one

107 12 41
                                    

Ekşitilen birkaç surat, olduğu konumu değiştirip daha geriye ya da öne geçen kişiler. Rehber önemsemedi, ilk kez karşılaştığı bir manzara değildi nasıl olsa. Belirli yaşlardaki gruplara hikayeyi uzunca anlatmazdı bazen, tepkilerine göre onları değerlendirir, geçiştirircesine bahsedip diğer esere geçerdi hemen. Zaman zamansa onaylamasa da ilgilenen o gruba uzunca anlatırdı detayları. Bazen fikirleri değişen insanlar olurdu, gözlerinden fark ederdi onları.

Şimdi de hikayenin ilgisini çektiğini düşündüğü iki genç vardı karşısında. Biraz daha arkada olmalarına rağmen, öndeki yerlerini değiştiren kişilerin yerini almışlardı.

O iki gencin birbirlerine olan bakışlarını fark etti, birbirlerine olan o farklı gülümsemeyi gördü. Heyketraşın ve heykelinin hikayesini hiç olmadığı kadar uzunca anlatacaktı şimdi. Birbirlerine bakarken gözleri parıldayan iki gence küçük bir hediye verecekti. Belki de birilerinin düşüncelerini değiştirmesini de sağlayacaktı.

"Minlee bu toplumda çok saygı gören biriymiş. Topraklarının her tarafını onun eserleriyle süslemişler, onun elinden çıkan her bir esere hayranlık duymuşlar. Onun yeteneklerinin yanında kişiliği de toplumu çok etkilemiş. Bir sanatçı olduğunu her şekilde belli ediyormuş, elleriyle nasıl harikalar yaratıyorsa konuştuğunda da insanların ruhuna dokunuyormuş söylenene göre. Gece gündüz demeden çok çalışırmış, zamanının neredeyse hepsini atölyesinde geçirirmiş. Ailesini erken yaşta kaybetmiş, kendi başına yaşadığından mıdır bilinmez evini atölyesi bellemiş orada yer içer, orada uyurmuş."

Anlamsız birkaç bakış yakalayınca gülümsedi rehber, her şeyden habersizlerdi şu an. İlgilerini kaybetmemeleri adına hikayesine bir açıklama arası ekledi. "Minlee ve Lee Minho arasında oldukça büyük bir bağ var, hikaye devam ettikçe bunu göreceksiniz. Biraz bekleyin sadece."

"Nerede kalmıştık? Evet, her şeyini atölyesinde yaparmış, orası onun için bir ev gibiymiş. Düzenlenen şenlikler ve bunun gibi durumlar dışında pek fazla insan içine çıkmıyormuş. Onu görmek, konuşmak isteyen genelde atölyesini ziyaret edermiş. Çalışmadığı ve ihtiyaçlarını gidermediği zamanlarda da tapınaklarda yakalarlarmış heykeltraşı. Vaktini bunlar dışında bir şeyle harcamazmış. Yanında çok fazla çaylağı varmış ancak onları da çok sık yanında tutmazmış, ilhamın yalnızken uğradığını ve kalabalığın fikirleri dağıttığını söylermiş. Bu yüzden atölyesinde birçok oda varmış, her bir çaylağını farklı odada çalıştırır, ilhama boğulmalarını istermiş.

Bir gece yarısı o yine çalışıyormuş; çaylakları çoktan işlerini bırakıp evlerine dönmüş, yemeklerini yemiş, aileleriyle vakit geçirmiş ve uykuya dalmış. Minlee, tapınaklardan biri için özel bir şey hazırlıyormuş o gece. Yakında düzenleyecekleri bir şenlikte sunmak üzere hazırlıyormuş bunu, halkın haberi yokmuş, yalnızca ilerigelenlerin birkaçı haberdarmış. O gece şaşırtıcı bir şekilde kapısı çalmış."

O gece

Heykeltraş pür dikkat önündekine, özenle uğraştığı kadın heykeline odaklanmıştı. Yakın bir zamanda, halkın sevinçle coşacağı bir şenlik düzenleyeceklerdi, bu heykeli de ilk kez o gün gözler önüne serecekti. Halk için büyük anlam taşıyan bir şeydi bu, üzerinde uğraştığı şey yalnızca bir kadın değildi. Bu bir anne figürüydü, kendisiyle birlikte halkın da en yüce gördüğü şeydi.

Birkaç adım geriye gitti, çalışmasına uzaktan bir göz attı. Gözden kaçırıp kaçırmadığı bir detay var mı diye kontrol etmeye çalışıyordu. Gözüne çarpan bir şey olmayınca gülümsedi, bir sorun yoktu. Saatlerdir belirli bir pozisyonda durduğundan vücudu her hareket edişinde sesler çıkartıyordu. Ellerini arkada birleştirerek vücudunu ileri doğru ittirdi, sırtından gelen ses ve kemiklerinin rahatlama hissiyle ellerini serbest bıraktı.

minlee, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin