☆8☆ Just the two of us

153 16 127
                                    

we can make it if we tryyyy

1977, 23 aralık, 21:34

Lily:

Kapıların girişindeki meydanda oturup James'e bakıyordum. Bana on dakika boyunca anlattığı her şeyi beynimden geçirip sonra yeniden geçirdim.

"James, ben hiçbir şey anlamadım."

Gözlerini kırpıştırdı, "O kadar anlattım ve sen hiçbir şey anlamadın mı?"

"Yani," dudaklarımı büktüm düşünerek, "ilk yalnızlıktan bahsettin sonra Maurice'ten. Sonra Quidditch'ten. Sonra özür diledin. Sonra sanırım bencillik felsefesi falan mı dedin? Orada kaybettim açıkcası. Bir noktada yıldızlardan falan bahsettin, sonra da defterden. En son yine özür diledin ama niçin olduğunu kavrayamadım."

Elini saçına götürdü, "Tamam, cidden karışık anlatmışım."

Camdan Hogwarts meydanı görünüyordu. Yeşil otların üzerine tane tane beyazlar dökülmüş, duvarlar ıslanmıştı. Hafif yağan yağmur yavaş yavaş kara çevriliyordu. Soğuk olunca James bana ceketini vermişti.

Geri zekalı nane kokulu parfüm kullanıyordu. Safkanları hayatta anlama imkanım yok.

"Kısacası, demek istediğim, haklısın. Bencil davrandım. Komarov'a bundan sonra gayet arkadaşça davranacağım. Veya hoşlandığın herhangi birine. Ve kararlarına saygı duymaya devam edeceğim."

Birkaç saniye yüzüne baktım, "Bunu gerçekten mi söylüyorsun yoksa sadece seninle çıkmamı istediğin için mi?"

Ağzı yarım açık halde bana bakınca iç çektim ve yüzümü yeniden meydana çevirdim. Keşke yüzü güzel olduğu kadar kafası da çalışsaydı.

"Bazen benden ne istediğini anlamıyorum bile," diye mırıldandığını duydum.

"Olay benim ne istediğimde mi yani? O zaman cevabımı aldım ben."

"Of!" dedi yüksek sesle ve daha yavaş sesle bir daha tekrar etti, "of."

Sinirlenmeye başladığımı hissediyordum. Niye buradaydım? Niye hala iyi biri olabileceğine inanıyordum? Nasıl bu kadar salak olabilirim ki?

"Ben içeri gireceğim," dedim ceketini çıkarıp kendine geri verirken, "lütfen bu konuyu artık kapatalım. Bizim aramızda bir şey olması imkansız. Belki de bir noktada olabilirdi, ama artık gerçekten de imkansız. Kararlarıma saygı duyacaksan buna da duy."

Ellerini cebine koymuş, sağ ayağını titreterek bana bakıyordu. Çenesi kasılmıştı. Yutkunarak dışarı baktı, sonra da yeniden bana.

"Tamam," dedi ceketi alarak.

"Güvenebilir miyim sana?"

Güldü ve dedi, "Ben sözlerimi tutarım," biraz elindeki ceketi inceledi ve yeniden dışarı baktı. Bana dönünce ifadesi değişmişti, "Hadi içeri girelim, şato bumbuz olmuş."

Sessizce birkaç dakika yürüyüp merdivenlerin önüne vardık. Büyük Salon görüş alanımıza girince durdu. "Ne oldu?" dedim

Büyük Salonun içindeki danseden kişilere biraz baktı, sonundaysa yutkunarak bana döndü, "Madem bu konuyu tamamen kapatıyoruz, sana son olarak bir şey söylemem gerek."

Derin bir nefes aldım. Fikrim değiştirmesini istemiyordum, artık gerçekten yorulmuştum "Dinliyorum."

İşte bu sırada kıyamet koptu.

İlk önce sesi duyamadık bile, ses çoğalınca da nereden geldiğini anlayamadık. Anladığımızdaysa çok geçti. Büyük Salonun kapıları aniden bir şak sesiyle kapanmıştı.

Portio | Jily • ÇapulcularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin