☆2☆ "Şato boşken daha eğlenceli."

909 64 201
                                    

1977, 22 aralık, 08:35

Lily:

Gecenin bir yarısında Remus'un neredeyse kendisini kuleden atmasına sebep olacak bir şey oldu: şömine kızarmaya başladı. Lumos ışıklarının gücü sanki arttı. Zayıf da olsa ateş büyüsü yapabildik.

Evet, yatakları boşuna taşımıştılar.

Tabii, şöminedeki ateş avuç kadardı, ama profesörler ve sınıf başkanları bir saat içinde tüm yatakhaneleri ısıtmayı başarmıştılar. Sonunda hipotermiden ölmeyeceğimizi bilerek yataklarımıza geçmiş, uyumuş ve birkaç saat sonra ölü gibi uyanmıştık.

Bu durumda Profesörlerin zombi gibi görünen öğrencilere biraz da olsa kıyak geçmesini umabilirdik, değil mi?

İlk ders Biçim Değiştirmeydi.

Kesinlikle zombi gibi görünmeyen Profesör McGonagall bizimle kıyasta gayet iyi görünüyordu, bu yüzden kimse büyük ihtimalle hiç uyumamış profesörden "kıyak geçme" gibi bir şey isteme cürretine giremedi.

Güneş ışığı sanki inadımıza sınıf odasının camından parlarken zaten uykulu olan öğrenciler masaya yayılma isteklerine zorla hakim oluyorlardı. Profesör asasıyla tahtaya (ironik bir şekilde) kocaman harflerle SESDİZ BÜYÜLER yazdıktan sonra bize döndü, "Ödev teslimatı!"

Ardından zümrüt cübbesini düzelterek masasının arkasına geçti. Enerjisinden - enerji derken kastettiğim ayaktayken tahta gibi dik durması, ses duyduğu anda kafasını aynı sertlikle çevirmesi ve sesinin tonunun azacık bile olsa inmemiş olmasıydı - bir şey kaybetmemiş olsa da gözlerinin altındaki torbalar biraz daha siyahtı. Dikkatinin hala dün geceki "ateş kaybı"nda olduğuysa tahtaya 'sessiz' yerine 'sesdiz' yazışından belli oluyordu.

Ödevim yavaşça havalanıp profesöre doğru giderken yarın alacağım İfrit'e nasıl bakacağım artık gözümün önündeydi. Tabii, o yazıyı gördükten sonra okuma zahmetine girip puan yazmaya çalışırsa.

Parşömenler havada uçarken oluşan kafa karışıklığını kullanıp önümdeki Remus'u dürttüm, "Bu sabahki Sınıf Başkanları toplantısında neler oldu?"

Remus bana garip garip baktı, "Koldovstoretz hazırlıkları neyine gerek ki?"

"Dorcas'ı soruyorum."

Tam bu zaman Remus hızlıca kolumu tuttu, etrafına bakındıktan sonra bana dönerek şşşş yaptı, "Bağırma, kimse bilmiyor Dorcas'ın kaybolduğunu."

Gözlerim büyüdü. Elini ittim, "Öğrenci kayboldu ve kimseye söylemeyecek misiniz?"

"ŞŞŞŞ!"

"Şşşlama bana!"

Profesörün sesini duyduğumuz an yerimizden sıçradık, "Lupin, Evans! Dersi kaynatmayı bırakır mısınız?"

Remus özürümsü bir şey mırıldandı ama Profesör kitabın sayfasını açmaya dönünce arkaya yaslandı, "Şimdilik hayır. Herkes paniklemeye başlarsa durum kötüleşir, üstelik noel tatili çok yakın. Koldovstoretz öğrencileri bugün gelip yarın kalacaklar, sonraki gün bizimle birlikte şatoyu terk edecekler ve o zaman da zaten tatil olacak. Öğrenciler yollandıktan sonra yayılmasına izin verirler herhalde. Şimdilik seherbazlar, Dorcas'ın ailesi ve birkaç öğrenciden başka kimin bilmesine gerek var ki? Zaten yardımları da dokunmaz."

"Seherbazlar gelmeyecek mi?" dedim şüpheyle, "Zaten onları görünce bir şeyler döndüğünü anlarlar... tabii geleceklerse."

"Tabii gelecekler," dedi Remus kaşlarını çatarak, "Hatta birkaç tanesi artık burada. Geri kalanı şatonun dışında arama işlemi yapıyorlar. Belli olmaması için şatonun içini sadece iki seherbaz arıyor, tatilden sonra başkaları da girebilirler. Üstelik profesörler de, biz de yardımcı olabiliriz içeride. Ve şatonun içinde büyük ihtimalle yok zaten, yeterince iyi aramadan seherbazları çağırmazdılar."

Portio | Jily • ÇapulcularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin