Korkuyordum. Vereceğim cevaptan çok kendimden korkuyordum. "Ekrem Aden kim Sis?" Demişti hocam bana. Ekrem Aden. Öz babam. Beni vurup, beni terk edip, benden korkup kaçan öz babam. Bunu ona söylememiştim. Söylemeyecektim de. Bu yaşadığım şeyler bana özeldi ve çok özeldi. Kimsenin bilmesine gerek yoktu. Ben gerek duyduğumda içimi herkese dökebilirdim. Hayat hikayemi herkese anlatabilirdim. Ama buna hiç bir zaman gerek kalmamıştı, kalmayacaktı da. "Tanıyorsun ama inkar edeceksin değil mi Sis?" Demişti bu seferde hocam. Sessiz kalmıştım. Ağzımı açıp tek kelime dahi edememiştim. Bırakın bir şeyi söylemeyi nefes bile alamamıştım.
Hocam babamı nerden tanıyordu ve bunu bana neden soruyordu?
Sessizliğimi korurken aynı zamanda yaptığım şeyin doğruluğunu sorguluyordum. Cevap vermem lazımdı eğer cevap vermezsem bu maça katılamayacaktım. Emeklerimle beraber umutlarımda boşuna gidecekti ve bu şu an olmasını istediğim son şeydi.
"Hocam, bunu neden soruyorsunuz?" Demiştim titreyen bir sesle. "Sen benim soruma cevap verirsen bütün taşlar yerine oturacak." Demişti ve benim yine nefesim kesilmişti. Sevgili hocam benim sınırlarımı zorluyordu. Veya ben böyle düşünüyordum.
"Hocam üzgünüm ama nedenini bile bilmediğim bir soru için kuzenimi satacak değilim." Demiştim. Babama kuzenim demiştim! Hocamın yüzündeki gülümseme hafif bir şekilde solarken kaşları da aynı şekilde çatılmıştı. "Kuzenin mi?" Demişti bu sefer de. "Evet"demiştim. "Kuzenim."
İlk başlarda bu yalana inanmamış gibi bir hali vardı. Bir süre daha kafasındaki taşları yerine yeni oturtmuş gibi derin bir nefes alıp arkasına yaslandı.
"Peki yakınlığınız ne?" Demişti bu seferde. "Teyzemin oğlu" demiştim. Ve evet benim bir teyzem yoktu. Ama bu onu hiç bir zaman öğrenemeyecekti. Cevabımdan sonra ellerini koltuğun kenarlarına koyup aniden ayağı kalınca refleks olarak yerimden sıçradım. "Korkma." Demişti bu sefer de ama "korkma" demekle olmuyordu işte. bir bebeğe sıcak olan herhangi bir cisime dokunma deyince ısrarla dokunmaya çalışması gibiydi şu an içerisinde bulunduğumuz durum. Arkasındaki dolaba uzanıp pembe bir dosya çıkarmıştı. Pembe dosyanın içindenden de bir form çıkarıp önüme koymuştu. Gözleriylede masasının üzerinde duran siyah kalemi işaret etmişti. Titreyen ellerimle birlikte uzanıp almıştım kalemi ama ellerimin titremesinden dolayı kalem sadece bir kaç salise içerisinde yerle kavuşmuştu.
Hocamın güldüğünü hissedebiliyordum. Ama yüzüne bakamıyordum. Tam uzanıp kalemi alacağım sırada masaya bir tane daha kalem koymuştu. Titrek bir nefes alıp kalemi elime almıştım. Gözlerim bir kaç saniye formun üzerinde dolaşırken, ellerimin titremesi aniden durmuştu. Bu form maça katılmam için imzalamam gereken formdu. Tekrar derin bir nefes aldıktan sonra formu hızlı bir şekilde doldurdum. En sonda imzamı atıp ayağa kaldım ve hocamın yüzüne bile bakmadan odayı terk ettim.
⚽️
O odayı terk edeli bir hafta olmuştu. Hocamın bana EKREM ADEN KİM SİS!? Diye soruşunun üzerinden koskoca bir hafta geçmişti. O bir haftada ben antremanlarımı hiç bir şekilde aksatmamış aksine daha sık gelip tek başıma çalışır olmuştum.Bu maç benim gireceğim hem ilk futbol maçı hem de ilk kez kazanmaya çalışacağım hayat maçımdı.
Kendimle her zaman bir mücadele içindeydim.
Her seferinde kaybetmiş olmam benim kazandığımın da kanıtıydı aslında.
⚽️
Hava olması gerektiğinden de soğuk ve sisliydi.İki seçeceği vardı kadının. İki seçeceği ve bir kurtarış yolu. Kucağındaki ikizlere baktı kadın tekrardan. Ve bir gözyaşı daha düştü kadının acıyı temsil eden gözlerinden. İçi parçalanıyordu kadının. Canının birinden vazgeçecekti. Ama hangisinden?
YOU ARE READING
"Sis"
Teen FictionAilesi ve arkadaşları tarafından futbol konusunda yoğun bir baskı altında olan Sis, yıllar sonra biriyle tanışır. Adı Oya'dır. Oya ile aralarındaki bağ bir dostluktan daha da ötedir. Tek destekçisidir Sis'in. Fakat gün gelecek Oya'yı o bataklıktan k...