1❄️

8 0 0
                                    

' 'Ev' ne demekti? İçinde bireylerin yaşaması mı evi ev yapan, yoksa öyle hissetmek mi? 

Neden hiç bir mekanı, şahsı ev gibi görmüyor en kötüsü hissedemiyorum? Bu bana acı vermeye başlıyor. Kendime mutlu olmak için izin dahi veremiyorum, mutsuzluk bir parçam olmuş durumda. Çoğu zaman yataktan çıkasım gelmiyor yüzümü yıkamak , saçımı taramak benim için birer eziyet sanki. Yollardan kaçıyorum , sokaklardan en acısı da insanlardan. Aynadaki beni artık tanımıyorum. Gözlerinde ki ışıltı sonsuza dek kaybolmuş bir kadın görüyorum.

Öyle ki artık sanki yemeklerin tadı bile birbiriyle aynı, içtiğim kahve dünden kalma. Sanki kesikler açtığım kollarımdan akıp gitmiş bütün neşem, enerjim. Kıymet verdiğim her şeyi kaybedeli çok oldu. Sevmek ve sevilmek bu arzunun sonuçları benim için çok ağır oldu omuzlarım yükü taşıyamadı, yükleri atamadım ve bu yüzden bedenimi fırlattım yere. İnanın deniyorum dizlerim kanlar içinde bile kalsa durmadan sürüklüyorum kendimi.

Fakat artık yoruldum tutunduğum dalın kırılmasından, kuşun kafesinde ölmesine neden olmaktan. Sabah kalkıp makyajdan maskemi giymek, süslü pahalı kıyafetlerin içinde saklanmak öyle yorucu ki. 

Kocaman bir kadın oldum anne dahi olabilecek yaştayım fakat acıktığında ağlayan bir bebeğim sanki. Ve benim ihtiyacım yemek değil sevgi. Ruhumda doyuramadığım sevgi açlığı, belki de içimdeki o küçük kızı doyuramıyorumdur. Bazen kendi düşüncelerimden bağımsız davranıyorum , pişmanlığım tokat gibi çarpıyor yüzüme. Çünkü benim duvarlarım olmak zorunda belki de ben sevilen değil saygı duyulan bir kadın olarak devam etmeliyimdir. Çünkü saygıyı kazandım ama sevgiyi bir türlü kazanamadım. 

Belki ben o balkonunda şarap içen yalnız kedili kadın olarak yaratılmışımdır. Olabilir mi? Ya da şey belki de ben 'other woman' olabilirim.....'

Ayak seslerini işittiğimde defterimi kapattım ve kasaya yaklaşan kişiye baktım. Sarışın genç bir kızdı.

'Merhaba, hoş geldiniz' dedim en şirin ses tonumla. Kız bana gülümsedi ve elindeki kitabı uzattı.

'Hoş buldum, bunu alacağım' dedi kitabını kasaya bırakırken. Jane Austen'in Gurur ve Önyargı kitabını almıştı , güzel bir seçimdi.

'tabi ki , hediye paketi ister misiniz?' diye sordum , olumsuz anlamda başını salladı. 'pekala' dedim. Ürünü okuttuktan sonra, satış işlemini gerçekleştirdim ve sarışın kızın gidişini izledim.

Şimdi belki de ne iş yaptığımı kim olduğumu merak ediyorsunuzdur. Ben Diana, Diana Aldinç. 24 Yaşındayım. Son sınıf hukuk öğrencisiyim fakat avukat olmak istediğimi pek sanmıyorum. Bir yanım hukuku çok sevse de benim ruhum edebiyattaydı. Hukuku biraz da amcam istiyor diye seçmiştim çünkü beni o büyüttü. Ve tek dileğini gerçekleştirmek istiyordum. 

Bir kütüphane de part-time çalışıyorum. Kitapları ve yazmayı çok sevdiğimden burası bana çok uygundu. Tanrıya şükürler olsun ki paraya ihtiyacım yoktu. Amcam harika bir adamdı. Ona çok şey borçluyum. Bir yandan çalışıyorum, bir yandan da kitap yazıyorum. Basılacak değil ya, kendi çapımda ruhumu besliyorum işte. 

Buranın en güzel yanı kışları büyük camlardan, kar tanelerinin düşüşünü görmekti. O hoş kitap ve kahve kokusunu almak muazzamdı. Burada bile yaşayabilirdim. Saatin 6'yı göstermesiyle Neva'nın yanıma adımlaması bir olmuştu.

'Evet Diana, burayı çok sevdiğini biliyorum ama mesain bitti.''  dedi gülerek, Neva turuncu saçlı, 1.67 boylarında çok güzel bir kadındı. Ben ise kahverengi saçlı, iri mavi gözleri olan bir kadındım. 

'Ah tabi ki Neva hanım' diyerek kasadan çıkışımı yaptım. Arkaya giderek montumu giydim, eldivenlerimi ellerime geçirmeden önce , saçlarımı düzelttim ve şapkamı taktım. Karlı hava çok hoş ve estetik olsa da çok soğuktu. Neva ile vedalaşıp kendimi dışarı attım.

Eve geçmeden fırına uğramalı ve kruvasan almalıydım. Buranın ortak bir otoparkı vardı. Kütüphane binasının hemen yanındaydı. Otoparka giriş yaptım ve asansöre ilerledim. Arabama gitmeden önce bir takım sesler kulağıma ilişti. 

Hemen arabamın yakınındaydı bu ses, adımlarımı oraya çevirdim. Gözlerim yerinden çıkacak bir hale geldi, bacaklarım tutmuyordu. Yerde bir adam kanlar içinde yatıyordu. Adama doğru koştum hala hayattaydı ve yerde kıvranıyordu. 

''Lütfen, yardım et!'' diye acıyla inledi. Bacağından vurulmuştu. Titreyen ellerimle şalımı çıkardım ve bacağına tampon yaptım. Telefonumu  kavradım, koluma doğru uzandı.

''Hayır, lütfen ambulans çağırma. Beni evime götürebilir misin?'' Dediği şey ile afalladım. 

''Ölebilirsin, ben bu sorumluluğu alamam''

''Lütfen. Hastaneye götürme yalvarıyorum'' Ne yapacağımı bilemedim ama vakit kaybetmemem gerekiyordu. 

''Benden destek alabilir misin? Arabam hemen burada'' başını olumluca salladı. Zor geçen bir dakika sonrasından arka koltuğa oturtmayı başardım.

''Ben sana tarif edeceğim. Çok teşekkür ederim. Bunun karşılığını alacaksın'' Bir şey diyemedim dudaklarım dümdüz kaldı. 

Yarım saatlik yolun ardından evi olduğunu düşündüğümüz yere vardık. Lüks bir evdi böyle bir evde yaşayan adamdan ne istemiş olabilirler diye düşündüm. Kapıdaki korumalar tehdidkar bakışlarıyla arabama geldi. Arka koltuğu fark ettiler hemen kapıyı açtılar.

'' Halit bey, iyi misiniz?'' dedi adını yeni öğrendiğim adam başını olumluca salladı. Yavaşça arabadan çıkardılar.

''Halit bey, kızı alalım mı?'' dedi güvenliklerden biri tam ağzımı açıp kavga etmeye başlayacakken adam yanıtladı,

''Hayır. Ona bir hayat borçluyum'' dedi ve içeri doğru gittiler. Olanlara hala şaşkındım. Peki şimdi ne olacaktı?

Ben üstüme düşeni yaptım diyerek arabama bindim ve derin düşüncelerle evimin yolunu tuttum. 



Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 11, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

❄️Düşmüş Kar TanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin