10

336 39 37
                                    

Her zamanki gibi odamızdaydım... Seokjin'den öğrendiğim bilgiye göre avukatlık okuyormuş. O çok zeki birisi. Bu yüzden ileride çok başarılı bir avukat olacağını biliyorum.

Seokjin, bugün birkaç tane halletmem gereken işim var diyerek dışarı gitmişti. Rahattı, çünkü üvey annem birkaç günlüğüne Busan'a gitmişti. Bende rahattım, en azından o yoktu. Ama Seokjin her zaman yanımdaydı...

Namjoon'a yalan söylemişim, hatta ona ihanet etmişim gibi hissediyordum. Ama, onun günlüğünü okuduğumdan beri içim içimi yiyordu ve ben onları en sonunda bulmuştum.

Günlüğünü okuduğum zaman, eskiden çok sevdiği beş tane arkadaşı olduğunu öğrenmiştim. Sakatlanmadan önce onlarla çok eğlendiğini ve ona çok iyi gelen insanlar olduğunu öğrendim.

Bu yüzden onları bulmak için gecemi gündüzüme katarak çalıştım. Madem avukat olacağım, bir işe yaramam gerekiyor öyle değil mi? Hem Namjoon'un arkadaşları, benim de arkadaşlarım olabilirdi...

Okuldan tanıdığım birkaç arkadaşım sayesinde, zor da olsa onlara ulaşmıştım. Şimdi de onları Han Nehrinde bekliyordum.

Hepsine mail yoluyla ulaştıktan sonra, bana inanmaları için kendi resmimi göndermek zorunda kaldım. Çünkü, seneler sonra tanımadıkları bir insan kendilerine ulaşarak, Kim Namjoon ile ilgili sizinle görüşmek istiyorum diyordu... Eğer benim için önemli bir insan değilse kabul etmezdim. Yine de çok şükür ki hepsi kabul etmişti.

"Merhaba bayım, Siz Kim Seokjin misiniz?"

Arkamdan duyduğum sesle birlikte oraya dönmüştüm.

Karşımda takım elbiseli, sarı saçlı, kalın dudaklı bir adam duruyordu.

"Evet benim."

"Memnun oldum, ben Park Jimin."

Karşımdaki banka gelip oturduktan sonra, gülümseyerek bana bakmaya devam ediyordu. Umarım diğerleri de bir an önce gelir.

"Bay, Kim Seokjin?"

"Evet benim."

Şimdi de kaslı olduğu her halinden belli olan, siyah giyinimli biri karşımda duruyordu.

"Ben Jeon Jungkook."

"Tanrım Jungkook, bu sen misin?"

"Evet de ben sizi pek çıkarama-"

"Park Jimin!? Tanrım tanıyamadım, bu sen misin?"

"Vay! Kim Taehyung? Seni burada görmek büyük zevk."

"Tanrım Jungkook sen de çok değişmişsin... Tabi iyi anlamda."

Tanrım gerçekten içim şişmişti. Artık diğer ikisi de gelsin lütfen.

"Kim Seokjin siz misiniz?"

Olumlu anlamda başımı sallamıştım.

"Memnun oldum ben Jung Hose-"

"AAAAAA! Hoseok umudum gelmiş."

"Tanrım Jimin? Tepeme çıkmasana!"

Diğerleri oturmuş muhabbet etmeye devam ederken, gelecek olan son kişiyi bekliyordum.

"Kim Seokjin sen misin?"

"Evet."

"Ben Min Yoongi. Umarım söyleyeceklerin önemlidir Kim Seokjin. Yoksa bu saatte uykumdan olduğum için seni dövebilirim."

Ama saat ikiye geliyordu... Her neyse.

"Evet önemli hiç merak etmeyin."

O da diğerleriyle beraber hasret giderdikten sonra, artık önemli olan meseleyi konuşma zamanım gelmişti.

Tesadüf Diye Bir Şey Yoktur |Namjin|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin