Büyücü - 3

108 14 0
                                    

Okuyanların gerçekten vote vermesini ve yorum yapmasını istiyorum. Bölüm kısa olmuş olabilir özür dilerim. Anlattıklarıma uygun kız karakter bulabilirseniz bana mesaj atabilirsiniz. Bu kısmı kısa tutacağım iyi okumalar :D :) :)

Ve arkamızdaki kişi... Kimse mi? Nasıl ya? Biri bizle dalga mı geçiyor yoksa bana mı öyle geliyordu. Hem üzülüyordum hem mutlu olmuştum. Çünkü Volder değildi ama Bill de değildi. Ama bir yandan ikisinden de emin değildik. Bill'in de dediği gibi hiçbir şeyden emin değildik... Ve ben üzgünlüğümün daha ağır bastığını hissettim ve dizlerimin üstünde yere çöküp ağlamaya başladım. Nereye gitmişti ki? Ben onu da kaybedemezdim. Bu acıyı da kaldıramazdım. Ailem dediğim ama öyle olmayan insanların yerini doldurmuştu o. Kardeşim olmuştu o. Omzumda bir el hissettim. Derek'in de önümde diz çöktüğünü gördüğümde hızlıca ona sarıldım ve ağlamaya devam ettim. Yüzümü boynuna gömdüm ve hıçkırarak ağlamaya başladığımda sesim boğuk çıkıyordu. Birine sığınmaya ihtiyacım vardı. Ellerini belime koydu ve bana daha sıkı sarıldı. Saçlarımı okşamaya başladı. Bu hem ona dokunmak için bahanem olmuştu hem de üzüntümün geçmesi için bana yardım ediyordu.


''Geri dönecektir. Sadece beklemelisin. Belki de kaldığınız yere gitmiştir.'' dediğinde yüzümü boynundan çekip kızarık olduğunu düşündüğüm gözlerim ve ağladığımdan dolayı terden ıslanmış saçlarımla çirkin bir şekilde yüzüne baktım.


''Ya dönmezse...'' diye sordum üzgünce.


''Eğer sana değer veriyorsa ne olursa olsun geri dönecektir.'' değer veriyordu öyle değil mi?


''Şu an sorulur mu bilmiyorum ama siz nesiniz?'' tam olarak neydik bilmiyorum ama kısaca


''Kardeş gibiyiz.'' diyebildim sadece. Hiçbir şey demeden sadece ayağa kalktı ve elini uzattı. Sanki dejavu yaşıyormuş gibiydim. Sabahki anın aynısını yaşıyordum neredeyse. Tek farkı sadece havanın rengi açıktan koyuya dönüşmüştü. Duygum aynıydı. Korku...


Uzattığı elini tuttum ve ayağa kalktım. Bu sefer de elimi bırakmamıştı. Konuyu dağıtmak için bir soru yönelttim.


''Yiyecekler nerede?''


''Nerede kaldığınızı bilmediğim için sizi gördüğüm yere yolladım.'' orası da eve çok uzak değildi. Oraya nasıl döneceğimizi az çok biliyordum. Zaten Derek de biliyordur diye düşündüm. Yalnız ben ellerimizi şimdi hatırlamıştım. Bırakmaya niyeti yoktu galiba çünkü benim de yoktu.


...


İlerideki sepeti gördüğümde sevinçle eve yaklaştığımız için ona doğru koştum. Bu şekilde onu da çekiştirmiş gibi duruyordum. Arkama baktığımda gülümsediğini gördüm. Ne yani, o kadar mı komik görünüyordum? Bana ayak uydurarak koşuyordu ve böylece onu çekmek için fazla güç sarf etmiyordum. Sepetin yanına geldiğimde bu sefer onu ben eve yolladım ve ne kadar mal olduğumu düşündüm. Çünkü bizi en baştan eve ışınlamamıştım. O bunu yapmamıştı çünkü bizim evi bilmiyordu. Bunu akıl etmemi beklemiş olmalıydı. Onu durdurdum ve elimle gözlerini kapattım. Kendi gözlerimi de kapattım ve bizi eve -ona ev denilirse tabi- ışınladım. Gözlerimi açtım ve elimi gözünden çektim. Sağa sola baktı ve şaşırdığını belli edercesine kaşlarını kaldırdı.

BÜYÜCÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin