Kabul etmiştim. Ayrıntısına girmeden üstün körü anlattım herşeyi. O beni dinledi konuşurken ağladım hiçbir şey demedi daha sıkı sardı beni. Buna ihtiyacım olduğunu o an fark etmiştim. Benim sevgiye, şefkate ihtiyacım vardı. Bir süre sonra o bana anlattı dertlerini, bir kızdan bahsetti fazla ayrıntıya girmedi oda. O kızı anlatmaya başladığında gözleri bugulanmisti, sesi titremişti. Az önceki halimi o kıza benzettiğini söyledi. Saat kim bilir kaç olmuştu ama geç olduğu belliydi. Soğuktu hava,
adını söyledi bana Arasmis. Güzel bir ismi vardı.Biraz daha oturup ayrıldık oradan. Götürmek istedi fakat benim biraz yürümeye ihtiyacım var deyip ayrıldım. Yürürken aklıma sevgilim geldi. O da gitmişti bu dünyadan, o neden gitti? Bir kız kardeşi vardı, hiç sevmezdi beni, hiç konuşmazdı benimle. Şimdi konuşmaya başlamıştı ama o da çok fazlaydı. Mezarlığa gitmek geldi içimden. İlk önce Baran 'in mezarına gittim çünkü orası daha yakındı buraya. Mezarlığın önüne geldim içimi huzursuzluk kaplamıştı. Girdim içeriye mezarının başına gidip soğuk toprağa oturdum. Kafamı mermere yasladım, elimi de toprağına koydum. Sevdim toprağı alıp öptüm. Konuşmaya başladım.
- Baran...
- Nerdesin? Ben şimşekler den korkmuyorum artık, gel hadi...
- Dilek te benle konuşmaya başladı, hep kızardin bize " çocuk musunuz siz? Didisip duruyorsunuz!"..
- Yine kız... söz bu sefer sesimi çıkarmam, sinirlendirmem seni.
- Kıyafetlerin bende kaldı... Mor sweatshirt bende al onu sen giy, sana çok yakışıyordu...
- Makyaj da yapmıyorum artık, bak yüzümde hicbir şey yok...Bir süre sustum. Toprağı aldım kokladım, belki o kokar diye.
- Toprakta sen kokmuyor, senin kokunu nerede bulacağım şimdi... Gözlerimden yaşlar boşandı.
-Baran...
- Seni çok özledim, bazı geceler uyuyamıyorum gel sarıl bana uyut beni o kokunla...
- Yine sar beni kollarınla, hani öpünce geçer derdin ya, babam beni çok öpüyor ama geçmiyor neden?
- Yoksa o mu bilmiyor, sen öpünce geçiyordu. Yine öp beni,. Bak ağlıyorum ağlama de bana...
- Kız bana sesimi çıkarmam...
- Baran... Ben sesini de çok özledim. O kalın sesini, bazen benim taklitimi yapan sesini, ağlayınca kisilan sesini, hasta olunca boğuk boğuk gelen sesini...
- Baran ben senin hastalanmani bile özledim. Hasta olunca yanına cagirirdin beni. Sana çorba yapardım. Neden şimdi sana çorba yapamıyorum...
- Sen hastaydın Baran, sana çorba yapmıştım ben... O çorbayı neden bitirmedin? Yoksa sevmedin mi?Derin bir nefes aldım, sesim ağlamaktan kısılmışti. Elimdeki toprağı bir kez daha öptüm, kokladım.
- Ben sana başka çorba yaparım sen yeter ki kalk Baran...
- Sen ilaçlarını da almadın daha, bak kaç aydır ilaç içmiyorsun, kalk sana ilaç icireyim.Koluma konulan bir elle irkildim. Yaşlı gözlerimi arkama çevirdim, annesi gelmişti. Oturdu yanıma, konuşmaya devam et kızım bana bakma dedi. Devam ettim öyle çok ihtiyacım vardı ki...
- Baran yarın doğum günün sana pasta yaparsam kalkar misin? Lütfen kalk...
Biraz daha orada oturup kalktım. Annem ve Yankı'nin mezarına adimladim, öyle yorgun hissediyorum ki anlatamam. Mezarlığın önüne geldiğimde kapıyı açıp ikisinin mezarının ortasına oturdum. İlk annemle konuşmaya başladım.
- Anne...
- Ben geldim, erken geldim sana bugün.
- Anne... yine seni gördüm. Beni sevmiyor musun gerçekten?
- Olsun, ben seni severim.
- Sana birşey desem, sever misin beni? Sessizlik yine sessizlik. Toprağa dokundum tuttum sanki annemin elini tutarmis gibi.- Hocalar artık bana kizmiyor, beni birisi dinledi bugün Anne...
- Acılarımı dinledi, sardı kollarıyla beni aynı senin gibi ama yine de duzelemedim.
- Baran da yok Anne...
- Sen gittin ya o da gitti Anne, ben kimsesiz kaldım anne...
- Babamı da çok görmüyorum ki...
- Eskiden sarılır, öperdi kızım derdi, Anne öyle bir derdi ki sanki sen demişsin gibi olurdu...
- Başımı kaldırır seni arardım, bulamazdim seni, nereye saklanirdin?
- Küçükken hep derdim Anne saklambaç oynayalım diye, şimdi oynamayalim Anne...
- Seni bulamadım çok iyi saklanmışsin, çık artık bu sefer sen ebe ol...
- Çok uzadı anne bu oyun, kaç aydır bulamıyorum seni...
- Kimse yok ki anne, beni sevecek, bana sarılacak kimse yok...
- Gel artık lütfen, gel...Gözlerim acıyordu artık, yankı ya döndüm.
- Yankı...
- Selam, sana son kez sorucam, ne yapmalıyım?
- Sen yoksun, Annem yok, Baran da yok. Doğru diyormuşsun çok ağlatır o demiştin evet çok ağlattı..
- Ama sende ağlattın yankı, bana sarilmiyorsun artık sende, küstün mü yoksa?
- Annen çok ağladı yankı, bende çok ağladım...
- Seni gördüm yine yankı, sende Annem gibi benden nefret mi ediyorsun?
- Etme ne olur, canım yanıyor. Benden nefret etme...
- Sen artık bana küfür de etmiyorsun, 3 saat seni beklemiyorum, yankı bana kufret beni beklet yine.
- Çok beklettin bu sefer biraz daha kısalt olur mu? Canım sıkılıyor yoksa benim, bende sana küfrediyorum ve biliyorsun ki ben küfür etmeyi sevmem.
- Söz bir daha senin aramanı reddetmem, sana erkekte buluruz...
- Baran'in arkadaşı vardı severdin onu, kalk sana onu yapalım... Istemez misin?Biraz daha konuştum yankiyla. Sonra kalktım kapıya adimladim son kez onlara bakıp kapıyı kapattım. Telefon çalmaya başladı, babam arıyordu.
- Alo, Baba?
- Hanım efendi merhaba, ben doktor Mehmet Sert. Hastaneye gelebilir misiniz?
- Neden, babama birşey mi oldu?
- Hastaneye gelseniz daha iyi olur.
- Söyler misiniz babama noldu?
- Babanız vefat etti hanım efendi...Sessizlik. Ne demişti o baban vefat etti mi? Babam öldü mü? Nefesim kesildi telefon düştü ilk önce sonra ise ben, hatırladığım son şey ise bir kadının beni tutması...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENIN OYUNU
Teen FictionBir gece tanışan çift, normal bir insan diyip yoluna devam mı edecek? Yoksa birbirlerinin acılarına ortak mı olacaklar?