1977, 23 aralık, 01:02 (3.cü bölümle aynı saatte başlıyor, bu sırada James Sarışın'la uğraşıyor)
Lily:
"Burası kokar sanmıştım," dedi Vova boz bir baykuşun boynunu okşarken.
Buradakı baykuşlar sadece işlerini yaparlardı, sadakatleriyse, eğer varsa sahiplerineydi. Ve tabii, Hagrid'i çok severlerdi. Bu yüzden Vova onları okşayınca hoşlarına gitmesine biraz şaşırmıştım. Bizim dokunmamızdan pek hoşlanmazlardı genelde. Ben sadece Donatello'yu – Dorcas'ın evcil baykuşunu okşayabiliyordum. Ki, zaten, şu an bile omuzuma konmuştu, kahverenkli benekli tüylerini boynuma sürtüyor, sanki kayıp sahibinin yerini başka bir tanıdıkla doldurmaya çalışıyordu. Ama ben Dorcas'ın yerini veremezdim, bu yüzden biraz oyalandıktan sonra yeniden tepedeki yuvasına döndü ve kendine sokuldu.
Dorcas'ın akşama bulunacağından emin olduğumu demiştim ya? İşte, bulunamamıştı ve ben Vova'nın dediklerini anlamak için iki kez tekrar ettirmek zorunda kalıyordum. Aklım fikrim Dorcas'taydı.
"Ne? Evet... yani şey, eskiden kokardı, Hagrid sürekli buraya bir büyü yapabileceklerinden söylenip durunca birkaç sene önce sonunda yapmaya karar verdiler."
"Bin sene daha bekleseydiler yani, ne acelesi vardı ki."
Güldüm, o da hala baykuşun boynunu okşarken güldü. Gülüşü hep garip, kederli bir gülümsemeyle bitiyordu. Vova'yla sadece birkaç saat geçirmiştim aslında ama bu bile ona bayılmam için yeterliydi. Bana rusların soğuk karakterli olduğunu söyleyen herkese inat gelmişti sanki.
"Ya," dedim az önce merdivenlerde yaptığımız konuşmayı hatırlayarak, "Sanırım yine de tekboynuzlu atlar konusunda sana katılmıyorum."
Vova güldü, "Okuduklarımı anlattım sadece."
"Ama bu tüm Muggle Araştırmaları teorisini bozuyor!" dedim isyan ederce, "Teorinin kökünde, sistematik çalışan Sihir Bakanlıkları oluşmadan fantastik hayvanların insanlar tarafından ara sıra görüldüğü, nesilden nesile anlatıldığı var."
"Ama bu teori neden kadim yunan halkının anlattığı tekboynuzlu atların kergedan ayaklarına ve yoğun boyuna sahip çirkin bir hayvan olduğunu açıklamıyor ki. Muggle'lar tekboynuzlu atların görünüşünü sadece orta asırlarda tahmin edebildiler, o da İsa'yla bağdaştırmaktan-"
"Teori ilkin uygunsuzlukların sebebini büyücülerin insanları fantastik canavarlardan uzak tutmak için onları daha değişik ve korkunç anlatmasında görüyor."
Vova'nın ağzı şaşkınlıkla açıldı, "Cidden bunu mu görüyorsunuz siz?!"
Dudağımı ısırdım, "Tamam, Hogwarts eğitim sisteminde bazı küçük-"
"Küçük? Lily, okulda Patronus bile görmüyorsunuz."
"Tamam, büyük boşluklar var ama bu konuda yanıldıklarını hiç sanmıyorum."
Kapının arkasından birinin konuşmasını duyar gibi olduğumuzda ikimizin de başı fevri bir hareketle kapıya döndü. Kapı titriyordu, sanki birisi açmaya çalışıyordu, rüzgarın sesinden ne dediğini anlayamadığım konuşmalar duyuluyordu kapının arkasından. Sonunda kapı pat diye açıldı – ama kimse yoktu.
"Rüzgar herhalde," dedim. Vova bu sırada baykuşu yerine koymuştu, "Yine de gitsek iyi olacak."
Merdivenlerle kuleden indik, beşinci kattaydık. Koldovstoretz öğrencilerinin yataklarını Remus'lar birinci kata taşımışlardı, mutfağa yakın yerler daha sıcaklar diye. Vova'yla zaten her yeri gezmiştik, gizlice Ravenclaw binasına girip (gerçekten, içeri girmek rezilce kolaydı. Tamam, anladık, zekisiniz, ama ne siyah ne de beyaz olan şey nedir sorusuna armut dersem kapı ne yapabilir ki? Bir Ravenclaw kesin daha felsefik bir cevap verirdi, tamam, ama zaten öbür binalardakılar da oda lambası değil, tek zeki kişiler siz misiniz be koskoca okulda?) mutfakta atıştırmış, bahçeye çıkmıştık. Sonra da utanmaz utanmaz baykuşhane kulesine çıkmıştık. Nasılsa, nasılsa, yakalanmamayı da başarmıştık. Gerçi bir an Filch'in sesini duymuş gibi olup nefessiz kalana dek koşmuştuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portio | Jily • Çapulcular
Fanfictionkimsenin açıklayamadığı şeylerin olduğu okulda iki genç hem hayatta kalmaya, hem de aşık olmaya çalışıyor. peki, gençler mi kazanacak, okul mu? (DEVAM EDİYOR HAYATIMMMM)