~2022
"Şiirlerden hoşlanır mısın?"
"Bilmem , hoşlanır mıyım?"
"Soruma soruyla cevap vermezsin Atsushi."
"Sen de cevabını bildiğin sorular soramazsın Akutagawa."
"O halde ne tarz şiirler seversin?"
"Bunun da cevabını biliyorsun."
"Aşk?"
"Doğru!"
Apartmanın çatısında gizlice buluşmuşlardı. Saat gecenin 3'üydü ve ikisininde emin olduğu tek şey canlarının sıkıldığıydı. Akutagawa babasıyla kavga etmişti bu yüzden canı sıkkındı , Atsushi'yse sadece uyumak istemiyordu.
"Senin için bir tane yazmamı ister misin?"
"Zahmet olacaksa gerek yok."
"Olmaz. Ama bana söz vermeni istiyorum."
"Ne konuda?"
"Okula ilk geldiğinde bahsettiğin o tatsız olayı anlatacağına dair söz ver."
Akutagawa ne olursa olsun bu konuya dönüp dolaşıp geri geliyordu. Altından ne çıkacağını bilmiyordu ama Atsushi'nin başına gelmiş olabilecek en ufak bir kötü durumu bilmek istiyordu.
"Söz! Ama şiiri verince."
Ve öğrenebileceği fırsatı da buldu.
Bu konuşamadan 5 ya da 6 dk geçmemişti ki karanlığın içinden Dazai belirdi.
"Ooo kimleri görüyorum çatıda. Bizi böyle şeylere çağırmıyorsun hiç. Ayıp oluyo. Alındım. Gücendim."
"Siz erken yatmıyor musunuz? Hem bu saatte senin dışarda ne işi var?"
"İntahar edecek yer arıyordum."
"İnşallah bulursun da ölürsün. Devlet sana nasıl yaşama hakkı veriyo?"
"Bilmem. Bence 1800lerdeki gibi beni de gaylikten asmalılar."
" Hadi sana kolay gelsin iyi intaharlar."
"Sizi de iyi flörtleşmeler. Ölünce mezarımın önünde öpüşmezseniz sizi lanetlerim."
"Aşağı gelirsem göstericem sana öpüşmeyi."
"Olur 4k Iphone 14 pro Meksika'mla çekerim videoya."
"Meksika ne alaka?"
"Max , Meksika benziyo bence."
"Hay Allah'ın iqsuzu."
"Ben cehenneme gidiyom bıbı."
"Bay bay , hortlama lütfen."
"Hortlamam canım kankitom."
Ve Dazai körfeze giden yolda gözden kayboldu.
"İntahar etme konusunda ciddi değildi değil mi?"
"Ciddi olan bir ciddiyetsizliği var."
"Oh , anladım."
...
"Akutagawa , aslında uyuyamamamın sebebi bir kâbus. Bilmem düşlerin gerçekliğine inanır mısın ama bu düş sanki yaşanmış gibi hissettiriyor."
"Ne gördün?"
Akutagawa bu tarz şeylere karşı bir ilgi beslemiyordu ama yine de o kâbusunu merak etti. Atsushi'nin canı herhangi bir şeye sıkkınsa bunu çözmeyi yürekten isteyeceği kesindi.
"İkimiz idam ediliyorduk. Edebiyatım iyi değildir bu yüzden görüntüyü tam tasvir etmekte zorlanıyorum ama 19. yüzyılın başlarından kalma bir anı gibi. İkimizde ortalama 20li yaşlardaydık. Ölmeden önce elimi tutuyorsun ve bana korkunun faydasız olduğunu anlatıyorsun."
Akutagawa ne diyeceğini bilemedi. Bu anı cidden ona da tanıdık gelmişti ama tam bir açıklama yapmak cidden zordu. Reankarneye inanır mıydı? Hiç sanmıyordu. Bunun yerine Atsushi'ye sarıldı. Çatıya çıktıklarından beri kiremitlerin soğunu ilk defa bu kadar yakından hissetti. Omzunda bir ıslaklık hissedince Atsushi'nin ağladığını fark etti. Yavaşça saçlarını okşadı.
"Eve gitmek ister misin?"
"Biraz daha sarılalım." dedi boğuk ses.
"Ama üşüteceksin."
"Birlikte üşüteceksek bunu sorun etmem."
Atsushi uyuya kalana kadar ona sarıldı. Günün ışıdığını fark edince onu evine bırakıp pencereden odasına girdi.
~13 Kasım 1832
"Sakinim, sakinim, sakinim, sakinim, sakinim, sakinim."
Atsushi yol boyunca bunları mırıldanmıştı. Bunun sebebiyse bir resim yarışmasına katılmasıydı. Yarışmanın ödülü büyük meblağda paraydı ancak onun için önemli olan kısım bu değildi. Önemli kısım insanların resmi görecek olmasıydı. Bazı arkadaşlarının görmesine alışkındı ama halkın büyük bir kesiminin görecek olması onun için utanç vericiydi.
Akutagawa'ya göre bu hâli komikti. Sürekli "Sakinim" diye mırıldanıyordu ve yanağını şişiriyordu. Eğer çok gülen birisi olsaydı kesin kıkırdardı.
"Sakin ol Atsushi."
"Ben zaten SAKİNİM AKUTAGAWA."
"Mırıldanmandan belli oluyor."
"Sen de benim yerimde olsaydın strese girerdin."
"Her kitabımı bitirdiğimde yayın evine verince aynı durumu yaşıyorum zaten."
"Doğru. Hey Akutagawa!"
"Efendim?"
"Sürekli bu duruma düşüyorsan nasıl başa çıkacağınıda biliyorsundur. Yardımcı olur musun?Lütfeeeeeeen"
"Derim bir nefes al."
"Tamam."
"Ölene kadar tut. Böylece sadece bu durumdan değil her tarz durumdan kurtulursun."
"Ben gerçek bir çözüm istiyorum."
"Atsushi bazı şeyleri kafana fazla takıyorsun. Bir resmi insanlar görücekse ne olmuş dünyanın sonu değil ya."
"Haklısın" dedi adam hafifçe gülümseyerek. "Şimdi daha iyi hissediyorum."
Akutagawa gözlerini yola çevirdi. Önlerinde hoş bir köprü vardı. Kireç taşlarından yapılmış köprü uzun zamandır orada duruyordu ve durmaya devam ediceğe benziyordu. Kafasını hafifçe kaldırıp güneşe baktı. Ufuk çizgisine yaklaşmıştı. Hava yakında kararmaya başlayacaktı. Yanındaki beyazlıya dönüp "Kruvasan ister misin?" diye sordu.
Beyazlı bu soruyu hiç beklemiyor olacak ki ilk önce biraz duraksadı. Sonra gülümseyerek evet anlamında başını salladı. Yakınlarda küçük bir pastane vardı. Akutagawa pastaneye doğru ilerleyince Atsushi onu takip etti. Pastaneye girince yavaşca gülümsedi. Etrafa yayılan taze ekmek ve kızarmış hamur kokusunun ciğerlerine dolmasına izin verdi.
Akutagawa neli kruvasan sevdiğini sorma gereği duymadı. İki tane hilal şeklindeki hamur işinden alıp kapıya döndü. Atsushi'yse onu takip ediyordu. Hamur işlerinden birini kese kağıdından çıkarıp Atsushi'ye uzattı. Beyazlı bu teklifi reddetmedi. Hemen kruvasanı alıp yemeye başladı. İkili kruvasanlarını yerken gün batımını hayranlıkla izlemeye koyuldu.
--------------------------------------------------
Evet insanlık uzun zamandır bölüm atmıyorum. Öncelikle bu olan deprem hakkında bir duyuru falan paylaşmadığım için her birinizden özür dilerim. Bu olan felaket beni de derinden üzmüş bulunmakta ki o bölgede yaşayan akrabalarım da vardı. Lakin bu felaket hakkında wattpadde bir şey yayınlamayı unuttum umarım bu konuda bana darılmamışsınızdır.
Sonraki bölümde görüşmek üzere her birinizi öptüm ^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reankarne (Shinsoukoku)
Fanfiction1834 yılında eşcinsel olduğu için idam edilen Akutagawa ve Atsushi reankarne hâlleriyle birbirlerini tanıyabilecekler miydi? Öhm bu arada bu ilk fanficimdir hatam olabilir shin soukoku kıtlığından ben yazim dedim ⚠️TW: Küfür Sigara ve Alkol Souko...