"Patroklos'la bu savaşın ne ilgisi olduğunu merak ediyorsunuzdur eminim ki,"
Rehber hikayeden bahsederken bu detayı öncesinde vermemişti çünkü kaçak çocuk da bunu sona saklamıştı. Daha ilgi çekici olmasını istediğinden mi yoksa o ana kadar yaşanan bu olayın bir önem taşımamasından dolayı mıydı bilinmez.
İnsanlar her cümle sonunda biraz daha dikkat kesiliyordu rehberin sözlerine. Her ne kadar onaylamadıkları bir durum söz konusu olsa da merak etmekten kendilerini alamamışlardı.
"Öyleyse devam edelim, Patroklos sürgün edilişinin öncesinde savaşın asıl sebebi olan Helene'yle bir geçmişe sahip olmuş. Kendisinin de dahil olduğu bazı yeminler edilmiş."
Çocuk eskisine kıyasla daha istekli bir şekilde hikayesini anlatmaya devam etti. "Helene ile ilgili olan hikayeyi de kısaca anlatacağım. Helene dünyanın en güzel kadınıymış, herkes onunla evlenmek ister bunun için daha o küçük yaştayken sıraya girermiş. Bu güzel kadın evlenecek yaşa geldiğinde, babası Tyndareos, kızının karşısında dizilen damat adaylardan birini seçmesini istemiş.
Helene adaylar arasında, Menelaos'ta karar kılmış ve onunla evlenmiş. Karar kılmasına kılmış ama içinde Patroklos'un da bulunduğu geri kalan adaylar, bu kadının başına bir şey gelmesi durumunda onun için her şeyi yapacaklarına, onu koruyacaklarına dair bir yemin etmişler.
Durum öyle ki, Patroklos ettiği yeminden dolayı savaşa katılmakla hükümlüydü. Akhilleus bu durumdan rahatsız olmuş, 'Sen artık Menoetius oğlu değilsin, tutacağın bir yeminin yok.' gibi söylemlerde bulunmuş fakat olur da gitmek isterse de onunla gideceğini eklemiş."
Heykeltraş burukça gülümsemişti. Akhilleus'un sevgisini iliklerine kadar hissediyordu.
"Patroklos da gitmek istememiş, ne de olsa savaşta göğüs göğüse gelebilecek biri olduğunu düşünmüyormuş. İlk çarpışmasında işinin bitebileceği ihtimali de onu korkutmuş, tek isteği Akhilleus'la kalmakmış. Karar vermiş, gitmek istemiyormuş. Kral Peleus da bu konuda ne oğluna ne de Patroklos'a karşı çıkmış, onları isteklerinde özgür bırakmış. Fakat ertesi gün Patroklos için korkunç bir şey yaşanmış, Akhilleus gitmiş."
"Ne?"
Heykeltraş kendisini o kadar kaptırmıştı ki şaşkınlıkla birden bağırmıştı. Ne olduğunu delicesine merak etmişti.
"Hayır, kendi isteğiyle gitmedi." diye rahatlattı onu kaçak çocuk. İçine su serpilmişti.
"Ne oldu o zaman, nereye gitti?"
Çocuk gülümseyerek karşısındaki adama baktı. Bu kadar meraklı olması, bir saniye bile onu yargılayan bir bakış atmaması tarifsiz bir histi onun için.
"Patroklos ortalığı ayağa kaldırmış, Kral Peleus'a öyle yüksekten konuşmuş ki bir an kendisi bile şaşırmış bu yaptıklarına. Kralın üzerine yürüyerek yerini öğrenmeye çalışmış, sesi öyle yüksekmiş ki kapıları titretmiş. En sonunda Peleus oğlunu Thetis'in götürdüğünü anlatmış; nereye gittiğini ve onun da nasıl gideceğini söylemiş. Yanına da bolca altın vermiş, onu kollamış. Patroklos yola koyulmuş, kıymetlisini bulmak için.
Skyros Adaları'na varmış Patroklos, Kral Lykomedes'i görmek istemiş. Kral yerine, Prenses Deidameia'yla görüşmüş ve bir arkadaşını aradığını söylemiş. Bir mesaj ileteceğini dile getirmiş ki onu görebilsin. Prenses akşam yemeğine kalmasını ve akşam ona Deidameia'nın Kadınları'nı göstereceğini söylemiş.
Güzel bir şölen hazırlanmış Patroklos için. Birbirinden güzel giyimli kadınlar prensesle birlikte dans etmiş. Dansın sonunda eğilerek selamlar verilmiş. Prenses ve yanındaki, seçtiği eşi, selam verirken Patroklos elinde olmadan bir mırıltı çıkarmış ağzından ve olan olmuş. Beyazlar içindeki o eş, Akhilleus, koşarak Patroklos'un boynuna sarılmış.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
minlee, minsung
Fanfiction"Heykeltraşımızın ismi Lee Minho, heykelini yaptığı bu kişi ise dediğine göre dünya üzerinde en çok sevdiği şey; sevgilisi." cover art: gadoodlez_