1

4.3K 284 138
                                    

İyi okumalar 🖤

Duvardan gelen sesler beynini, soğuk ise bedenini titretiyordu. Irmak, elleri bacaklarına sarılı hâlde duvardaki karartıyı izliyordu. Onu içine çekmek isteyen karartı gülümsüyor gibiydi. Irmak tırnaklarını kollarına kanatacak kadar bastırdı.

"Tekrar bağlanmak mı istiyorsun?"

Duvardan gelen sesle gözlerini yumarken "Hayır, tekrar olmaz." diye kendi kendine konuştu.

Ne zamandır bu hastanedeydi bilmiyordu. Dışarısını sadece bir kez iğne yapmak için onu sürükledikleri zaman görmüştü. Sonraki sürüklenişinde ise gördüğü o küçük pencere siyah perdeyle kapatılmıştı.

Irmak burada, karanlığın içine doğmuştu. Her gün ona yapılan ilaçlarla tedavi edilirken hastalığının ne olduğunu bilmiyordu. Gördüğü şeyler gerçek değildi, bunun için diye düşünüyordu ama bundaki sorunu tam olarak bilmiyordu. Kimse ona ne olduğunu anlatmamıştı.

Sadece kendine zarar verdiğinde ona ilaç vermek ve bağlamak için geliyorlardı. Irmak onu ziyaret eden insanlardan, duvardaki karartıdan daha çok korkuyordu.

Karartı ona zarar vermiyordu, insanlar daha tehlikeliydi.

Ne zaman vücuduna iğne vurulsa beyni uyuşuyordu. Kendini dışardan izliyormuş gibi hissediyordu. Bu korkunç deneyimi yaşamamak için elinden geldiğince sakin kalmaya çalışıyordu.

Kapı açıldığında gergince yataktan kaydı. Kollarından biraz kan aktı duye tekrar onu bağlayacaklar mıydı? Bunu düşünürken içeriye onun yaşlarında bir kızın gelmesiyle rahatlamış hissetti. Kendi yaşını bilmese de birkaç kez sudan görüntüsünü görmüştü. Onu korkutan insanlar kadar yaşlı değildi. Bu kız da onlardan biri gibi durmuyordu.

Arkasından giren hasta bakıcısı kıyafeti giyen adamlarla haklı olduğunu anladı. Kızın üstündeki kıyafetler onunki gibi maviydi. Bunu diğer odalarda kalan kişilerin üstünde de birkaç kez görmüştü. Kendilerine verilen kıyafetlerdendi; deliler içindi.

"Otur."

Kız elindeki örtüleri yatağa bırakırken, Irmak ilgiyle onu izledi. Yanında boş olan yatağın birgün dolacağını bilmiyordu.

Adam oturan kıza ilaçlarını uzattı. Kız içtikten sonra da ağzını sertçe tutup içini kontrol etti. Hiçbir şey demeden dışarı çıktıklarında geldiğinden beri ona hiç bakmayan kızla göz göze geldi.

"Selam, ucube."

Irmak 'ucube' kelimesini birkaç kez onu götüren kötü insanlardan da duymuştu. Hakaret olduğunu bilse bile ikinci dediğini duymazdan geldi.

"Selam."

Yataktan kalkıp örtüsünü seren kızı deli gibi merak ediyordu. Daha önce yaşıtı birini görmemişti. Pek fazla birini gördüğü de söylenemezdi.

"İsmini söyler misin?"

Irmak kendi ismini yakasındaki karta bakarak öğrenmişti. Başta okumayı bilmiyordu ama eskiden gelen hasta bakıcılardan biri ona harfleri öğretince, gerisini kendi çözmüştü.

O kadın burada iyi olan tek kişiydi. Kötü olanlar iyi olanı sarıp yok etmişlerdi. O hasta bakıcı artık gelmiyordu.

Kız "Göksel." dediğinde, Irmak anında "Çok güzel." diye karşılık verdi.

Gök, eskiden hasta bakıcının ona getirdiği kitaplarda bulutlarla kaplı yer olmalıydı. Irmak bir gün dışarı çıkarsa ilk yapacağı kafasını kaldırmak olacaktı. Bulutlu gökyüzünde kendi yerini bulmak istiyordu. Hemen altında olarak.

Adının Göksel olduğunu öğrendiği kız yatağa uzanırken gözlerini kapatıp onu karşılıksız bıraktı. Irmak buna rağmen mutluydu. Karartı ve sesler onu hiçbir zaman yalnız bırakmasa da şimdi odası daha kalabalık hissettiriyordu.

Duvardaki ses "Sadece ismi değil, o da çok güzel değil mi?" dediğinde Irmak utançla gözlerini ondan çekti.

Duvardaki ses ne düşünse anında ona söylerdi. Göksel siyah saçları, bembeyaz teni ve mavi gözleriyle gördüğü en güzel kızdı. Suyun yansımasından kendini görse bile renkler bulanıktı. Saçlarının kahverengi olduğunu biliyordu. Eli gözlerine giderken, kendi rengini de merak etti. Uyandıktan sonra Göksel'e bunu soracaktı.

Çılgınlık Girdabı (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin