Sınıftan çıktıktan sonra kendimi direkt bahçeye atmış ve gerinmiştim.
"Sonunda bitti!!!"
Üzerime çöken ağırlıkla aniden sendeledim. Felix ya da Mark'tan başkası olamazdı bu.
"Kurtulduk lannn!!!"Yanımızdan 'özgürüm' diye bağırarak bahçede koşan Felix ile basımı iki yana salladım ve ardından her zaman oturduğumuz yere yürüdük.
"Planları alalım beyler bayanlar"
"Ben yokum, bensiz devam edin"
"Hadi amaa bunu kutlamalıyız hemen gidemezsin dostum"
"Hiç enerjim yok, ben öldüm gömenim yok arkadaşlar siz ne diyosunuz"
"Sam tam bir drama queensin uzak dur benden"
İğrenerek bana bakan Austin'e sırnaştım iyice "bana olan aşkını ulu orta yerde söyleme demedim mi, utanıyorum yaaa" hafiften (!) Koluna vurarak ittim onu. Laura atıldı hemen sonra.
"Bence şu an tek ihtiyacımız olan Chill'e gidip bayılana kadar içip eğlenmek"
Herkes onaylayınca hazırlanmak için hemen evlere dağıldık.~
Duştan çıktıktan sonra ne giysem diye dolaba bakınırken telefonum çalmaya başladı. Eminim ki Jisung'tan baskası olamaz bu.
"Bensiz bir saat geçiremiyormuşsun" hoparlöre alarak yatağa bıraktım telefonu ve kıyafet seçme işine geri döndüm.
"Ne zaman fark edeceksin diye çok merak ediyordum ben de. Aptal..."
Kıkırdayıp mavi gömleği yatağa bıraktım. "Yine neye canın sıkıldı dökül"
Oflayıp bir süre sonra söze girdi. "Sana hediye almıştım ilk dönemini ölmeden anlatabildiğin için ama salak kurye beni aradı evini tarif etmem için ama bil bakalım kimin yol hafızası iyi değil. 15 dakikaya geri arayacak beni. O yüzden seri olarak söyle"
"Neden direkt numaramı vermedin aptal"
"Uğraşmayı seviyosam! Aklıma o an öyle geldi ne bileyim Jin"
Kısaca evin etrafında olan şeyleri söyledim. Beni geri arayacağını söyleyip suratıma kapattı. Cidden bazen Jisung'u anlayamıyordum.. pardon bazen demişim, genellikle olacaktı o.
Yaklaşık 10 dakika oldu mu bilmiyorum ama kapının çalmasıyla saçımı kurutmayı bırakıp kapıya gittim.
Kapıyı açmamla yeri boylamam bir olmuştu. Bi dakika ne!?
"TANRIM BİR İNSAN ANCAK BU KADAR SEVEBİLİR ARKADAŞINI, NASIL DA ÖZLEMİŞİM SENİ VELET YA"
Hâlâ anın şokundan çıkamayan ben şaşkınlıkla üzerimdeki Jisunga bakıyodum. Nasıl ya, ben. ne..?
"J-ji??? Sen misin cidden bu"
"Yok annen" üzerimde oturur pozisyona gelip göğsüme vurdu ve sonra ayağa kalktı. "Woahhhhh! Noonayla burada mı yaşıyosunuz cidden. Vay canınaaa çok hoş" eve bakınırken hızla toparlanarak kendime gelip ayağa kalktım ve bu sefer üzerine atlayan ben oldum. "Lan nasıl geldin buraya, inanamıyorum şu an! Annenler nasıl izin verdi, sen uçaktan korkarsın da. Bu gerçek mi Ji"
Bi anda koluma sertçe vurunca kolumu tutarak inledim. "Gerçek miymiş, aptal drama queen"
"Ehe, tamam, gerçekliğine inandım şu an. " bu sefer ben onun üzerine atlayarak sarıldım.
İçeriye geçip hasret giderdik. Saati o kadar fark etmemiştim ki çocuklar aramıştı. Ancak öyle farkına varıp kalkıp hazırlanmıştık ve tabii ki de Jisung'u zırlamasına rağmen sürüklemiştim peşimden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Leave Me ♧ [ HyunChan ]
Ficção AdolescenteHyun: Acılarım kaç gün sürecek Ji? Ji: En fazla 40 gün. Hyun: 40 gün sonra her şey geçecek mi? Ji: Hayır, alışacaksın...