Büyücü - 6

79 6 2
                                    

Yarım saat daha süren bir yürümenin sonrasında ormanlık yolu bitirmiştik. Sessizliği bozmak ve merakımı gidermek adına ona bir soru yönelttim.


''Gece ne demek istedin?'' peki konuya biraz bodoslama girmiş olabilirim.


''Zeki kızsın, bence anladın.'' Tamam anlamıştım ama belki onu kastetmemişti. Heveslenerek rezil olmak istemiyordum.


''Anladım gibi ama açıklarsan sevinirim.'' Cümlemin üzerine gözlerini devirdi. Kaşlarımı çatarak ona baktım. Ben çok fazla kullanıyor olabilirdim belki ama bu hareket bana yapıldığında her zaman sinir olmuşumdur.

''Seninle uyurken huzurluydum Elitsa, bu kadar basit.'' Hafif öküzlük seziyordum sanırım fakat ses çıkarmadım. Cümlesi öküzce de olsa güzeldi. Hem zaten vıcık vıcık olmayı sevmezdim.

Bu sırada geldiğimizi fark edememiştim. İnce uzun köprünün arkasındaki korkunç şatoya baktığımda duruşumu dikleştirdim. Korku duygusunu tanımaz hale gelip savaşmaya hazır olmalıydım. Önümüzdeki köprü rüzgardan sallanıyordu. Altındaki lavlar sanki Volder'ın nefretini simgeliyordu. Sürekli kabaran, içini yanıp tutuşturan nefret duygusunu.


O köprüye ilk adımını attığında sallanmaya başladı. Korkmadım, korkmayacaktım. Ben de ilk adımımı attım ve sallanmasını umursamadan hızlıca ilerlemeye başladım. Karşıya geçtiğimde kapıdaki korumalar gardlarını almıştı bile. Derek öne atıldığında onu geriye ittim. Sinirli bakışlarımı korumalara çevirdiğimde gözlerimin renginin kırmızıya döndüğünü ve ne kadar korkunç göründüğümü tahmin edebiliyordum. Ellerim yanmaya başlamıştı. Korumalar kapının önünden çekildiklerinde kendimi sakinleştirip cool tavrımla içeri girdim. Nereye gideceğimi bilmiyordum fakat kendimden emin bir şekilde ilerliyordum. Hiç kimseyi umursamıyordum. Büyük kapıyı gördüğümde durdum ve arkama baktım. Derek beni korumak için hazırda bekliyordu. Kapıyı tüm gücümle itip içeri girdiğimde ilk gözüme çarpan şey kolonlardan birine bağlanmış Bill olmuştu. Gözüm onda takılı kalıp dolmaya başlarken Volder'in sesiyle ona döndüm.

''Vay, vay, vay... Kimler gelmiş bakıyorum.'' Ona doğru sinirle ilerlerken koltuğunda rahatça yayılıp muhafızlarına seslendi. Arkamı dönüp ellerimden çıkan ateşleri onlara fırlatınca hepsi yere yığıldı. Şu anda sinirden gözüm hiçbir şeyi görmüyordu. Adımlarımı tekrar Volder'a doğru yönelttim. Ateş saçmak deyiminin tam karşılığıydım şu an. Saçlarımın ucu kırmızı rengini almış, gözlerimin rengi kahverengiden kırmızıya dönmüş, ellerimden ateşler çıkıyordu. Önünde durup sinirle dikildim.


''Yine ne istiyorsun tatlım?'' dedi dalga geçerek.


''Bill'i serbest bırak!'' tekrar güldü.


''Ah tatlım, ne kadar da safsın. Çok korktum hemen bırakıyorum.'' Dedi ses tonunu incelterek. İyice sinirlenmiştim. Gözlerimi sinirle sıkıca kapattım. Elimde hissettiğim sıcaklık Derek'e aitti, emindim. Gözlerimi açtım ve bakışlarımı Derek'e yönelttim. Bana destek verircesine elimi sıktı. Diğer elini de tuttum ve gücümün onunkiyle birleşmesine izin verdim. O bana iyice yaklaşırken ona karşı koymayacaktım. Çünkü şu an aramızdaki bağı kimsenin kıramayacağına emindim. Gözlerimi kapattım ve sadece gücü ve sevgiyi hissetmeye çalıştım. Dudaklarımda hissettiğim dudakların ona ait olması bana mutluluk veriyordu. Etrafımızdaki güç halkasının gittikçe büyüdüğünü hissediyordum. Beni öpmeye devam ediyordu ve her duyguyu sonuna kadar tadıyordum. Sevgi, güç, aşk, hüzün, acı... Benden ayrıldığında yeşil gözlerinin içine baktım. Onun da benden farkı yoktu. Volder'a döndüğümde baygın bir şekilde yerde yatıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 22, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BÜYÜCÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin