Ayağıma saplanan ani bir acıyla inledim ve hızla ayağımı çekmeye çalıştım."ah! Ne oluyor ya ne yapıyorsunuz siz?!" Dedim gözlerim ilk başta başımda dikilen Altuğa hemen ardında ayak ucumda oturan doktor o kaydı doktorun elindeki şırıngayı görmem le daha yeni ki acının sebebini anladım muhtemelen ayağıma morfin veriyordu. Gözlerim tekrardan altuğ'a kayarken sinirlen memek elimde değildi "keşke ilk başta beni bir uyandırsaydınız hani benim ayağım ya böyle habersiz olmuyor"
Dedim sinirli bir sesle.Altuğ daha fazla başımda dikilmeyi kesip odadaki tekli koltukların birine oturdu "birkaç kere dürtükledim uyanmayan sendin" dedi. Ona Göz devirir ken tekrardan doktora baktım genç esmer tenli bir doktordu muhtemelen 20'lerinin ortasındaydı. Doktor kafasını kaldırıp bana bakınca göz göze geldik hızlı gözlerimi kaçırıp ayağıma diktim bu doktordan yardım isteyebilir miydim acaba?
"Morfini bir doz fazla vermeniz gerekiyordu güçlü bir bağışıklığım var" dedim ayağıma bakarak. Doktorun şaşkın bakışlarını üzerimde hissede biliyordum"acıyı hissediyor musunuz?" Dedi kafamı evet anlamında salladım"evet ama çoktan işleme başlamış sınız tekrardan morfin verilmesi doğru olmaz devam edebilirsiniz " dedim.
Kafanı çevirip altuğa bakarken beni dikkatle izlediğini fark ettim bu yanaklarımın kızarmasını sağladı neden bana bu kadar dikkatli bakıyordu?. Ayağındaki sızı ile gözlerimi yumdum ve derin bir nefes alıp verdim. Geçecekti maksimum 15 dakika sonra uyuşması gerekiyordu. Umarım öylede olur. "Çok Acıyor mu?" Altuğ'un sert sesi ile gözlerimi tekrardan açarken ayağıma baktığını gördüm "hayır, kaç dakika kaldı" dedim.
Doktor ayağımın içindeki küçük odun parçasını çıkartırken aslında o kadarda küçük olmadığını fark ettim "saygısıyla pansumanı nı sayarsak 15 dakika" dedi doktor bunu söylerken hala ayağımın içinden küçük odun parçaları çıkartıyordu "dağılmış mı yoksa birden fazlamı batmış" dedim. Altuğ bana bir sus artık der gibi bakarken ona umursamadım" birden fazla batmış gibi gözüküyor" dedi. Oflayarak kafamı tekrardan yatağa koydum.
Ayağım çoktan uyuşmaya başlamıştı bile o kadar acı hissetmiyordum. Fakat altuğ' nun bakışlarından oldukça rahatsızdım. Aradan bir 20 dakika geçtikten sonra doktorun ayağa kalkması ile Ben de yumduğum gözlerimi açtım. Ayağımı sargıya almış ve siyah çantasından birkaç ilaç çıkartmıştı doktor ilaçları Altuğa uzatırken "tok karnına alsın saatleri reçete de yazıyor" dedi ve ardından bana döndü "geçmiş olsun ayağınızın üzerine çok bas mamaya çalışın hatta isterseniz kendinizi Altuğa taşıtın ve bir şey daha doktor musunuz?" Dedi bana bakarken.
İlk başta söyledikleriyle şaşırsamda her hangi bir cevap vermemiştim onun yerine ikinci sorusunun cevabını beklediğini anladım ve Kafamla onu onaylar Ken tebessüm ettim "Buğra gitmeyi düşünüyor musun" dedi Altuğ. Buğra diye bu adamdan mı bahsetmişti. Buğra denen adam göz devirerek Altuğa döndü " ben hiç bir yerden böyle kovulduğu mu hatırlamıyorum Altuğ" dedi. Ben alttan alttan gülerken Altuğ kaşlarını çatmıştı "ama hala gitmiyorsun" dedi sert bir sesle buğra oflayarak odadan çıkarken gözlerim Altuğ'un elindeki ilaçlara kaydı her ne kadar doktor olsam da ilaçlardan gerçekten nefret ediyordum.
"Ben gelene kadar uyuma" dedi Altuğ ve odadan çıkıp gitti. Haspam nolcak!. hiç sevmiyorum bu adamı ya Atalay en azından biraz gülüyordu bunun gibi mermer suratlı değildi gerçi onunda Güldüğü şeyler hep beni kızdıran şeylerdi ama olsun gülüyor muydu gülüyordu. Bir 5 dakika sonra odanın kapısı tekrardan açılırken hızla yattığım yerden doğruldum. Altuğ elindeki tepsi ve poşet ile odaya girerken sonunda yemek getirmeyi akıl edebildiğine sevindim çünkü gerçekten çok acıkmıştım.
Yatağa doğru yaklaştı ve yemek tepsisinin komidinin yanına bıraktı poşeti de kucağımı fırlatırken arkasını dönüp tekrardan kapıya yöneldi "o yemeklerin hepsi bitecek ardından ilacını içeceksin, poşetin içinde de temiz üst baş var şimdilik bunlarla idare et" dedi tam kapıyı açıcak ken konuştum"şimdilik derken beni burada ne kadar tutmayı düşünüyorsunuz her ne kadar dizilerdeki filmlerdeki kaçırılan insanlar gibi her dakika size yalvarmasam da bu bu durumdan memnun olduğum anlamına gelmiyor. Benim bir evim var ve güzel bir mesleğim bırakın gideyim" dedim sonlara doğru sesim kısılır ken.
Onun ise tek yaptığı açtığı kapıdan çıkıp gitmek oldu. Biliyordum ağlamanın bana şu durumda hiç bir faydası dokunmayacaktı fakat gözlerimdeki yaşların akmasına engel olamadım. Bu lanet evden bir an önce kurtulmak istiyordum. Zaten iğrenç bir hayatım varken iki adamın ansızın hayatıma girip beni iyicene tüketmelerine izin veremezdim. Öyle ne kadar ağladım bilmiyordum fakat hava kararmaya başlamıştı yanımdaki tepsiye ise hiç dokunmamıştım oysaki açlıktan ölüyordum. Kendimi toplayıp yanımdaki tepsiye uzanacak ken kapı açıldı. "Sen hala o yemeği yemedin mi?" Dedi Altuğ.
"Çıkarsanız dışarıya yiyeceğim" dedim burnumu çekerek ifade siz bir yüzle bana baktı ve kapıyı kapatıp tekli koltuğa oturdu" niye Ben buradayken yiyemiyor musun?" Dedi soğuk bir sesle. İyice bozulmuş sinirlerimle onunla uğraşacak durumda olmadığımı fark ettim. Kafamı iki yana sallarken tepsiyi kucağıma aldım ve onun bakışları altında çorbayı içmeye başladım.
Olmuyordu bana bu kadar dikkatli bakarken nasıl yemek yememi bekliyordu ki "Emin olun bu durum sadece benim için geçerli değil kimsenin bu kadar yoğun bakışlar altında yemek yiyebileceğini sanmıyorum oldukça rahatsız edici bir durum lütfen çıkar mısınız şu odadan" bence gayet uygun bir dilde anlatmıştım.Fakat karşımdaki dağ ayısı sadece omuz silkmekle yetinmişti. Ya sabır!.
Yarım bıraktığım çorbayı tekrardan içime başlarken bu durumdan oldukça rahatsızdım. Zar zor çorbayı bitirdim ve tepsiye komidinin üzerine bıraktım. Ayaklarımı yataktan sarkıtırken yanımdaki poşeti aldım "nereye gidiyorsun?" Altuğ'un sorusuyla göz devirmemek için kendimi zor tuttum "banyoya gidiyorum üzerimi değiştireceğim"dedim Altuğ yanıma geldi ve koluma girdi "ayağının üzerine çok fazla basma bana yüklen"dedi.Biri şuna hemen karşıdaki banyoya gittiğimi söyleyebilir mi?
Yine de bir şey demedim ve beni banyoya getirmesini izin verdim. Banyoya girdim ve hızlı ilk başta elimi yüzümü yıkadım kendime olabildiğince temizledim ve tek ayağımı yüklenmeden üzerimdeki kıyafetleri çıkardım. Poşetin içinden çıkardığım kıyafetlere baktım. Siyah bir kot pantolon ve beyaz sade bir sweat tişört. Önce kot pantolonumu giydim ve hemen ardından sweat tişörtü. Aynaya baktığımda uzun siyah saçlarımın oldukça dağıldığını fark ettim ve elimle hemen toparlamaya başladım.
O gece nöbetten döndüğüm için göz atlarımın altı oldukça çökmüştü ve hala üzerimdeki yorgunluğu atamamıştım gerçi bu durumdan atmam pek mümkün değildi. Kendimi biraz daha toparlayıp banyodan çıkarken altuğ'un odada olmadığını gördüm. gitmiş miydi?
Yavaş adımlarla yatağa doğru ilerledim hazır Altuğ da gitmişken birazcık dinlenebilirdim bence. Yorganı açıp yatağın içine girdim ve gözlerime kapattım sonrası derin bir karanlık.Hadi kıyamadım okurlarıma kaldıkları evi de paylaştım jgkgjyjt
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Geçmişin izi..
Teen Fictionbazı insanlar vardır bilir misiniz öfkelenince karşısındaki insanın masum olup olmadığına bakmadan intikam almak ister, Altuğ Özkan da onlardan biri kurbağnı ise...Vera Alparslan bir zamanlar masum olan kadın... kendi karanlığında kaybolan genç bir...