4. Saat yine 19:03

16 4 4
                                    

Selam. Dersten kaçmak istiyordum olmuyor. Abicim hapishanede miyiz okulda mıyız
Neyse sakin olup yazayım bari.
Keyifli okumalar:)

Bir insan neden değişir? Cavebı çoktur bu sorunun. Farklı anlar her beyin böyle soruları gerçi. Belki de cevabının çok olması bu yüzdendir. Biriniz kendini sevmediğinden der cevabına , biriniz günümüzün gereği diye başlar boş boş konuşmalara. Belki de bir adamın lafı dokunmuştur. Ya da birine benzemek istediğindendir insanın değişmesi. Bazılarınız cevap verir: 'Annem, babam sevmez beni böyle' diye. Bir ihtimal aşık olduğunuz kişinin kriterlerine de uymak isteyebilirsiniz. Her kesi değiştiren sebep farklıdır elbet. Aynı görünenler bile içinde ufak bir farklılık taşır. Sizin sebebiniz nedir?

Peki ya Min Yoongi? Onun sebebi neydi? Ya da farklı bir şey sorsam , gerçekten değiştirmiş miydi kendini de değişimden dem vuruyordu?

Her akşam saatin altı olmasıyla yorgun adımlarını evine döndüren sade adamdı oysa. Ne kadar olmuştu? Kaç gün geçmişti saatin altıyı çeyrek geçmesiyle aynı yerde aynı bankta oturalı? Her günü tekrar eden adamın bu yaptığı yine ve yine hep aynıydı. Gel gör ki her yaptığı hareket yeniydi sanki.

299.

299 gün olmuştu o gülüşte kaybolalı.

Yine o banka gidiyordu. Bu gün de çoğu kişinin 'deli gibi' diyeceği şeylerden birini yapacaktı. Halbuki yaptığı tek şey konuşmaktı. İnsan kendi kendine konuşamaz mıydı? Ya da konuşacak kimsesi olmadığından dağa taşa , havaya anlatamaz mıydı derdini?

Anlatırdı elbet. Ama gören herkes 'delirmiş bu çocuk' derdi kesin. Hafif pıçıltılar bu fikri onaylıyorken genç her zamanki gibi başını iki yana sallayarak devam etti.

Aslında kendince o haklıydı. Hayal gücüne zincir vurmuş insanlar anlamazdı, anlayamazdı onun ne yaptığını. Anca divane deyip geçerdiler. Kendi sıkıcı hayatlarına devam ederken, tutsak ettikleri hayal güçlerini de ayaklarına vurulmuş parangaların ardındaki bin kilitle beraber sürükleyip götürüyordu onlar. Min yoongi ise hayal gücünü yeniden uyandıracak cevheri bulmuştu

Galiba gerçekten değişmişti genç Min. Geçen yılın son günleriyle aynı değildi onun bu günkü hali. Dokuz martı bile mutlulukla karşılamıştı bu sene. İlk kez belki bu yıl doğduğu günü gerçekten kutlamak istemişti.

2 Ekim kız kardeşinin ölüm yıldönümünde onu ziyaret etmişti. Mezarı başına en sevdiği sümbül gülü çiçeğini bırakmıştı. Ona kendini ,nasıl değiştiğini , hayatını güzelleştiren güzel gülüşlü adamı anlatmıştı. Kokusunun bıraktığı çakırkeyiflik hissi dahil onda Jiminden kalan her duyguyu anlatmıştı küçük kardeşine.

'Sana inanmamıştım. İnkar etmiştim. Ama doğru söylüyor muşsun Yeji. Sevginin cinsiyeti olmadığını senden öğrenmiştim ama bu hissi hiç yaşamamıştım. Ryunjin senden sonra intihar etti biliyor musun? Ona anlam verememiştim aptal ben. Şimdi anlıyorum ama. Çok geç biliyorum evet. Ama artık anlıyorum. Teşekkür ederim kardeşim.'

Kaç zamandır yanına gitmiyordu onun. Utanıyordu. Korkuyordu korkularıyla yüzleşmeye. Kardeşinin onu tembihlediği hiç bir güzel şeyi yapamadığından. Şimdiyse öyle değildi. Utanmıyordu onu her haliyle kabul edecek kardeşinin karşısına gelmekten. Korkmuyordu. Çünkü kendisine değer veriyordu. Kız kardeşinin ondan istediği gibi.

Farklıydı. Çok farklıydı. On ay içerisinde bir insanın kendisinde değiştirebileceği her şeyi iyi yönde değiştirmişti. En başında kendini sevmeye başlıyordu mesela. Şarkıları acının ağırlığını atıp aşkın tos pembe renklerini misafir etmişti. Melodileri küs değildi artık. Sanatçı ruhu yaz gelmişcesine pırıl pırıl parlıyordu.

Hep çok kısa tutmak isteyip başaramadığı ama yine de kısa duran saçlarını uzatmıştı on ayda. Kardeşi severdi böyle. Acaba o da sever miydi?

Artık seviyordu. Yaz kış dinlemeden buz kesen ellerini seviyordu. Hep terleyen ellerini 'Jimin severdi her halde' diyerek seviyordu. Her sabah kalkıp 'Güzel gülüyor muyum ki?' diyerek aynanın karşısına geçe-geçe nefret ettiği gülümsemesini bile sevmişti. Diş etlerini gösteren gülüşü artık güzel geliyordu.

Kış bitmişti. Bir bahar ve bir yaz daha ardında bırakmıştı bedeni ve ruhu. Yine eldiven dönemleri yakınlaşıyordu. Heyecanlıydı genç yine çilek kokmaya.

Min Yoongi biliyordu. Bu kış sadece çilek kokusunu duyacaktı burnu. Sigara kokusu kirletmeyecekti bu güzel hissi. Artık sigara içmiyordu çünkü o. Onu görürse bunun için bir ay, bir yıl hatta bir ömür bile teşekkür edebilirdi Jimine. Kardeşinin ruhunu huzura erdirmişti çünkü o kendi de bilmeden.

Hayatından alkolü de çıkarmıştı hem. Çocuğu düşününce tatlı mayhoşluk sarıyordu zaten bedenini. Stres yapmıyor rahat yaşamaya çalışıyordu. Ola bildiğinden daha fazla iyileştirmişti Min Yoongi kendini. Tanımadığı genç çocuğa duyduğu sevgiyle.

Yemeklerine de dikkat ediyordu artık. Normalden çok az olan kilosu normale dönüyordu. Gerçi diabet hastası olduğundan dikkatli olmalıydı da. Ama önemser gibi bir hali yoktu açıkçası bu yıla kadar. Halbuki 17 koca yılı devirmişti böyle.

Evet. Çok iyi değişmişti. Ama eksikti. Bir şeyler yarım kalıyordu. Tüm bu değişimlerinin sebebi olan çocuğu tekrar görmek istiyordu. Ona teşekkür etmeliydi. Lakin bilmiyordu Min Yoongi Jimin yine gelir miydi buralara. Tekrar ruhu dinlendiren o gülüşü görür müydü.

Aklındaki düşüncelere boğuşuyorken yürümeyi aksatmadı. Parkın içindeki küçük bir o kadar da sevimli ve sakin kahve standının tavşan dişli sahibine de selam vermeyi es geçmemişti. Doğru ya yeni bir arkadaşı vardı. Jeongguk. Bu parka gide gele merak konusu olunca Jeongguk ona yaklaşmış , küçük bir tanışma fastının ardından daha da yakınlaşacakları bir alan yaratmak için her gün onu ziyaret eder olmuştu. Böylece kendinden 3 yaş küçük çocukla abi kardeş ilişkisi kurmuştu.

Çocuk çok neşeli görünse de sevgilisiyle problemleri varmış ve hayatı yolunda gitmiyormuş. Sevgilisi Kim Taehyung etraflarındaki homofobik insanlardan rahatsız oluyor onların ilişkilerine zarar vereceğini düşünüyordu. Genç çocuğun anlattığına göre Hoseok adında abileri gibi sevdikleri birisi varmış onu da Yoongi ile tanıştıracakmış. Her neyse bu kişiyi sevgilisini ikna etmesi için onunla konuşmaya göndermiş. Çünkü dediğine göre Hoseok bir tanrı gibi tüm sorunlarını çözermiş. Önceki hayatlarında onların korucu meleği olduğunu iddia ediyordu.

Jeongguk da abisi gibi sevdiği arkadaşının selamını karşılıksız bırakmazken birazdan geleceğini ve ona sıcak kahve getireceğini söylemişti. Açıkçası ne kadar poker face olsa da sevdiği kişilere karşı çok sevecendi Min Yoongi. Jeongguk da söylemişti ona.

'O kadar suratsız duruyordun ki hyung. Sürekli somurtkan suratını takınıyordun. İnan yanına gelmeye korkuyordum. Ama sen kendi kendine konuşurken öylesine naif bir kişiliğe bürünüyordun , öylesine aşk ve sevgiyle kelimeleri diziyordun ki ardı ardına sana yaklaşmamak imkansız oldu bir yerde' diye.

Ne zaman gelmişti? Ne şekilde gelmişti kendi bile anlamamıştı. Ama gelmişti işte. Yine buradaydı. Yine eliboş dönecekti. Ama yine gelmişti. Ümidini kaybetmemişti hiç. Belki de gelirdi bu gün? Kim bilir?

Bu gün 26 Ekim 2022. Saat yine 19:03.









/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\/\

Tamam reklam gibi oldu kabul ediyorum.
Ama eksik bırakmış gibi hissettiğim çiftime güzel bir yazı yazmasam içimde kalırdı. Come back a özel bölüm atmak istemiyorum çünkü yazacak bir şey yok sadece belli belirsiz bir şeyler bildirmek istedim.
Sanırım ben manyak bir yazarım. Benim için özel tarihleri yazıyorum. Mesela 2 Ekim. Yoonginin kız kardeşinin ölüm yıldönümü benim hayatımın en acı günü.
Neyse hoşçakalın mandalinalar 🍊

~ayal~         

Yazıldı 26 Ekim
Yayınlandı 13 Aralık

Glove Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin