school
╰08.31Sabah ilk iki ders matematik değil ise o okul bizim okul değildir.
Matematik öğretmenimiz aynı zamanda sınıf öğretmenimiz de olduğu için genelde dersin ilk 15 dakikası sınıf ile ilgiliydi.
"Eren, sen şu ikinci sıraya geç oğlum." gerçekten bazen öğretmenlerin beni sevmediklerini hatta nefret ettiklerini düşünüyorum.
Eren, tam yan sıramıza geçti. Neyse ki Armin'e denk geliyordu. "Üzgünüm Armin..." diye fısıldadım kulağına.
"Bunu da aşacağız be usta..." Armin bunu dertli bir şekilde ve iç çekerek söyleyince gülmemek için çok ama çok zor tuttum kendimi.
"Mikasa sen Armin'nin arkasına geç, Pieck sende Y/N'nin arkasına otur kızım." tabii hoca bunu söyleyince Armin ile benim gözler bir buluştu...
"Ağam bizimle eyleniyir."
Armin gülmemek için kendini çok zor tutarken Mikasa arka sırasına oturdu. Pieck'te benim arka sırama geçti.
Merakla hocanın daha kimin yerini değiştireceğine baktım. "Y/N sen Armin'nin tarafına geç, Connie senin boyundan göremiyormuş arkadan."
Armin'e dönüp "Bir şey derdim ama neyse..." dedikten sonra o, zor bir gülümseme ile gülerken yer değiştirdik.
Şuan Eren ile karşılıklı sıralarda oturuyorduk. Göz ucu ile baksam bile onu görebiliyordum, o da aynı şekilde tabii ki.
Gerçi Eren niye benim oturduğum tarafa baksın?
"Tamam, sanırım bu kadar. Artık derse geçebiliriz, açın test kitaplarınızı çocuklar." dediğinde derin bir nefes aldım ve masamda duran paragraf kitabıma baktım. Fazla sözel bir yapıya sahiptim sanırım...
Ders matematikti.
Neyse, çantamı Armin'den istedim, aynı şekilde onun çantasını da yeni yerine koydum, ve kitabımı çıkardım.
Bu sırada masada esmer, büyük ve oldukça güzel bir el belirdi. Kafamı kaldırdığım an Eren'nin bana gülümseyerek göz kırptığını gördüm.
Şuan Eren benim için riskli bir şey yapıyordu.
Arka sıram da Mikasa oturuyordu ve iç sesimi okuyacak kadar yakın duruyordu.
Eren sırasına geçti ve "Açsana!" dedi heyecanla, neydi bu kadar heyecanlandıran şey? Alt tarafı bir not.
Küçük, katlanmış kağıdı elime alıp açtım.
"Twice dinleyen erkekte varmış be!" gözlerim kısılarak, gülerken Eren'e döndüm. O da aynı şekilde gülümsüyordu.
Tamam, bu not çok tatlıydı ama ne içindi? Bu sorunun cevabını almak için Eren'e yöneldim, yine.
"Eren, bu çok tatlı ama ne için acaba?" Eren, soruma yanıt vermek için bana dönerken bedenini biraz daha döndürdü. Sonunda düzgünce durduğunda konuşmaya başladı.
"Yes or yes?" dedi büyük bir ciddiyetle.
"Yes, simple!" dedim gülerek.Eren'de güldüğü zaman yine konuştum. "Tamam cidden ne içindi?" dedim ve Eren'e baktım.
Kolunu arka masaya yaslamış, gülümsüyordu.
Üstünde siyah kot ceket, onun içinde tabii ki oversize bir sweatshirt.
"Yan yana oturuyoruz sayılır, alış bunlara." göz kırparak cümlesini bitirdiğinde yüzümde anlamsız bir gülümseme belirdi.
"Peki..." diyerek önüme döndüm, daha doğrusu Armin'e döndüm. "Bound to fallin in love." Armin'nin bunu demesiyle gözlerim fal taşı gibi açıldı.
"Armin!"