sigara'

132 28 8
                                        

Günü nasıl bitirdiğini bilemeyen doktor gece yarısından sonra evine ayak basmıştı sonunda. Günün yorgunluğu bütün bedenini sarmıştı. Omuzlarındaki yük, belindeki sızı ve tüm bunlara karşın onu daha fazla taşıyamayacak olan bacakları ona ihanet etmek üzereydi. Kendisiyle birlikte dışarıdaki soğuğu da içeri soktuktan sonra kapıyı kapatmış ve üzerindeki bej paltoyu çıkarmıştı.

Evin ışıkları yanmıyordu, Taehyung çoktan uyumuş olmalı diye düşündü Jeongguk. Birkaç hafta öncesine dek kendi dışında kimsenin yaşamadığı bu eve doğru düzgün uğramazdı bile. Taehyung'u düşününce yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu. O, Jeongguk'un eve dönme sebebiydi artık. Hastanesinden bir kez olsun ayrılmayan, gecelerini bile çalışarak geçiren, odasındaki deri koltukta kıvrılıp birkaç saat uyuyan Jeongguk artık eve dönmek için can atar olmuştu. Öyle ki çevresindeki herkes bu değişikliğin farkındaydı. Herkes onun son günlerde koşa koşa eve gittiğini fark etmişti çoktan. Fakat seslerini çıkarmıyorlardı, yalnızca onun adına mutlulardı. Sonunda işi dışında hayatın olduğunu da fark etti, diyordu herkes onun için.

Soyunup ayağına siyah terliklerini geçirmişti. Gözlerini kapatıp sıktı ve kafasını sağa sola salladı uykusunu açmak için. Bayılmak üzereydi yorgunluktan. Beyaz kazağının kollarını sıyırdı, ardından yüzüne yavaşça bir iki tokat vurdu salona ilerlerken. Aslında hiçbir yere uğramadan, yemek dahi yemeden direkt odasına çıkmak istiyordu fakat içgüdüsel olarak bacakları onu salona götürmüştü. Ne yaptığını salona girdiğinde fark etmiş ve sağa sola bakıp neden bunu yaptığını sorgulamıştı. Ta ki koltukta kıvrılmış bedeni görene dek. Sokak lambalarının aydınlattığı salonda hiçbir şeyi doğru dürüst göremezken onun yüzünü gayet net bir şekilde görmüştü. Dolunayın ışığı aydınlatıyordu çünkü yüzünü. Ellerini başının altına koymuştu. Büzülen dudaklarının arasından aldığı yavaş nefeslerle, kirpiklerinin gölge düşürdüğü gözleriyle, dağılmış siyah saçlarıyla büyülemişti Jeongguk'u. Anında uykusu dağılırken ay ışığının aydınlattığı yüzden gözlerini ayırmadan yavaş adımlarla koltuğa doğru ilerlemişti. Sehpadan destek alarak koltuğun yanında eğildiği sırada Taehyung kesik bir nefes almıştı. Jeongguk nefesini tutup hiç yokmuş gibi davrandı onu uyandırmamak için. Fakat Taehyung saniyeler içinde yüzünde beliren ferah gülümsemeyle birlikte gözlerini araladı yavaşça. Burnuna doluşan tarçın kokusu Doktor'u ele vermişti. Hızla doğruldu yattığı yerden ve yere çömelmiş olan hekimin boynuna sarıldı sıkıca.

"Hoş geldin."

Bu sıcak karşılama Jeongguk'un öyle hoşuna gitmiş ve kafasını dağıtmıştı ki yıllar içinde eve geldiğinde ilk kez böyle huzurlu hissettiğini fark etmesi ancak Taehyung'un ondan ayrıldığı sırada gerçekleşmişti.

"Aç mısın? Hemen yemek ısıtayım sana."

"Hayır." Jeongguk yerden doğrulup koltukta, Taehyung'un yanında yerini almıştı onu reddederken. Ceplerindeki eşyalarını çıkarıp sehpaya koyduktan sonra kucağını işaret etmişti Taehyung'a. "Sadece susadım."

"Su getireyim hemen!"

"Sana susadım. Gel de biraz seveyim seni." Taehyung yeni uyanmanın verdiği saflıkla ne dediğini anlayamamıştı Jeongguk'un fakat isteğini geri çevirmedi, çevirmek istemedi. Koltukta yerleşen ve bacaklarını aralayan bedenin kucağına tırmandı. Başı Jeongguk'un göğsünde yerini alırken Jeongguk'un elleri de Taehyung'un saçları arasında yerini almıştı.

"Jeongguk?"

"Efendim?"

"Çok yorgun atıyor kalbin." Emin olmak için duraksayıp dinledi kalp atışlarını tekrar. "Evet, gerçekten çok yavaş atıyor. Sen iyi misin?" Başını kaldırıp kucağına çıktığı bedenin feri sönmek üzere olan gözlerine baktı. Son birkaç ışık tanesi vardı, onlar da sırf Taehyung içindi zaten. Jeongguk bilse de Taehyung bunu bilmiyordu; eğer kucağında olmasaydı o parıltıların da gözlerinde olmayacağını, tamamen sönmüş gözlerin etrafta boş boş gezineceğinden bir haberdi Taehyung.

Helpless | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin