İyi okumalar 🖤
Irmak, hiçbir zaman kendi hayatına sahip değildi. Ona verilen hayatta figüranmışçasına yaşıyordu. Göksel'in hayatına girmesiyle ilk kez varlığını hayatında fark ettirmişti. Talepkar olmuş ve baş kaldırmıştı. Belki de zihni onun en başından beri böyle olmasını istemiş ve onu kandıracak düşüncelere bedenler bulmuştu.
Irmak artık gerçeklik algısından uzaktı. Göksel'in varlığına, hikayesine ve yaptıklarının hiçbirinin kanıtına sahip değildi.
Duvardaki ses artık karanlık figür gibi oma gülüyordu. Hem de kulak yırtacak kadar sesliydi. Irmak ilaçlarını almamaya devam edememişti. Zorluk çıkardığından olsa gerek bu sefer ağzını kontrol etmişlerdi.
Irmak iplerinden kurtulmuştu ama beş gündür öncekinden daha tutsak hissediyordu. Bugün, Göksel'in eski yerine dönmesinden bir önceki gündü. Yarın olduğunda ona veda bile edemeyeceğini bilmiyordu.
"Onu ben uyduruyorsam, neden şimdi yok?"
Doktorla bir kez daha konuşup suçlar gibi bunu söylemişti. Doktor ise onun suçlayıcı bakışlarından ve sözlerinden etkilenmeden cevap vermişti.
"Zihnin kendini kandırdığını fark ettiği an yeni bir algı yarattı. Belki o kişiyi tekrar göreceksin, ya da başka birini. Bunun olmaması için ilaçlarını kullanmalısın."
Irmak "Hayır, o ilaçlar sadece beni daha kötü yapıyor!" diye isyan etmişti.
Doktor ise "Sana yardımcı olmama izin vermelisin Irmak." diye onu sakinleştirmeye çalışmıştı.
Irmak, Göksel'in dediği her şey zihninin oyunu olsa bile sanrısının söylediği sözlerin gerçek olduğunu biliyordu. Duvardaki ses de ona hep doğruları söylerdi.
Irmak odada bir ileri bir geri giderken "Delireceğim." diye mırıldandı.
Diğerlerine göre o zaten deliydi. Özellikle son beş gündür iyice kafayı yemişti. Eli midesine giderken şişen karnını okşadı. Her zamanki yemeklerinden fazla yediğinden dokuz günde kilo almıştı. Bu da zihninin oyunu muydu?
Doktor zihinin düşünceler için karadelik olduğunu söylerdi. Sonsuzdu, içine giren her şeyi yutar ve içindekilerle istediğini yapardı. Zihni tamamen anlamak ve keşfetmek mümkün değildi. Sadece karadeliğin kendisi, bilebilirdi.
Doktor "Kendini en iyi sen tanırsın. Zihnini benden daha iyi biliyorsun. Gördüklerini seninle paylaşamam." demişti.
Irmak birden durup kafasını kaldırarak köşede ışığı yanan kameraya baktı. Orta parmak çektiğinde kamera ona göz kırpmış gibi hissetti.
Duvardaki ses "Bunu çok önceden yapmalıydın." derken, tekrar beden bulmuş karartı yanına gelip onu alkışladı.
"Doktor sadece bir konuda haklı, zihnimi en iyi bilen benim."
Irmak sanrılarının her zaman farkında olurdu. Bir şekilde hayal ve gerçeği ayırabiliyordu. Birbirine girdiklerinde kafası karışsa bile ince bir çizgi vardı. Göksel o çizginin gerçek tarafında kalıyordu.
Zihni bilmediği bir şeyi bu kadar kusursuz yaratamazdı. Göksel baştan sona canlı kanlı bir insandı. Vücudunda yaralar bile vardı. Karartı ya da duvardaki ses gibi değildi. Yalnızlıktan bir arkadaş isteyen zihni onu kandıracak olsa hoşuna gitmeyen ayrıntılarla süslemezdi.
Irmak günlerdir içini yiyen sanrı düşüncelerinden birden kurtulurken kahkaha attı. Buna inanacaktı çünkü diğerindense bu kalbini daha çok rahatlatıyordu.
Doktor, ilaçlar ya da ona söylenen gerçekler önemli değildi. Onun gerçeği dokuz gün boyunca yanında olan farkındalığı yüksek kızdı.
"Dinleniyoruz."
Bunu ona söylemişti ve belki de sandıkları kadar sessiz konuşmamışlardı. Göksel dışarıya çıkmaya karar verdiğinde ve bunu kusursuzca yapacağını ima ettikten sonra kaybolmuştu.
Onu kaybeden zihni değil, ona bunları yapanla aynı kişiydi.
Irmak o an kendi için değil Göksel için endişelenmeye başladı. Dört gündür onu hayal diye düşündüğünden her an ortaya çıkacak gibi gelmişti. Şimdi inandığı gerçek belki de onu hiç göremeyeceğini gösteriyordu. Irmak'ın ona ne olduğunu bulmaya ihtiyacı vardı.
Telaşla olan hâline rağmen sakinleşmeyi deneyip yürümeyi kesti. Yatağının üzerine otururken başını ellerine yaslayıp derin nefesler verdi.
Buradan çıkması mümkün müydü? Sadece banyo ve doktoru göreceği zamanlar buradan ayrılıyordu. Bir de iğne vurulduğu zamanlar götürüldüğü oda vardı.
Doktor koridorun sağ tarafından gidildikten sonra üst katta kalıyordu. Banyo da sağ tarafta birkaç kapı uzaktaydı. Bir tek iğne vurulduğu yer sol taraftaydı. Aynı zamanda ne zaman birileri cezalandırılacak olsa oraya götürülüyordu.
Eğer kötü bir şeyler olduysa bu orada gerçekleşmiş olmalıydı.
Irmak birden çığlık atmaya başladı. Kaybedecek zamanı olduğunu düşünmüyordu. Dört gün, daha fazlasını veremezdi. Odaya hızla giren adamlara rağmen Irmak çığlık atmayı kesmedi. Üstüne olduğu yerde çıldırmış gibi sallanmaya başladı.
Ona yapılan iğnenin bayıltıcı etkisi vardı ama ayıldıktan sonra her zaman yanında adamlar olmazdı. O kısa boşlukta, Irmak kaçacaktı. Sonuçta baygın bedeni bağlamaya gerek duymuyorlardı. Yakalana kadar bulacağı her şeyin önemli olduğunu biliyordu.
Iki adam onu kolundan tutup "Sen yine dozuttun!" diye sürüklerken gülmek istedi.
Ardından delirdiği için istediğini yapabileceğini fark edip kahkaha attı. Adamlar tutuşlarını sertleştirirken Irmak yere sürten ayaklarındaki acıya rağmen küsmedi. Onun deliliği bu insanların vicdanından daha güzeldi.
Sonunda istediği gibi beyaz odaya sokulup yatağa yatırıldı. Adamlardan biri o çırpınırken koluna hızla şırıngayı bastırdı. Irmak'ın gözleri yavaşça kapanırken aralık olan kapıya baktı. Kapıdaki kilidi çevirirlerse onu bir şekilde açması gerekecekti. Zihni kapanmadan önce düşündüğü son şey bu oldu.
Gördüğü son şeyse arkasından gelip ona onaylamaz bakışlar atan karartıydı. Artık gülmek yerine ona düz bir ifadeyle bakıyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/326338865-288-k982283.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çılgınlık Girdabı (gxg)
Misteri / ThrillerTAMAMLANDI İki kızın deliler hastanesinde başlayan ilişkileri, onları deliliğin arkasındaki sırra sürükler.