Ada'yla devam...
Baya yorgun geçen bir körebe oyunu sonrası üçümüz de yere oturmuştuk. Kesinlikle kolumu hissetmiyor olmam bir yana, çok keyifli geçmişti benim için gün.
Saat şimdi de 6'ya geliyordu. Kulaklığımı takıp öylece bahçede dolanıyordum. "-Acaba bende bir gün güzel bir aileye sahip olabilir miyim ki?" diye mırıldandım kendi kendime. Şarkı ile sağa sola salınıyordum. Şarkı hızlandıkça bende hızlanıyordum. Bir anda yüksek tempolu şarkı çalmaya başladı. Bağıra bağıra şarkı söyleyerek yerimde dönüyordum.
Nefes nefese kaldığımda durdum ve kafamı kaldırıp pencereye baktım.
Alper beni izliyordu...
Bakışlarım aşağı indi hemen. Alparslan bana doğru yürüyordu. Rüzgarın etkisinden yaşaran gözlerimi sildim. "-Alparslan abi? Ne oldu?" Gömleğinin kollarını yukarı katladı. "-Kolunu hissediyor musun?"
"-Hayır."
"-Kanama yapmış." Koluma dokundu. Gözlerim kolumdaki kana kaydı.
"-Farketmedim." Büyük ama yavaş adımları yanımı buldu. Diğer kolumu yavaşça tutarak yürümeye başladı. İkimiz büyük evin salonuna giriş yaparken Kaan da kapıda bize bakıyordu. Vücudumu basan sıcak artık katlanılmaz bir hal alıyordu.
"-Yemek yetmeyeceğim. Uykum var." Alparslan durup bana döndü. "-Sen bilirsin. O zaman odana mı çıkalım?" Başımı salladım. İkimiz beraber merdivenleri çıktık. Salon koltuğunda kurulan Atlas bizi izliyordu. Bunu bilerek kafamı hiç ona çevirmedim. "-Atlas ile aranızda ne oluyor öyle? Sana aşık olduğunu sanıyordum." Kapıyı açarak içeri girdim. "-Sorun da o ya... Sadece sanıyorduk." Üzerimdeki ceketi çıkardım. "-Değil miymiş?"
"-Bilmiyorum. Belki de hala öyledir. Veya değildir gram umrumda değil."
Kolumun sargısını açıp pansuman yaptı. "-Aslında uyumanı beklemiyordum. Şu Bera denen adam geliyordu. Seni özlemiş." Ona gözlerim parıldayarak baktım. "-Gerçekten mi?" Sargıyı kesip işini bitirdi. "-Gerçekten."
"-Uyumam o zaman. Bende onu çok özledim. Rahatça kendimi açabilirim ona." Sevinmiştim. Bera abi ile biraz sohbet edersem rahat edebilirdim. Ama Alparslan'ın yüzünde kendini belli eden bir düşüş yaşandı. Öyle demem moralini bozmuş olmalıydı. "-Neden yüzün düştü?"
"-Bizimleyken kendini rahat hissetmiyor musun? Bizimle de dertleşebilirsin." Bakışlarım ondan kaçarken nefeslendi. Ayağa kalkıp kapıya yürüdü. "-Aslında..." dedim bana bakmasını sağlayarak "-Rahat olmamam gerekir. Ama rahat hissediyorum. Seninleyken yani." Gözleri parladı. "-Bera abi geldiğinde bizimle otur, olur mu?"
Bişey demedi ama ben evet dediğini anladım.
Tam yatak örtüsünü kaldırmıştım ki kapı açıldı. Alper üzerinde siyah eşofmanı ve beyaz arka baskılı tişörtü ile içeri girdi. "-Bera gelmiş. Seni bekliyor. Sen ne yapıyorsun?" Elimdeki örtüyü kenara bıraktım. "-Yukarı gelince yorgan çıkaracağım. Çok üşüyorum gece." Başını salladı.
Beraber odamdan çıkıp merdivenleri indik. Salona giriş yapar yapmaz Bera abi ile bakışlarımız kesişti. Gülümsedim. Akın da yanındaydı. Ama onu es geçip Bera abiye sıkıca sarıldım. "-Bera abim." dedim ona duyduğum özlem sesime yansırken. O da sırtımı sıvazladı. "-Kumral bebeğim." Geri çekildim. Gülümseyerek beni kendine çekti ve alnımdan öptü. Tekrar sarıldı. "-Biz arayıp sormasak senin bizi hatırlayacağın yok ki güzelim."
Akın onun yanında boğazını temizledi. 'Bende burdayım' bakışlarını bana yolladı ve o da sarıldı. Sırtını sıvazladım. "-Neden burdasın ki? Bizimle de kalabilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşüş
Novela JuvenilDüşüş 1- Sitem/ Düşüş 2- Gerçekler "-Düşüş yaşamak, kalkmaya engel değildir. Ancak, düştüğünde kaldıran birinin olmaması, insanı en çok yaralayan şeydir. Beni yaralayan şey de sendin baba. Beni hiçbir zaman sevmedin. Ben hiçbir zaman elini tutamadı...