Geç kaldığı her saniye olan gerginliğim katlanarak artıyordu. Dışarıdaki yağmur ise sanki söyleyeceklerimi biliyormuşcasına şiddetli bir şekilde yağıyordu. terleyen avuçlarımı pantolonuma silip ellerimi masada birleştirdim tekrar. Tam o sırada karşımdaki sandalye çekildi ve beklediğim beden oturdu.
''Özür dilerim, yağmurdan dolayı çok trafik vardı. beklettim seni de.''
Gergince gülümseyip ellerimi daha çok sıktım
''Önemli değil ben de yeni gelmiş sayılırım zaten.''
Yalan, buluşma saatinden neredeyse bir saat önce gelmiştim. Çünkü gerginlikten evde duramamıştım. Ama bunu onun bilmesine gerek yok.
''Bir sorun mu var Hyun. Konuşmamız gerek falan dedin. Akşam da konuşabilirdik zaten.''
''Uhm, şey çocukların içinde konuşabileceğimizi sanmıyorum. O yüzden şimdi buluşmak istedim, üzgünüm hyung.''
Bir sorun olmadığı sürece hyung demezdim ama olayın ciddiliğinden istemsizce çıkıvermişti ağzımdan.
''Hey hey sakin ol, sorun ne söyle bana.''
Tam o sırada garson geldi siparişlerimizi almak için.
''Ben filtre kahve alayım, sevgilime de vanilyalı cappucino ve bir de meyveli pasta alabilir miyiz.''
Hayranlıkla onu dinlemiştim. Nasıl olur da bırakabilirdim ki onu. O bu kadar ince detaycı ve beni önemsiyorken.
Garson gittikten sonra boğazımı temizleme isteğime engel olamayarak boğazımı temizledim ve sesim çatlamadan konuşmaya çalıştım.
''B-ben... ayrılmak istiyorum.''
Kekelememe içimden küfürlerimi saydırırken onun gülümseyen yüzü bir anda soldu ve ciddiyete büründü.
''Hyunjin bu bir şakaysa eğer hiç de komik değil. Çocukların fikri miydi bu?? Hani nerede onlar? Kesin Changbin aklına girmiştir senin.''
Etrafa bakınarak çocukları arıyordu fakat bilmediği bir şey vardı ki o da bunun şaka değil inanmak istemediği gerçek olması.
''Chan şaka falan değil. Ciddiyim, ayrılmak istiyorum.''
Elime uzanıp tuttu fakat yavaş bir şekilde geri çektik.
''Sorun ne? seni rahatsız eden ne, konuşarak halledebiliriz bebeğim, hm??''
''Halledebileceğimiz bir şey değil... Sadece artık...''
Yutkunmama engel olamadım ve derince nefes aldım.
O sırada garson gelip siparişleri bırakıp gitmişti.
''Chan artık sana karşı hislerimden emin değilim. Sadece bana karşı olan ilgin hoşuma gidiyormuş. Benim için sadece bir hyungdan öteye gitmemişsin aslında hiçbir zaman. Şu iki ayda onu daha iyi anladım. Özür dilerim... Her şey için.''
Ağlamadan ve kekelemeden demek istediklerimi diyebilmiş olmama koca bir alkış. Fakat karşımda hayal kırıklığıyla bakan bir Chan görmem ağlamamı ne kadar geciktirir pek emin değilim.
''S-sen ciddisin.''
''Üzgünüm hyung.''
Elleriyle yüzünü kapatıp bir süre bekledi. Ardından derince nefes alırken ellerini çekti ve direkt gözlerime baktı. Fakat sanki uzun süre gözlerime baksa, söylediğim yalanları anlayacakmış gibi hissettiğim için dolmaya başlayan gözlerimi irislerinden uzaklaştırıp, gelen yaşları göndermek için gözlerimi kırpıştırdım bir kaç kere.
''Nerede hata yaptım bilmiyorum ama bir şans daha veriri misin lütfen. B-belki, belki beni sevmeni s-sağlayabilirim. Hyun lütfen. Böyle bitmemeli.''
''Hyung.. senin hiçbir hatan yok sadece ben seni sevemiyorum..''
Bunu dedikten sonra bakışlarım gözlerine döndü. Yutkunup zor da olsa konuştu.
''B-başka biri mi var? Dürüst ol lütfen bana karşı.''
İşte bir anda bunu anlamasını beklemiyordum. Tanrım bunu söylemeye hazır değilim. Onu üzeceğime şimdi şu an al canımı lütfen. Almazsın tabii ki çünkü sevdiğin bir kulun olsam şu an bu konuşmayı yapıyor olmazdım.
''E-evet, başka birinden hoşlanıyorum.''
Gözünden akan bir damla için canımı bile verebilecek kadar seviyorken, bu cümleleri ona karşı kurmak ne kadar zordu bilemezsiniz.
''Kim?''
Az önceki sesinden eser yoktu şimdi. Bir anda buz tutan sesiyle konuşması tüylerimi ürpertti.
''Hyunsuk... Choi Hyunsuk.''
Kaşları çatıldı ve dikleşti iyice.
''Sen, sen ciddi olamazsın Hyunjin. O çocuğun Jisung'a yaptıklarını hatırlamıyor musun. kendimi geçtim bile ama en yakın arkadaşlarından birini kandırdı o çocuk!! Nasıl ondan hoşlanıyor olabilirsin aklım almıyor. Jisung'a bunu nasıl söylemeyi düşünüyorsun? Ya da söylemeyi düşünüyor musun.''
Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum ve diyebilecek hiçbir kelimem yoktu.
''Özür dilerim.. k-kalbime söz geçiremediğim için özür dilerim.''
Akmaya çalışan göz yaşlarımın akmaması için dua ediyordum. Gözlerime baktı uzunca bir süre.
''Peki o, o senden hoşlanıyor mu?''
Bu ses tonunu kullandığı kişinin şu an ben olmam, gözlerindeki soğuk bakışlar canımı çok yakıyordu.
''E-evet.. o da benden hoşlanıyor.''
Ağzından bir hah nidası döküldü ve sinirle güldü.
''Ne güzel dünya ya. Mutluluklar dilerim size(!) bu saatten sonra bana sadece bunu söylemek düşer. Sadece mutlu ol Hyunjin. Çünkü ben seni mutlu edemedim.''
Ayağa kalktı ve cebinden bir miktar para çıkarıp kahvenin altına koydu.
''Seni bırakacağım yağmurda taksiyle otobüsle uğraşma.''
Yine de beni düşünüyordu. Lafını ikiletmeden kalktım, çünkü istemediğime dair üstelersem daha çok sinirlenebilirdi.
~
Kafeden çıkıp hızla arabasına bindik. Sessizce kısa sürede evimin kapısının önünde durdu. Derince nefes alıp ona baktım. Bana bakmıyor sadece inmemi bekliyordu. Direksiyondaki ellerine kaydı gözlerim. Direksiyonu sıkmaktan beyaz olan teni daha da beyazlamıştı. Ne diyeceğimi bilmiyodum fakat ona doğru döndüm hafifçe.
''Hyung.. kendine dikkat et olur mu.''
Bana hiç bakmadan konuştu.
''Sen de, onunla mutlu ol.''
Bir süre bana bakar mı diye durdum ama bakmayınca indim üzgün bir şekilde arabadan ve eve yürüdüm. Kapıdan girerken hala orada duruyodu. kapıyı kapattıktan sonra yaslandım kapıya ve sonunda gözyaşlarımı serbest bıraktım. Arabasının asfaltı ağlatmak istercesine çıkan sesiyle gittiğini anlamıştım.
Gitme... beni bırakma. Özür dilerim sevgilim. Bize bunları yaşattığım ve yaşatacağım için. Seni bıraktığım, bırakmak zorunda kaldığım için, her şey için özür dilerim...
~
Merhabalar merhabalar!!!! Yeni bir fic ile karşınızdayımm. Sanki diğerine çok bölüm yetiştirebiliyormuşcasına. Bir de tam vize haftamda başlamam da cabası fjhfdsks allahtan b*lamı falan mı istiyorum acaba imdattt !!!
Neyse neyse umarım beğenmişsinizdir!! Seviyom sizleri kendinize cici bakın hoşçakalınnn!! <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Leave Me ♧ [ HyunChan ]
Teen FictionHyun: Acılarım kaç gün sürecek Ji? Ji: En fazla 40 gün. Hyun: 40 gün sonra her şey geçecek mi? Ji: Hayır, alışacaksın...