynini yıkadığı yerdi. Onun gibi yüksek rütbeli, ligin başındaki isimlerin daha kısa sürede ve gizliden gidebilmesi için yapılan dar geçitler yerine ana koridorları kullanmayı seçti. Geniş koridorda her bir adımın içinde bıraktığı burukluk yüzünden hızla yürüyordu. Rüzgar yüzünden bilinçsizce yün hırkasının iki yakasını tutup kollarını önünde birleştirene kadar hızını aşırıya kaçırdığını farketmemişti.

  İstediği yere geldiğini görünce durdu, derin bir nefes aldı. Ellerini iki kanatlı ahşap kapının kulplarına dayadığında içeriden gelen sesleri farketti. Birkaç saniye bekledikten sonra bunun onu öldürmek için hazırlanan bir tuzak olduğunu düşünerek ağır kapıyı itti. Gıcırdama sesiyle birlikte gözlerini kapattı. Hiçbir şeyin olmadığı derin sessizlik sonrasında gözlerini ağır ağır açtı. Görmeyi beklediği kişi kesinlikle kızı değildi.

  Thana, koyu kahve, kıvırcık saçları arkasında o adım attıkça sallanarak Iris'e doğru ilerliyordu. Orta yaşlarına az kalmış olan kadının kollarına attı kendini. "Anne, nerede kaldın! Sen gelene kadar bir sürü zaman geçti!"

  Irey anlık şoku atlattıktan sonra şu anda dört yaşlarında olan kızının etrafına kollarını sardı, "Sen gerçek misin?"

  Thana annesinin kollarının arasından çıkıp kadının gözyaşlarını sildi. " Anneee... Tabiki de gerçeğim." Kadının sesindeki şüphe ve yanaklarından süzülen yaşlar kafasını karıştırmıştı. "Bize bir şey olmadı... Sadece uf olmuştuk. Ama geçti bak!" Etrafında hızlıca bir tur döndü.

  Iris, Thana'nın minik ellerini tuttu, "Baban... Nerede?" Thana zıplayarak laboratuvar benzeri yerin kapısına ilerledi. Irey de yorgun adımlarla onu takip etti. Kapıyı açtıklarında Damian'ı bilgisayarda kod yazarken gördüler. Thana babasının kollarına atıldığında Damian gülümseyerek kızı kucağına aldı. Adam kızının saçlarını okşayıp işine devam ederken Irey bunların hâlâ hayal ürünü olduğunu düşünüyordu. Yaklaşık üç aydır kullanmayı bıraktığı ilaçlarını göz önünde bulundurulursa gördüklerinin halisünasyon olması olasıydı.

  Thana'nın "Annem geldi. "demesiyle Damian hızla arkasını döndü. Fakat yüzünde mutluluk belirten en ufak bir mimik yoktu. Aksine sinirli bir ifade ve nefret dolu bakışlar kaplamıştı yüzünü. Thana'yı kucağından indirirken fısıltıyla" Odana git. "dedi. Thana kafası karışmış şekilde bir annesine bir babasına bakarken Damian yüksek sesle komutunu tekrarladı," Thana odana git! "

  Kızı yanından giderken Irey bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydı. Odada yalnızca ikisi kaldığında Iris ona doğru bir adım atmaya yeltendi. Damian hızla sandalyeden kalktı, "Sakın deneme bile!"

  "Damian-"

  "İki senedir neredeydin!? Neden hiç çabalamadın bizim için!?" Damian'ın sesi odada yankılanırken Irey adamın elini tutmak için uzandı. Damian bu sefer kendini geri çekmemişti ama tepki de vermemişti.

  "Damian, ben... Ben yaşadığınızı bilmiyordum. Özür dilerim-"

  "Neden geçmişe gidip kurtarmadın bizi?"

« devam edecek»

Bu daha taslak hali. Kitapta daha iyi yazmak için çabalayacağım. Umarım beğenmişsinizdir.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 01, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Cafuné ||Speeddemon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin