iltihap'

272 55 17
                                    

Ovaya gece çoktan çökmüştü. Şehirdeki ışıklardan uzak, geceyi aydınlatan tek şey ay ışığıyken gökteki yıldızların sayısı çoğalmıştı. Doktor, lüks arabasını harabeye dönmüş kulübenin yanına park etmişti. El frenini çekti, başını sağa çevirip eve baktı. Oturmuş olduğu araba koltukları bile bu evden daha konforlu sayılırdı, böyle düşünmeden edemedi. Her şeye rağmen fikirlerini dağıttı, kenardaki poşetleri alıp arabadan indi. İlk gelişinde ormanın içinden geçip ovaya kadar arabayla gelmeye cesaret edememiş olsa da bir gün geçmesine rağmen buraya alıştığını söyleyebilirdi. Aracını kolayca buraya kadar getirmiş ve park etmişti şimdi.

Arabadan indiğinde dondurucu soğuk onu büyük bir zevkle karşılamıştı. Şu dakikadan itibaren bu soğuğa katlanmak zorunda olduğunu hatırladı Doktor. Belli belirsiz bir ah çekti, daha fazla orada dikilmenin bir faydası olmadığından arabanın etrafından dolaşıp ahşap kapıya yaklaştı. Yavaşça tıklattıktan sonra beklemeye başladı. Kapının açılması gereğinden uzun sürmüştü, kaşlarını çatıp bir kez daha çalmak için uzanmıştı ki kapı yavaşça açıldı.

Taehyung kapının pervazından destek alarak Doktor'a baktı ve gülümsedi. Kapıdaki hekim afalladı, karşısındaki bedenin durumunu anlamaya çalıştı. Titriyordu, bu bariz bir şekilde ortadaydı.

"Taehyung?"

"Hoş geldin."

Taehyung her şeye rağmen ayakta durmayı başarmıştı. Yavaşça kenara çekildi ve Jeongguk'un içeri girmesine izin verdi. Önü açılan beden hemen içeri adımlamış ardından kapıyı kapatmıştı. Taehyung gözlerini kaçırıyordu, garip bir atmosfer çoktan etraflarını sarmıştı. Sorulardan kaçmak istedi, bu yüzden salona yöneldi fakat Jeongguk bileğinden nazikçe tutup onu durdurdu.

"Sen iyi-"

Jeongguk hissettiği şeyle elindeki poşetleri kenara fırlattı, hızla Taehyung'a adımladı. Elini onun alnına koyup biraz bekledi. Çok geçmeden gözleri fal taşı gibi açıldı.

"Aman Tanrım, yanıyorsun!"

"İyiyim..."

"Ne zamandan beri böyle yüksek ateşin? Çabuk geç içeriye ve uzan. Arabada ateş ölçer olacak, onu getireyim."

"Jeongguk."

Taehyung bileğindeki elin sahibine çıkardı gözlerini. Gülümsedi sorun olmadığına inandırmak istercesine. Ama başarılı olamadı. O da biliyordu, durumu oldukça kötüydü. Yalnızca ateşi yoktu; yaraları çok acıyordu, vücudu titriyordu, ara ara gözleri kararıyordu hatta. Ayakta güçlükle durabiliyordu desek, yalan olmazdı. Yine de Jeongguk'u endişelendirmek istemiyordu. Daha birkaç saat önce ona "Doktorum değil, dostum ol" demişti, şimdi onu iyileştirmesini bekleyemezdi ki. Oldukça saçma bir düşünceydi bu Doktor'a sorsanız. Pekâlâ, dost olmayı kabul etmişti fakat bu onun için endişelenip onu iyileştirmeye çalışmayacağı anlamına gelmiyordu. Doktorluk sıfatını bir kenara bıraktı diye Taehyung'un iyiliğini istemeyi de bırakmayacaktı ya. Fakat Taehyung bunun farkında değildi, farkında olmaktan çok uzaktı.

"Titriyorsun..."

"Ben iyiyim, gerçekten."

"Bir kere de doğruyu söyleyin, bir kere de iyi değilken 'Ben iyi değilim' diyin. Çok zor değil, inan bana."

"Jeongguk-"

Devamını getiremedi, yine o göz kararmalarından biri kapısını çalmıştı Taehyung'un. Dengesini kaybeder gibi oldu, hemen kollarıyla bir şeylere tutunma ihtiyacı duyarak onları kaldırdı. Jeongguk tutmuştu bedenini. Kollarını fark etti. Kanıyordu, yaraları kanamıştı. Beyaz bandaj artık olduğu gibi kırmızıydı.

Helpless | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin