20 Ekim 1832~
Akutagawa ormanın uçuruma bakan cephesine oturmuş , yazmakta olduğu kitap için ilham gelmesini bekliyordu. Yazdığı kitap her ne kadar ilerlemiş olsa da hâlâ ana karakteri nasıl tanımlaması gerektiğinde zorluk çekiyodu. Aklındaki her bir fikri zihninin tozlu raflarına kaldırıyordu. Hiçbir görüntü ana karakterin nazik kişiliğine yeteri kadar uymuyordu.
Akutagawa, çimenlerin aniden hışırdamasıyla irkildi. Arkasını döndüğünde kolunun altına sıkıştırılmış bir tuval , elindeyse içinde resim malzemeleri bulunduğunu tahmin ettiği bir çanta olan bir adamın geldiğini fark etti. Adamın griye çalan saçları ve daha önce eşi benzeri görülmemiş gözleri vardı. Görüntüsünden tahminen 23-24 yaşlarında olduğunu düşündü. Adam ona doğru bakan Akutagawayı fark edince:
"Rahatsızlık verdiysem özür dilerim. İsterseniz başka bir yerde çizim yapabilirim."
"Rahatsızlık vermediniz efendim. İsminiz nedir? Pek bu şehrin yerlisine benzemiyorsunuz."
"Atsushi Nakajima. Ressammımdır. Anladığım kadarıyla siz Akutagawa Ryounosuke olmalısınız."
"Nerden biliyorsunuz?"
"Kitaplarını okumuştum. Özellikle de "Gecenin Gündüzü" isimli kitabınıza atıfta bulunan bir tablom bulunmakta. Aslında başkente kuzenim için gelmiştim. Okumak için geldi ve yalnız kalmaktan korktuğu içinde onunla gelmemi rica etti."
Sohbetin ilerleyeceğini fark eden Atsushi, Akutagawa'nın yakınına oturdu. Akutagawa çocuğun ana karaktere ne kadar benzediğini fark etti . Sohbet ilerledikçe açılan konulardan ikisi de hoşnuttu.
"Hava birazdan bozacak gibi . Eve geçsek iyi olur. Görüşüz Akutagawa."
"Görüşürüz Atsushi"
...Akutagawa eve gidince kız kardeşinden kahve yapmasını istedi. Acı bir kahve zihnini kesinlikle açacaktı. Atsushi ile tanıştıktan sonra ana karakterin kesinlikle ona benzediğini düşündüğünden ana karakteri tıpkı Atsushi gibi dizayn edecekti . Tabii ki birkaç şeyi değiştirerek. Aksi taktirde yazacağı kitap yayınlanınca Atsushi durumu yanlış anlayabilirdi. Şimdi geriye kalan tek şey karakterden bahsederken konuyu nasıl açacağıydı. Sonuçta 168 sayfa sonra ana karakterden bahsetmek kolay değildi. Ama yine de o başarırdı . Ne de olsa ilk defa birileri ona kitaplarını sevdiğini söylemişti. Birisinin bile onun kitaplarını sevmesi başarısını imâ ederdi değil mi?
2022~
Chuuya'nın aç kaldığı için attığı bakışlara dayanamayan Akutagawa , Dazai'ye "Artık şunu besle" diye yalvaran bakışlar atıyordu.
Chuuya aç kalmayı sevmezdi. Normalde sürekli yanında nakit para bulundursa da ilk defa sadece kredi kartı getirmişti ve daha ilk tenefüste oldukları için dışarı çıkamazlardı. Aç olunca acayip derecede sinirli olan Chuuya , şu anda hemen karşısında kek yiyen Dazai'ye yumruk atmak için bir bahane arıyordu.
"Oi Dazai paran var mı?"
"10 lira var"
"Versene"
"Niye veriyim mal mıyım?"
"Açım ve evet malsın"
"Mal dediğin için vermiycem"
Dazai'nin bunu demesiyle yüzüne yumruğu yemesi bir oldu. Chuuya'yı kesinlikle çok yanlış bir zamanda sinir etmişti.
Zilin çalmasıyla sınıfa döndüler. Ders edebiyattı ve Odasaku hocaları kesinlikle tüm okuldaki en iyi hoca olabilirdi. Sınavlarda kopya veren bir hoca nasıl en iyi hoca olmasın ki?
Akutagawa defterini açtı ve önüne koydu. Her ne kadar derse odaklanmayı istese de yanındaki yeni çocuk güzelliğiyle birlikte dikkatini dağıtıyordu. Bu durumu fark eden Dazai ise dersi unutmuş aklından geçen gay şakalarından hangisinin en iyisi olduğunu düşünüyordu.
Ona göre Akutagawa dersi dinlemiyorsa kesinlikle ortalıkta birşeyler dönüyordur. Sonuçta edebiyat Akutagawa'nın favori dersi ve eğer edebiyatı dinlemiyorsa âşık falandır.
Okul çıkışı~
(Kesinlikle diğer dersleri yazmaya üşenmiyorum yok öyle birşey)
"Akutagawa beni beklesene!"
Evet Akutagawa okuldan eve Atsushi ile yürüyecekti. Tenefüste öğrendiği kadarıyla Atsushi ile aynı apartmanda oturuyordu. HATTA HEMEN KARŞI DAİREDE OTURUYORDU ATSUSHİ. Bu Akutagawa'nın kör olduğunun bir göstergesiydi . Eğer karşı komşuları böyle mükemmel birisiyse ve o bunu fark etmediyse bunun başka bir açıklaması yoktu.
Normalde eve yalnız yürüyen Akutagawa için tuhaf bir yenilikti bu. Yolda ne konuşacaklardı? Ya heyecandan takılıp yere düşerse? Ya Atsushi'ye araba çarparsa? Ya kafalarına bir meteor düşerse? Bu sonuncusu abartı olabilirdi ama Akutagawa bazen şanssızlık mıknatısı olabiliyor.
Geçenlerde beden eğitimi için yoklama defterini almaya gitmişti ve bilin bakalım ne oldu?
Tavan çöktü.
Bir keresindeyse okula yürümekteydi ve ne olmuş olabilir?
İki saniye önce yanından geçen araba hemen önünde beş arabayla birlikte zincirleme kazaya karıştı. Bu da yolu tıkayarak okula gecikmesine sebebiyet verdi.
Bunlar sadece birkaç basit örnek. Dahası da var yani.
"Akutagawa iyi misin yüzün soldu?"
"İyiyim sadece aklıma tuhaf şeyler geldi hepsi bu"
"Sorun yok o zaman"
İkisi de yürürken gereğinden fazla sessizdi. Aklına takılan soruları nasıl dile döküceğini bilemeyen Akutagawa en sonunda cesaretini topladı.
"Atsushi , bu sabah ilk derste başına gelen tatsız bir olay yüzünden bu okula geldiğinden bahsetmiştin. Ne yaşandı?"
"Önemli birşey değil"
"Emin misin?"
"Evet eminim"
"Merhaba Emin ben Akutagawa"
"Çok komikti bir daha olmasın"
------------
SELAMMMMM
Mükemmel(!) yazarınız yine sizinle.Öncelikle bu kadar uzun bir ara için özür dilerim :(
Bu fici yazdıktan sonra çarpıldım sanırım. İki de bir hiç hasta olmadığım kadar kötü hasta oldum. Bu bölümü yazarken bile hastaydım. Hem hasta olduğum hem de sizi bekletmek istemediğin için biraz kısa bir bölüm oldu.Bir sonraki bölümde görüşürüz~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reankarne (Shinsoukoku)
Fanfiction1834 yılında eşcinsel olduğu için idam edilen Akutagawa ve Atsushi reankarne hâlleriyle birbirlerini tanıyabilecekler miydi? Öhm bu arada bu ilk fanficimdir hatam olabilir shin soukoku kıtlığından ben yazim dedim ⚠️TW: Küfür Sigara ve Alkol Souko...