iki

226 19 2
                                    

Kaan, bir dahaki dersinin başlamasını beklerken aradan yarım saatten fazla bir zaman geçmişti. Koridorları başlı başına yürüyüp geçtiği yerleri, derslikleri ve onca kalabalığı oluşturan insanların yüzünü ezberlemek istercesine bakınıyordu etrafına. 

Kantine gittiğini düşündüğü yola ilerlediğinde dışarı doğru açılan bir kapı dikkatini çekti. O tarafa yaklaştığı zaman ciğerlerini buram buram sigara kokusu doldurmuştu. İstemsizce yüzünü buruşturduktan sonra arkasını dönecekti ki birinin omzuna dokunduğunu hissetti.

''Sigara kullanmıyorsan oranın pek hoşuna gideceğini sanmıyorum.''

Kafasını sesin geldiği yere doğru çevirdiğinde dersteki renkli gözlü çocuk olduğunu fark etti. Gülümseyerek başını iki yana salladı ve vücudunu tamamen ona döndürdü.

''Yok, sadece etrafı öğrenmeye çalışıyordum. Sigara kokusundan pek hoşlanmam, gireceğim son ortam olur.'' diye kendinden emin bir şekilde konuştu. 

Renkli gözlü çocuk onun bu söylediğine kısaca güldü ve tokalaşmak amacıyla elini Kaan'a doğru uzattı. 

''Bartu ben,''

Sabahtan beri birilerine soru sormak haricinde kimseyle sohbet etmemişti Kaan. Karşısındaki çocuk ondan biraz daha kısaydı, sevecen duruyordu ve onunla tanışma fırsatını yakalamış olmak Kaan'ı mutlu etmişti açıkçası. Bir yere gideceği zaman birilerine sormadan bulamıyor, bulamadığında ise sinirlenip hevesi kaçıyordu. Olur da yanında yürüyebileceği biriyse bu kişi, oldukça güzel bir durumdu. 

Aynı şekilde o da elini uzattı ve renkli gözlü çocuğun, yani Bartu'nun elini sıktı hafifçe.

''Kaan ben de.''

Daha sonra geldiği yerden geri birlikte yürümeye başladılar. Koridorları tekrar geçerken Bartu, kapısı kapalı olan yerlerde hangi dersleri işlediklerini teker teker anlatıyor, nereye nasıl gideceğini en kolay şekilde tarif ediyordu.

Bartu ikinci sınıftı. Alttan alması gerektiği dersleri olduğu için Kaan'la iki dersi ortaktı ve bu duruma Kaan içten içe biraz sevinmişti. 

Yanlarından geçtikleri insanlardan tanıdıkları hakkında kısa kısa bahsetmeye başladı Bartu.

''Şuradaki kumral kız, görüyor musun? Telefonuyla ilgileniyor,''

Kaan anladığını belli edercesine kafasını salladı.

''O Çağla. İyi biri olup olmadığından emin değilim, samimiyeti sahte gibi geliyor,'' dedi ve iç çekip devam etti.  ''Belki de takıldığı insanlar yüzünden gözümde öyledir.''

Kaan kaşlarını çatıp Bartu'ya döndü.

''Ne var ki takıldığı insanlarda?''

Bartu dudağını büktü ve derin bir nefes alıp verdikten sonra önünden geçiyor oldukları duvara sırtını yaslayıp kollarını önünde bağladı.

''Şu yanındaki çocuk var ya, adı Haktan. O içlerinde en iyi olanı sanırım, ama daha önce çalıştığı yerde birçok kez kavgaya karıştığını duydum. Barda çalışıyor da...'' son cümlesini çok gizli bir sır veriyormuş gibi fısıldamıştı. Kaan'ın onu dikkatle dinlediğini fark edince devam etti. 

''Diğer arkadaşları, Özgür. Şu an yüksek ihtimalle dersine girmeyi erteleyip bir spor salonunda kas yapmaya çalışıyordur, iğrenç.'' kendi kendine konuşur gibi yüzünü buruşturdu.

''Bazı kişiler Haktan ile arasında bir şeyler olabileceğini söylüyor ama bence imkansız, Özgür dünyanın en hetero insanı gibi.''

Kaan, Bartu'nun söylediği şeyle sessizce güldü.

''O bazen hiç belli olmuyor, inan bana.''

Bartu umursamazca omuzlarını silktikten sonra gözleri uzağa kaydı ve olduğu yerde biraz doğruldu. Kaan onun bu hareketlenmesini görünce baktığı yere doğru baktığında dersteki o çocuğu gördü. Az önce geldikleri yoldan geliyordu; bir eli sigara paketini, diğer eli ise omzuna öylesine astığı çantanın sapını tutuyordu. Paket olan elini arka cebine doğru götürüp paketi oraya yerleştirdikten sonra ağır adımlarını az önce izliyor oldukları insanların yanına yönlendirdi. Yanlarına ulaştığı zaman adı Haktan olan çocuk ona iyice yaklaşıp küçük bir sarılma vermişti fakat çocuğun sarılması karşılıksız kalmıştı. Bu duruma alışkın gibi duruyordu çünkü yüzündeki hafif gülümsemesi hala yerini koruyordu. Çağla denilen kız ise hoş olmayan bir gülümseme ile çocuğa yaklaşıp yanağına hafifçe bir öpücük kondurmuştu.

Kaan, sanki bir filme odaklanmış gibi dikkatini çeken insanları izlemeye devam ederken yanından gelen Bartu'nun sesiyle dikkatinin birazını da ona verdi

''Ve Ulvi... Birinin onu kolay kolay tarif edebileceğini sanmıyorum, tamamen kapalı kutu fakat dışarıdan görüldüğü kadarıyla oldukça rahatına düşkün, umursamaz ve bir o kadar da saygısız. İnsanlar, hocalar da dahil, bir süre sonra ona müdahale etmeyi bıraktı. Başa çıkamayacaklarını biliyorlar...'' 

Bartu hala daha anlatırken Kaan isminin Ulvi olduğu çocuğa odaklı bir şekilde duruyordu. Baktığı yerdeki çocuk sanki ona bakıldığını hissetmiş gibi gözlerini birden ona doğru çevirmişti ve ikilinin gözleri hızlıca buluşmuştu. Kaan'ın içini tuhaf olarak isimlendirebileceği bir his kaplarken gözlerinin içine bakan çocuğun yüzünde hiçbir ifade yoktu. Baygın gözleri öylesine bakıyordu ve bu şekilde bomboş bakması Kaan'ı rahatsız ederken birden silkelenip göz temaslarını bozup Bartu'ya döndü.

''Biraz da başka yerleri gösterir misin?'' 

Bartu 'tabii ki' şeklinde mırıldandı ve yerinden doğrulup önden yürümeye başladı. Kaan da arkasından ilerlerken son kez o 'grubun' olduğu yere çevirdi gözlerini. Aralarında sohbet ettiklerini gördüğünde başını iki yana salladı ve Bartu'nun peşinden gitmeye devam etti.

düşlerim seniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin