PATLAMADA SÖNEN IŞIK

2 0 0
                                    


Babam iki mantar tabancası ve dört adet te mantar kutusu almıştı.

Mantar tabancanın birisin bana diğeri amcamın oğlu Aliye verdi.

Çok sevinmiştik, tabancaları ve mantar kutularını evin en üst rafına yerleştirmiştik.

Evin içi bir tarafı taş duvar, eski üsül şömine biçiminde ocak.

Yemeklerin kazan yada sitil dedikleri kaplarda pişirilen yer.

Diğer duvar ise kırmızı tuğladan örülmüş, kapların kaşıkların saklandığı açık geniş tahta raflar.

Köy evimizde, amcamınoğlu Ali, Servet abim ve ben, bir akşam karanlığında yalınız kalmış, dışarıda çocuk ağlaması ile kedi miyavlaması arası sesler duyduk, biraz da korkmuştuk.

Ali meraklı, korkuyu da bahane ederek mantar tabancasına yönelince, dur mur derken bir solukta tabancanın olduğu rafa tırmandı.

Baktım benim mantarlarımdan birini alıyor,

-Ne yapıyorsun Ali? tabancaları da mantarları da babam aldı, hemen benimkini bırak.

Beni dinleyen kim, Ali bu, hırçınlığıyla ünlü.

Boşuna debelleşiyorum, bir solukta en iyi mantarı seçerek tabancasını dolduruyorken öylesine bir patlama oldu ki, ocağın yanındaki lamba hava basıncıyla söndü.

Bir an derin bir sessizlik oldu, lambayı yakmak için tam hareket edeceğiz ki, Ali;

-Servet abi göremiyorum, lambamı söndü, benim gözlerimmi köroldu?

İkimiz birden;

-Lamba yanıyor ali, sen gerçekten göremiyormusun?.

-Ben köroldum, vallahi göremiyorum ne yapacağım şimdi? diye ağlamaya başladı.

Ben de;

-OOh iyi oldu sana, okadar dedik sana benimkini alma diye, hainliğinin sonu, adamı böyle kör eder işte.

Sonra lambayı yakıp Aliyi bu korkudan kurtarmıştık.

Uzun yıllar sonra her birimiz evlenmiş, çoluk çocuğa karışmıştık.

Bir akşam karanlığında bir tünel geçidinin ucunda, Alinin bana doğru geldiğini farkettim.

Beni görmemişti, kendimi gizleyerek hemen korkutmayı planladım.

Karanlıktan kortuğunu biliyordum nasılsa.

Bana yaklaştıkça yabanı bir hayvan gibi böğürmeye başladım.

Alinin çevresine korkuyla baktığını görüyordum, ve sesimin şiddetini artırarak bhoo Hauuu diye sesler çıkararak dahada korkmasını sağlıyordum.

Her ses çıkarışımda duvarın dibine sinmiş Ali tirtir titriyor, korkuda altına edecek.

Tam yanıma gelince BHOOV diye hırlayarak bir panter gibi üstüne atladım.

Yüzüme okkalı bir tokat geldi ki feleğim şaştı, ardarda birkaç tokat yiyince kendime geldim.

Bir baktım yatağımdayım.

Mine beni artçı depremler gibi sallamaya devam ediyor.

-Sakin ol Mine, uyandım tamam tamam, dur artık!

-Manyak boğuluyorsun sandım, ödüm koptu.

-Ne boğulması nerden çıkardın,yok öyle birşey.

-Önce rüyamda boğuluyodun sanki, korkuyla uyandım ki sahiden

boğuluyorsun, tokat mokat zor uyandırdım seni.

-Yok ya bizim aliyi korkutuyordum rüyamda. Hem boğulmaktan kurtarsaydın bile, az daha dayakla öldürecektin beni.

Birbirimize aptal aptal baktıktan sonra başladık kahkahalarla gülmeye.

İçimden;

Ulan hırçın Ali, onca yıl sonra gene kurtardın paçayı.

Birde senin yüzünden dayak yedim, yedi şiddetinde artçı depremler gibi sarsıldım, eh alacağın olsun artık Ali.

Kim demiş kadınlar mağdur diye, dayak yiyorlarmış, hadi oradan!

Bir rüya yüzünden bile kaç okkalı tokat yiyoruz kadınlarımızdan.

11.05.2018

Yusuf Mert

KAVASALİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin