changbin, seungmin'i ilk gördüğünde hayatında bir şeylerin değişeceğini anlamasa da içinde oluşan hissin bir şeylerin başlangıcı olduğunu anlamıştı. 12. sınıfın ilk dönemi, kasım ayının başlatmış olduğu soğuk yüzünden montuna sıkı sıkı sarılıp sırasında uyuklarken sınıfa giren iki beden onu kendisine getirmişti. yeni gelen öğrenciyi tanıtan müdür yardımcısını dinlemeden çekingen bakışlarla sınıfı inceleyen çocuğa bakıyordu sadece.
daha sonra dikkatini önündeki kitaba çevirmişti ve açıkçası yeni gelen bu öğrenci o an için pek de umrunda olmamıştı. sadece kısa süreli bir his göğüs kafesini sarsa da, bunu önemsememişti.
bankta oturup kantine yeni gelen içeceği elinde tutarken de içinden keşke diye geçiriyordu. hâlâ bazı şeyleri önemsememiş olsaydım.
"niye ne olduğunu anlayamadığım içeceğe içli içli bakıyorsun?"
yakın arkadaşının sesiyle kafasına ona çevirdi. "seungmin." changbin'in söylediği tek kelime hyunjin'in derin bir nefes alıp banka oturmasına sebep oldu.
"kabul etmedi değil mi?" derken changbin'in elindeki içeceği aldı ve açarak içmeye başladı. yakın arkadaşının o içeceği seungmin olmadan içmeyeceğini biliyordu.
"tadı çok güzelmiş, o aptal bunu kaçırdığı için üzülmeli." hayır, tadı berbattı. normalde çilekli olan her şeyi severdi ama bu içeceğin içinde çilek dışında bir sürü şey olduğuna yemin edebilirdi.
"aptal deme, benimle içmek zorunda değildi. hem saçma bir şekilde alınganlık yapıyorum ben. daha yeni doğru düzgün iletişim kurmaya başladık ve benim ona olan hislerimden haberi yok. bilse de bir şey değişmeyecekti, bana olan bilmediğim bakış açısı dışında."
haksız olduğunu söylemek istese de changbin'in düşüncelerini değiştiremeyeceğini bildiği için susma hakkını kullandı. böyle düşünmesi bir yere kadar normaldi çünkü seungmin'i ikisi de tanımıyordu. belki tanısa changbin ondan soğuyacaktı ama çekingenliği ve korkuları yüzünden ona yaklaşamıyordu. hyunjin de buna kızıyordu. şansını denemeden hemen kötü düşüncelere kapılması onu sinirlendiriyordu.
yine de birçok kez yaptığı cesaretlendirme konuşmasını yapmayı bir kenara bırakıp bir kolunu changbin'in omzuna attı.
"seungmin'i boşverip benimle olmaya ne dersin? "
"hayatım boyunca yalnız kalmayı tercih ederim."
"umarım yalnız kalırsın o zaman amın evladı."
öte yandan seungmin defterini karalarken felix'in bakışlarını görmezden gelmeye çalışıyordu. sadece çalışıyordu çünkü yeni öğrendiği şeyler sayesinde pür dikkat kendisine odaklanan felix oldukça korkutucu gözüküyordu.
"niye bana öyle bakıyorsun?"
"nasıl bakıyorum?"
"boğazlayacakmış gibi."
"yapmam gerektiği içindir."
yangın merdiveninde oturan ikili birbirine bakmayı sürdürürken felix arkadaşının kendisini gerçekten anlamadığını düşündüğü için buna son verdi ve kafasını iki yana salladı.
"hayatında önemli bir olay oluyor ve sen bana bunu daha yeni anlatıyorsun. kaç senedir arkadaşız, yeterince yakın olduğumuzu düşünüyordum."
seungmin'in içi suçlulukla dolarken defterini kapattı ve yaslandığı yerden doğruldu. hiç bu yönden düşünmemişti. "tabii ki de yakınız felix, her şey çok yeni ve ne yapacağımı şaşırdığım için sana anlatamadım. özür dilerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my universe -- seungbin
Fanfictionseungmin, changbin'in günlüğünü bulur. [düz yazı + texting]