three

24 6 30
                                    

Rehber, kaçak çocuğun, Akhilleus ve Patroklos'un hikayesini anlatacağından bahsettiğinde kaşları çatılan insanlar gördü. Birçoğunun hikayeyi bilmediğinden ve ne gibi bir bağ olduğunu anlayamadığından bu tepkiyi verdiğini anlamıştı. Bu içini rahattı rehberin çünkü hikayeyi en güzel şekilde anlatmıştı kaçak çocuk, birlikte birilerinin ruhuna dokunabilirlerdi.

Az öncekinden biraz daha hevesli bir şekilde anlatmaya devam etti. "Heykeltraş içi tuhaf duygularla kabarırken tüm dikkatini karşısındaki güzel çocuğa vermiş. Konuşurken hareket eden, yeni yeni pembe halini alan güzel dudakları, her göz kırpışında titreyen uzun kirpikleri... Zariflik bu çocuktan önce gerçekten varolmuş muydu? Bu kelime, anlamını bu çocukla mı kazanmıştı diye düşünmeden edemiyordu. Çocuktan yayılan bir sıcaklık kaplıyordu hem bedenini hem de atölyesini.

Hem onun güzelliğiyle büyülendiğinden hem de hikayeyi ondan, en gerçek haliyle dinleyecek olmanın heyecanıyla içi kıpır kıpır olmuş."

"Patroklos burada yalnız değildi, kendisi gibi sürgün edilmiş birçok çocukla beraberdi. Her biri birbirinden farklı onlarca çocukla birlikte o da sürgün edilmiş bir çocuktu. Geldiği ilk gün kralın huzuruna çıkması gerektiğinden onu görmeye gitmişti fakat ne yazık ki kral olmadığı için prensle görüşmek zorunda kalmıştı. Aralarında pek bir şey geçmedi, kısaca kendisini tanıttı ve huzurundan çekildi Patroklos. Akhilleus hakkında düşündüğü tek şey kendisinden ne kadar farklı olduğu, gerçek bir prens olduğuydu.

Yerine getirmesi gereken görevleri vardı herkes gibi, gün aydınlandığında kalkar ve bunları yerine getirirdi. Akhilleus'u sadece yemek zamanı görebiliyordu, o kendisinden uzak bir masada tüm zarafetiyle yemeğini yer, etrafına ışık saçardı. Patroklos ona öfke ve kıskançlıkta bakmaktan kendini alamazdı bu zamanlarda. Kendisinin asla erişemeyeceği bir konumdu Akhilleus'un konumu. Sürgün edilmiş, hayatı boyunca bir utanç olarak görülmüş Patroclos ve karşısında Yunanların en güçlü, en iyi savaşçısı Prens Akhilleus.

Kral saraya geldiğinde Patroklos'un huzura çıkma zamanı gelmişti. Görüşmenin ertesi günü kendisinin neden sürgün edildiği sarayda duyulmuş elbette. Zaten onunla pek fazla görüşmeyen çocuklar daha da uzaklaşmışlar. Patroklos üzerindeki bakışları rahatsız edici bulduğundan o gün talimine katılmak istememiş ve yatağında kalmış. Bunun için cezalandırılacağını bilse de o anki hisleri daha ağır basmış.

Talime katılmadığı için onu sorgulamaya gelen muhafızlar olmamış, şaşırtıcı biri olmuş. Akhilleus yanına gelmiş, neden katılmadığını sormuş. Onu gönderenin babası olmadığını, kendisinin merak ettiğini bile söylemiş. "Hasta olduğunu söylemişsin ama hasta değilsin, öğrenince cezalandırırlar seni. Ne diyeceksin onlara? Bir şey söylemen gerek." demiş Akhilleus. Patroklos o anki fikrini ortaya atmış. "Senin yanında olduğumu söyle onlara, o zaman bana ceza vermezler." Bu fikriyle birçok şeye kapı açmış Patroklos. Akhilleus babasına yalan söylemek istemediğinden gerçekten de onu yanında götürmüş ve lir dersine katılmasını istemiş. Ardından da babasının yanına gitmiş ve Patroklos'u kendisine bağlı kaldıracak o şeyi söylemiş. Patroklos'u yeminli yoldaşı seçmiş."

Heykeltraş, çocuğun git gide yumuşayan ve aynı zamanda heyecanlanan ses tonuyla kendinden geçiyordu. Anlattığı her şeyi gözünde canlandırıyor, daha da ilgisini çekiyordu söyledikleri.

Çocuk devam etti. "O günden sonra birlikte kalmaya başlamışlar, muhafızlar Patroklos için Akhilleus'un odasında bir yer hazırlamış. Başlarda Patroklos çekinirmiş, Akhilleus'un anlattıklarını dinlermiş sadece. Zaman geçtikçe dilinin bağı çözülmüş, her konuda fikirlerini belirtmiş sarışın güzel çocuğa. Onun yanında rahat hissediyormuş çünkü kendisini yargılamasından korkmuyormuş artık. Akhilleus farklıymış, tanıdığı herkesten farklı muamele gösterirmiş ona. Birlikte denize girer, sarayın dışında gezer ve sahilde oyun oynarlarmış. Birbirlerinin aklından ne geçtiğini tahmin etmeye çalışır ve hiç olmadığı kadar eğlenirlermiş birlikte.

minlee, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin