22 Nisan
13.48Hiç görmek istemeyeceğim şey oldu işte. Ağladı. Lee Minho ağladı. Onu ilk defa ağlarken gördüm. Ağzıma tuz tadı gelince bende ağlamaya başladığımı farkettim.
Jeongin ne olduğunu anlayamıyor gibi bi' bana, bi' Minho'ya bakıyordu.
"Annemi çağırıp geliyorum hemen."
Tekrar indim o merdivenleri. Bacaklarımın titremesine durduramıyorum.
Annem ile koşarak çıktık o merdivenleri. Dairenin önüne geldiğimizde kapı açılmıştı. Çığlık sesleri ve hıçkırık sesleri. Jeonginin çığlığı, Minho'mun hıçkırıkları.
Ölmek istedim. Sevdiğimi o halde görünce ölmek istedim. Daha çok Yoo-na ablamı düşündüm.
Hızlıca içeri geçince Minho'yu gördüm, Jeongini ve yerde yığılmış yatan Yoo-na ablamı.
Minho kucakladı annesini
"Ölmedi o, ölemez."
Herkes ağlıyordu. En çok Minho.'Ağlama Minho'm.' diyemedim.
Sakinleştirmeye çalışıyorum Jeongin'i. 5 yaşında annesini yığılmış bir halde gördüğü için özürdiledim Jeonginden.
Tanrı neden yapmıştı bunu Minho ve Jeongin'e? Babalarından sonra annelerini böyle görmek daha zor gelmiş olmalı. Babaları Jeongin 1 yaşındayken ölmüş. Minho demişti.
Kıyamam Minho'm. Tanrı nasıl kıydı size?
Yoo-na ablanın kafası Minho'nun kucağında. Kafasını okşuyorum Jeongin'in. Dünya dar geliyo.
Minho çıldırmış durumda, Jeongin perişan. Ben de bi o kadar öyleyim.
"Geçti Minho, geçti."
_____________________________________________
14.48
Kalp krizi geçirmiş. Doktor dedi. Annem doktor ile konuşuyor.
"Abi ne yapacağız?"
Jeongin ağlamaktan kızarmış gözlerini abisine çevirip zar zor konuştu.
Minho kan çanağına dönmüş gözleriyle önce bana sonra Jeongin'e baktı. Ağzını açıp konuşacakken beyaz önlüklü doktor geldi. Nefret ettim beyaz renginden o an. Hastaneler de genelde beyaz olur çünkü.
"Ölüm saati 13.47 geçmiş olsun tekrardan."
Doktorların tahminine göre 13.47 de ölmüş.1 dakika daha erken gelsem ne olurdu sanki. Ben geç kaldım. Benim yüzümden geç kaldık.
_____________________________________________
"Ağrı kesici getirmemi ister misin Minho?"
Minho'nun migreni tutmuştu ağlamaktan. O ağladıkça ben parçalandım. Kafasına masaj yaptım hatta, ama geçmedi ağrısı. Ağrıyı ondan alıp kendime aktarma yolu yok muydu?
"Teşekkürler Hanji. Sen olmasan n'apardık biz."
Hanji, yine Hanji dedi. Yine kusasım geldi heyecandan. Karnım kasıldı.
"Asıl sen olmasan n'apardım ben Lino."
Tüm acısına rağmen gülümsedi bana Lee Minho.
Jeongin uyuyordu. Annem daha fazla üzülmemesi için uyuttu Jeongin'i. Kim bilir? Belki de kabuslarıyla baş başa bıraktık onu.
"Oğlum sende uyu istersen. Jisung'un yatağı geniş. Sığarsınız ikiniz."
____________________________________________
Minho'mu uyuttum. Saçını okşadım. Sarıldık birbirimize. Arada kabus gördüğünü söyleyerek uyandı. Ben su getirdim ona rahatlaması için.
"Minho, iyi misin?"
Baktı bana biraz. Karanlık olsa da gözüm alışmıştı karanlığa. İyiyim diyemedi.
"Kötüyüm Jisung. Çok kötüyüm."
Sarıldım Minho'ya. Onun da ihtiyacı olduğunu düşündüğüm için. Ağladığını hissedebiliyorum. Sessiz ağlıyor Minho.
Öptüm saçlarını.
"Ben yanındayım Minho. Her ihtiyacın olduğunda yanındayım."
Daha çok ağlamaya başladı. Sırtını sıvazladım biraz.
"Su getirmemi ister misin?"
'İçim dışım su oldu amına koyayım.' demesini bekledim.
"Gitme."
Gitme dedi bana. Sen bana Gitme dediğinde nasıl gidebilirim zaten Minho?
"Gitmem. Burdayım."
Tekrar uykuya daldı. Ben saçlarını sevdim o uyurken. Elini tuttum yalnız hissetmemesi için.
_____________________________________________
Sonunu bilerek yazdığım bir fic olduğu için yazarken bile ağlayasım geliyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sensedim - Minsung
FanfictionSensedim. Eski Türkçede "sensedim" kelimesi, susamak gibi, sensiz kaldım, sana hasret kaldım, seni özledim anlamına gelmektedir.