6. BÖLÜM

4 0 0
                                    

"Deniz, bence "graphic" yerine "chart" kullansak daha iyi olur. Daha ciddi bi kelime."
"Tamam, öyle yapalım. Peki kültürel yemeklerinden bahsedecek miyiz?"
"Tabiki bahsedelim. Yemek bi toplumun en önemli unsurudur."
"Gamze saçmalama. Zaten iki tane yemekleri var. Bunun için ayrı başlık açarsak komik olur."
"Ya tamam. Ayrı başlık açmayız. Kültür başlığı altında bahsederiz."
"O zamanda kültür başlığı çok uzun olucak."
Öglen arasıydı ve biz müzik sınıfında sunumu hazirliyorduk. Ben her şey için çok komplike düşünüyordum,Deniz ise çok yüzeysel. Bu ise iki saniyede bir tartışmamıza neden oluyordu. Normalde enerjilerimiz çok uymasına rağmen şimdi niye böyle olmuştu anlayamıyordum.
"Deniz."
Gözlerini bilgisayardan ayırmadan "Ne var?" Dedi. Bunu öylesine umursamadan söylemiştiki gözümün önünde olmasa bunu söyleyen kişinin Deniz olduğuna inanmazdım. Bu tavrı iyice sinirlerimi bozmuştu. Hızla yerimden kalktım ve sınıftan çıktım. Kapıyı vurarak kapattiğım sırada söylenmelerini duyabiliyordum.
"KAÇ ZATEN. SEN HER ŞEYDEN KAÇ! ŞURDA BİR ŞEY YAPMAYA ÇALIŞIYORUZ ONA BİLE DAYANAMIYORSUN."
Yeniden sinirle içeri girdim ve bağırmaya başladım.
"HER BOKA MUHALAFET OLUYORSUN. BUNA NASIL DAYANABİLİRİM SÖYLER MİSİN!"
"ADI ÜSTÜNDE FİKİR TARTIŞIYORUZ GAMZE. SEN İSE BEBEK GİBİ MIZMIZLANIYORSUN."
Bu dediğiyle gözlerim dolmuştu. Şuan onu tanıyamıyordum. Gözlerimden yaşlar akarak bağırdım.
"SEN BENİM FİKİRLERİMİ ÖNEMSİYOR MUSUN Kİ TARTIŞMA ORTAMI OLSUN. HEP BİLDİĞİNİ YAPIYORSUN."
"ÇÜNKÜ SAÇMA SAPAN FİKİRLER ORTAYA ATIYORSUN. YOK YEMEKLERİN FOTOĞRAFLARINI KOYALIM YOK GELENEKSEL DANSLARININ VİDEOSUNU KOYALIM YOK KOZMETİK MARKALARINDAN BAHSEDELİM YOK-"
Sözünü kestim.
"O HER GÜN ELEŞTİRDİĞİN BABANDAN HİÇ BİR FARKIN YOKMUŞ."
Ayakta durmaya daha fazla dayanamamıştım. Diz çöktüm ve yüzümü dizlerimin arasına koyup ağlamaya başladım. Benimle öylesine dalga geçmiştiki neredeyse 2 saattir kendimi tutuyordum. Hıçkırıklarımın sesi odada yankılanırken kapının çarpılmasıyla yüzümü dizlerimin arasından çıkardım. Gitmişti. Beni bu halde bırakıp gitmişti. İşittiğim bu ağır sözlere mi,deli gibi hoşlandığım çocuğun böyle birine dönüşmesine mi ağlayacağımı bilemiyordum. Bu sunuma öyle coşkulu, öyle aşkla başlamıştık ki daha 3 gün geçmeden böyle biteceğini hiç tahmin edememiştim. Deniz'in gerçek yüzünün böyle olabileceğini hiç tahmin edememiştim.
O sınıfta kaç saat ağladığımı bilmiyorum.
Daha geçen haftaya kadar Deniz ile öyle güzel hayaller kurmuştum ki hiçbirinin gerçek olmayacak olması gerçeği çok ağır binmişti üstüme. Uzun zamandır kimseden böyle hoşlanmamışken şimdi bunların olması çok koymuştu. Sonunda kendime geldiğimde sınıftan çıktım. Tuvalete girip elimi yüzümü yıkadığım sırada Berfin arkadan gelip aynaya dirseğini dayamış,ağzında hafif alaycı bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Çeşmeyi kapatıp makineden peçete kopardığım sırada konuştu.
"Yeni prensinle anlaşamadınız herhalde. Sesiniz tüm koridoru dolduruyordu."
"İşine bak."
"Benim işim bu."
"Asabım bozuk. Şuan hiç seninle tartışacak havamda değilim. Çekil gözümün önünden."
Kapıya yürürken yolumu kesti.
"Dur bakalım. Niye kavga ettiniz söyle."
"Çekil şurdan!"
Kolundan tutup onu kenara ittim ve kapıyı açtım. Tam gidiyordum ki.
"Ay bende sen gelmeden önce fotoğraflarına bakıyordum. Bak açık kalmış."
Bir nefes aldım ve burun kemiğimi ovuşturdum. Yeniden tuvalete girdim ve kapıyı kapadım.
"Sizinle bir ilgisi yok tamam mı! Rahatladın mı? Oldu mu şimdi."
"Evet oldu."
Tuvaletten çıktım. Ben saatler geçtiğini sanarken kavganın üstünden yalnızca yarım saat geçmişti. Hala öğlen arasıydı. Nereye gideceğimi, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Kübra ile aramız hâlâ limoniydi fakat Oğuz beni dinlerdi. Bunu biliyordum. Asansöre bindim ve bizim kata çıktım. Sınıfa girdiğimde Deniz ile göz göze gelmiştik. Üstelik soru çözüyordu. Umursamazlığı beni çıldırtmaya yetmişti. Sınıftakiler aramızdaki gerginliği anlamış olmalılardıki bir bana bir Deniz'e bakıyorlardı. Deniz'i kızdırmak istiyordum. Sinirden kıvransın istiyordum. Şuan tek istediğim şey buydu. Nasıl olduğunu anlamadan kendimi Dinçer'in sırasının önünde bulmuştum. Dinçer bana ne olduğunu sorarcasına bakarken iki sıra sağımızdaki Deniz'e baktım. Kızgın bakışlarıyla ikimize bakıyordu.Ne yapacağımı merak ediyordu. Bunu biliyordum. Dinçer'in benimle konuşmasına bile dayanamazdı. Umursamadım ve yeniden Dinçer'e döndüm.
"Çıkışta boş musun?"
Daha bitiremeden yaptiğim şeyden dolayı pişman olmuştum. Deniz ağzı hayalkırıklığından açık bir şekilde öylece kalmıştı. Bu saatten sonra geri dönemezdim.
"Bir düşüneyim...evet boşum sanırım. Ama 6 gibi hastaneye gitmem gerek."
"Eee şey, biliyorsun Kübra ile aramız biraz bozuk. Caner'lere bulusmak istediğini söylesen ama benim geleceğimden haberleri olmasa."
"Caner ile Kübra sinemaya gidecekti bugün. Başka bir zaman yapalım. Olur mu?"
İçimden şükür duaları okurken dediği şeyle öylece kalmıştım.
"Aslında...kardeşimin iki gün sonra doğum günü var ve hediye almam gerek. Derya'yıda tanıyorsun zaten."
Ne diyeceğimi bilemiyordum ama reddedemezdim.
"Çıkışta alışveriş merkezine gidelim mi?"
Göz ucuyla Deniz'e baktım. Test çözüyormuş gibi yapıyordu. Yutkundum ve konuştum.
"Gidelim. Benimde bir kaç kitap almam gerekiyordu zaten."
"Tamam, anlaştık o zaman. Çıkışta şoförümle seni bekleriz. Uyar mı sana?"
"Hıhı evet."
Dedim ve usulca gidip sırama oturdum. Bir bok yemiştim ve şimdi düzeltmek zorundaydım. Düşündüm ama bu aptal çıkmazın içinden çıkamıyordum. Yeniden kalktım ve bahçeye gitmek üzere sınıftan çıktım. Hemen Oğuz'u bulmam gerekiyordu.
Etrafıma bakarak ağaçların arasında yürüdüm. Lanet olsun ki yanında Caner'de vardı. Bir kaç dakika bi ağacın arkasında gitmesini beklesemde gidecek gibi durmuyordu. Mecburen ağacın arkasından çıktım ve yanlarına gittim. Daha gelirken bile Caner'in tuhaf ve ezici bakışları sinirlerimi bozmuştu. İkimizde birbirimizden nefret ediyorduk. Aramızda bir şey geçmesede Kübra ile aramız bozuk olduğundan beri böyleydi. Umursamadım ve Oğuz'un yanına geçtim.
"Naber."
Dedim gülmeye çalışarak.
"Sen ağladın mı?"
"Yo, nerden çıktı."
"Burnun kızarmış biraz."
"Yok ya iyiyim ben."
"Kanka ben gideyim Kübra kantinde beni bekliyor. Görüşürüz Gamze."
"Görüşürüz."
Dedim en yapmacık ses tonumla.
Caner gittiği gibi Oğuz bana döndü.
"Bir şey mi oldu?"
"Oğuz."
"Gamze ne oldu?"
"Ben çok kötü bir şey yaptım."
"Deniz ile yattın mı? Hamile misin? Yankes-"
"Hayır Oğuz! Öyle bir şey değil."
"Oh tamam. Ne yaptın?"
"Deniz ile kavga ettik."
"Ee?"
"Sonra ben ağladım biraz. Sonra sınıfa gittim. Bu test çözüyordu. Sonra gözüm döndü. Çok sinirlendim. Dayanamadım Oğuz."
"Ne yaptın Gamze?"
"Dinçer'e çıkma teklif ettim."
Ağzı açık kalmiştı.
"Ya gerçekten birden oldu. Nevrim döndü umursamadan test çözdüğünü görünce. Bende sinir olsun istedim. Sadece bu."
"Of Gamze. Kavgadan hemen sonra en yapılmayacak şeyi yapmışsın. Ee Dinçer ne dedi?"
"Ya ben başta kıvırdım Kübralarıda çağır ama onların haberi olmasın benim geleceğimden falan diye. Ama onlar sinemaya gidiyormuş."
"Tamam güzel. O zaman buluşma yok."
"Hayır işte lanet olsun! Kardeşinin doğum günü varmış. Hediye almakta yardımcı olur musun diye çağırdı."
"Sen ne dedin?"
"Kabul ettim. Ne yapabilirdim ki!"
"Baya büyük bi bok yemişsin. Niye kavga ettinizi sorucamda bence şuan bu konuyu hiç açmasam daha iyi."
Evet anlamında başımı salladım.
"Tamam. Bak bu buluşmanın gercekleşmemesi gerekli tamam mı?"
"Evet. Haklısın."
"O yüzden Dinçer ile bu akşam ben buluşacağım."
"Nasıl olucak o?"
"Ceren'in olduğu voleybol takımında bununda beğendiği bi kız var. Bende bu akşam Ceren ile buluşacağız ama Ceren'in arkadaşı Hande de gelecekmiş. Ceren'de bir arkadaşımı getirmemi istedi diyeceğim. Bu fırsatı asla kaçırmaz. Güven bana."
"Oğuz, sen birtanesin!"
Diyip sevinçle boynuna sarıldım. Ayrıldığımda konuştum.
"Şimdi Deniz'in bi şekilde bu buluşmanın iptal olduğunu öğrenmesi gerek."
"Bu kadarıylada sen ilgilen artık. Senin sevgilin sonuçta."
"Ya sevgili değiliz. Daha kaç kere söyleyeceğim."
"Seni neden Dinçer'den kıskanıyor o zaman."
Buna bir cevabım yoktu. Çünkü bende bilmiyordum.
Oğuz tepkisizliğim karşısında gülümsedi ve konuştu.
"Beş dakikaya ders başlayacak. Ben seni yanlız bırakayımda çözüm bul Denizciğine."
Sabır dileyerek bir nefes aldım.
"Tamam. Sınıfta görüşürüz."
O okula girerken bende arka bahçeye yürüdüm. Okulda en sevdiğim yer burasıydı. Her ne kadar pek güzel anılar olmasada kendimi burada iyi hissediyordum. Her zaman oturduğum banka oturdum ve kulaklığımı taktım. Kahretsin. Falling slowly çalıyordu. Değiştirmem gerekiyordu ama bunu daha önce hiç yapmamıştım. Falling slowyi geçemezdim. Dinledikçe Deniz ile olan anılarımız aklıma geliyor ve gözlerim doluyordu. Biz bunun yüzünden küsecek iki kişi değildik. Bu olanlar çok saçmaydı. Deniz'i bilmiyordum ama benim bu durumu gurur meselesine dönüştürdüğüm belliydi. Deniz öyle biri değildiki gurur yapacaktım. O benim için çok farklıydı. O herkesten farklıydı. Ve o alelade trip atıp ilişkimi kesebileceğim biri değildi. Hiddetle ayağa kalktım. Böyle bitmeyecek. İzin veremezdim. Arka bahçenin duvarının dibinden hızla yürüyordum. Sağa döndüğümde karşıma birinin çıkmasıyla geriledim. Aksi takdirde çarpışacaktık. Başımı kaldırıp ona baktım. Denizdi. Şimdi gözgözeydik. Tam konuşacaktım ki o atıldı.
"Gamze."
"Deniz."
"Gamze ben düşündüm ve...yaptığım her şey çok saçmaydı. Bu işi biraz fazla ciddiye aldım ve en iyisi olsun istedim. Gerçekten kalbini kırmak gibi bir niyetim yoktu. Özür dilerim. Lakin."
Duraksadı ve yutkundu.
"Beni bu dünyada en nefret ettiğim, en iğrendiğim insana benzetmen-"
Sözünü kestim.
"Çok sinirlenmiştim. Ne dediğimi bile bilmiyordum. Özür dilerim."
Eski Deniz'i yeniden bulmuştum. Ne zaman böyle sulugöz bir insana dönüştüm bilmiyorum ama Deniz'in karşısında duygusal bi çocuğa döndüğüm kesindi.
Yanaklarımdan bir kaç yaş süzülürken gülmeye çalıştım.
"Son zamanlarda çok ağlıyorum. Senin suçun."
"Evet. Sanırım duygusallığım sanada geçti. Bundan sonra daha dayanıklı olmaya çalışacağım."
"Hayır hayır! Sakın öyle düşünme. En çok duygusal tarafından hoşlanıyorum."
Gözleri şaşkınlıkla açılmış yüzü hafif kızarmıştı. Dediğim şeyin yeni farkına varmıştım.
"Yani, duygusal erkekler her zaman daha hoşgörülüdür ve-"
Dudaklarıma yapışan dudaklarıyla öylece kalmıştım. Omuzlarımdan tutup beni biraz daha kendine çektiğinde karnımda oluşan hoş gıdıklanmayla tüm vücudumun titrediğini fark ettim. Kendimden geçmişken bende ona ayak uydurdum. Bir kaç saniye sonra ayrıldığımızda elleri hâlâ omuzlarımda, yavaşça alıp verdiği nefesi yüzümdeydi. O gözlerimin içine bakarken utanmış yere bakıyordum. Eliyle çenemin altından hafifçe yukarı ittirerek gözlerine bakmamı sağladı.
"Gamze senden çok hoşlanıyorum."
Vücudum bir şok dalgasıyla daha kavrulurken ne olduğunu anlamadan dudaklarına çekildim. Bu sefer biraz daha tutkulu biraz daha hızlıydı. Ayrıldığımızda alnını alnıma dayadı.
"Helalimsin."
Bir kaç saniye dediği şeyi kavramaya çalıştım. Ardından o kadar büyük bir kahkaha patlatmıştım ki tüm okulun duyduğuna emindim. Deniz yine benim gülüşüme gülerken konuştu.
"KARGA GİBİ GÜLME ARTIK."
Gülmekten neredeyse yere yatacaktım. Bu bir süre daha devam etti. Sonunda yorulmuş ve banka oturmuştum. Oda yanıma oturduğunda konuştum.
"Deniz çok kötüydü. Tüm anı mahvettin."
"Görevim bu. Seni rahatlatabildiysem ne âlâ."
"Evet,biraz fazla rahatladım. Tüm okul duydu sayende."
"Boşver. Bu arada, derse geç kaldık."
"Ne kadar?"
Saatine baktı.
"On beş dakika kadar."
"Bu saatten sonra girersek daha kötü olur. Girmeyelim."
"Bencede. Bu arada ben çok açım. Yarım saattir nasıl Dinçer'e çıkma teklifi ettiğini düşünüyorum biliyor musun?"
Şimdi biraz kızgın gibiydi. Açıklama bekliyordu ama benim söyleyecek hiçbir şeyim yoktu. Gerçeği söylersem gülecekti. Bunu biliyordum.
Sessizliğime karşın yeniden konuştu.
"Buluşacak mısınız?"
"Hayır."
"Ama öyle demişti-"
"Oğuz halletti onu. Yani halledicek."
"Niye böyle bir şey yaptın ki?"
"Ben sinirden ağlarken sen test çözdüğün için olabilir mi acaba!"
"Test çözmüyordum. Düşünüyordum salak. O kadar da vurdumduymaz değilim herhalde. Tanımadın mı beni?"
"İnanamadım zaten. Neredeyse çıldıracaktım."
"Sonra beni sinirlendirmek için-"
Sözünü kestim. O kadar utanıyordum ki yüzüne bile bakamamıştım.
"Of tamam."
"Sinirlendim ama. Başardın yani."
Hafif sinirli bir ses tonuyla söylemişti bunu. Hoşuma gitmişti. Ayak uydurdum.
"Deniz Oksan beni kıskanmış mı? Rüyamda görsem inanmam."
"Kıskandım. Dinçer'den zaten haz etmiyorum."
"Özünde kötü bir insan değildir."
"İyi veya kötü. Artık benim helalim olduğuna göre bi mesafe koyarsın."
Utançla yüzümü ellerimle kapadım.
"Şunu söyleme!"
Biraz eğildi ve benimle aynı hizaya geldi.
"Helalim!"
"İğrençsin."
"Görevim."
Kolunu omzuna attığı sırada geriledim.
"Sen çabuk alıştın bu ilişki haline."
"Zaten çıkıyorduk ki. Pek bir şey değişmedi. Sadece artık sevgimi temasımlada gösterebileceğim."
Yanaklarım yanıyordu. Daha ne olduğunu anlamadan bu ilişki şeysinin içine sürüklenmiştim. Fakat hoşumada gidiyordu.
"Daha kabul etmedim."
"Neyi? Teklif etmedim ki."
"Et o zaman."
"Peki edeyim. Sizinle hasbihal etme şerefine nail olabilir miyim Gamze hanım."
"Teklifiniz her zaman kabulumdür Nazım yalısı paşası Deniz bey."
Beraber ön bahçeye yürüdük. O sırada da yurt hayatından bahsediyordu.
"Ya yurt güzel. Güzeldi...taki daire arkadaşım bizim odaya kız atana kadar."
"Ne! Kim?"
"Selim diye bir çocuk. Çok da yakın değiliz ama konuşuyorduk arada. O akşamda arka bahçedeki ağaçların arasında kalan bir yer varya,orada alkol almışlar. Geldiklerinde de baya sarhoşlardı. Sürekli kapıya vurdular açmam için. Bütün yurt ayağa kalktı anlayacağın.Bende uyuyordum. Sonra bi açtım zaten yiyişmeye başladılar. Soyunmaya başladıklarında ben kendi odama geçtim zaten. Bütün gece seslerini dinlemek zorunda kaldım. Baya kötüydü."
"Hoşuna gitmiştir diye düşünmüştüm."
Ağzımdan kaçan cümle ile lanet okudum.
"Hayır. Her şeyin yeri ve zamanı var. Zamansız şeylerden nefret ederim."
"Haklısın."
Diye mırıldandım. Tam bir şey diyecekken sınıftan bir kızın önümüzden hızlı bir şekilde yalpalayarak geçmesiyle şaşkınca birbirimize baktık.
"Aa! Rana değil mi?"
"Evet."
"Hasta herhalde. Dur sen gelme ben bir bakayım."
Diyip kalktım ve peşinden koştum. Arkasından seslenmeme rağmen bir tepki vermiyordu.
"Rana! Rana iyi misin?"
Bir anda durdu ve spazm geçiriyormuşçasına kıvranmaya başladı. Hemen yanına gittim ve kolundan tuttuğumda sert bir şekilde kolunu çekti ve yere yığıldı. Hâlâ spazm geçirmeye devam ederken hem adını sesleniyor hemde onu dürtüyordum. En sonunda yerde hareketsiz kalınca ne yapacağımı bilemeyek hızla revire koştum. Kapısını çaldım fakat yanıt vermemişti. Deniz'e haber vermek için geri dönecekken Rana'nın yerinde olmadığını fark etmiştim. Etrafa bakındım ama çoktan gitmiş olmalıydı. Yeniden koşarak kantin'in önüne gittim. Deniz konuştu.
"Ne oldu,İyi mi?"
"Bilmiyorum. Spazm gibi bir şey geçirdi. Bende revire koştum ama yoktu. Geri döndüğümde yerinde yoktu."
"Sınıf hocamıza haber versek iyi olur."
"Tamam, sen git haber ver. Bende tuvalete falan bakayım. Belki oradadır."
Tamam anlamında başını salladı ve merdivenlerden çıktı. Bende geri döndüm.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 27, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Still Only UsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin