73 9 0
                                    

  Chan tarafında da hayat neredeyse Hyunjin'in hayatıyla aynı şekilde devam ediyordu. Hyunjin gittiğinden beri Chan içine kapanmıştı, genellikle arkadaşlarının zoruyla bir yerlere çıkıyordu. Hayatında değişen tek şey Hyunjin olmadan da nefes alabilmeyi öğrenmiş olabilmesiydi, ya da öğrenememişti... Arkadaşları artık bir şekilde hayatına devam edebilmesi gerektiğini söylüyorlardı. Çünkü, dışarıdan gördükleri kadarıyla, Hyunjin tam olarak öyle yapıyordu. Onlara göre nişanlı ve mutluydu ama yakın arkadaşları için hayat tam olarak durmuştu. Bir şeyler yapması için, hayata devam edebilmesi için onlar zorluyorlardı sürekli. Zaten uyku sorunları olan Chan, Hyunjin gittikten sonra, azıcık olan düzeni de tamamen bozulmuştu. Bazen günlerce uyumuyor ve beyaz teninin verdiği görüntüye göz altı morluklarının eklenmesiyle tam bir zombi gibi dolanıyordu. 

 Avusturalya'ya göre daha geç başlayan sömestr tatili yüzünden Chan ve arkadaşları bugün son sınavlarına girmek için sınıflarına dağılmışlardı. Ryujin ve Chan aynı sınıfta olduğu için sınavdan ilk çıkanlar onlardı. Birlikte her zaman oturdukları bahçedeki masaları yerine kafeteryada oturuyorlardı. Diğerlerinin gelmesini beklerken Ryujin Chan'a bir şeyler anlatıyordu fakat Chan'ın onu pek dinlediği söylenemezdi. Kafası cama dönük, dışarıda yağan karı izliyordu. Ryujin dinlenmediğini fark edince Chan'a seslenmişti ki, masanın karşısından sandalye çekilmişti. Oturur oturmaz masaya yayılan Changbin ağlamaklı sesler çıkartarak sınav hakkında hayıflanmaya başlamıştı anında. Chan da bulundukları ortama geri dönebilmişti bu sayede. 

"Gavat hoca ne var bu kadar zor soracak, büte kalıcam kesin." o sızlanmaya devam ederken ardından gelen Minho kafasına vurdu bir tane. "Oyun oynayacağına çalışsaydın, o kadar da zor değildi" 

  Changbin'le Minho atışmaya devam ederken, Ryujin elini Chan'ın omuzuna koydu. Bu sayede Chan transtan çıkabilmişti. "Daldın gittin yine, Changbin'i bile duymadın resmen Chan"

"Sınavı düşünüyordum da, önemli bir şey değil yani."

  Ryujin yüzünü ekşiterek bakmaya devam etti. 

"O değil de. olum ne yapıcaz sömestrda?" Minhonun sorusuyla diğer ikili de dikkatini karşıda oturanlara verdi.

"Sömestr'ı boşver şimdi, bugün bi kutlamayı hak etmedik mi olum" kolunu Minho'nu omuzuna atarak konuştu Changbin.

"Domino'ya gidelim miii?~" Ryujin Chan'ın koluna sarılarak sordu.

"Uzun zamandır gitmiyorduk aslında, iyi gelir hepimize" Minho cevapladı.

  Changbin ayağa fırladı bir anda. "Neyi bekliyoruz! Kalkın hadi DOMİNO bizi beklerrr!"

  Minho Changbin'in poposuna vurup yerinden fırladı. Chan ile Ryujin bunlar olmamış dercesine arkalarından bakıp birbirlerine döndüler ve yüzlerini buruşturup ayağa kalktılar. Kol kola bir şekilde binadan çıkmak için köşeyi döndüklerinde, Ryujin bir bedenle çarpıştı. Chan hemen Ryujin'i tutup düşmesini engelledi, daha sonra kafasını kaldırınca çarpıştıkları kişinin gereksiz bir insandan başka biri olmadığını fark etmesi geç sürmedi. Choi Hyunsuk'tan başkası değildi.  

"Pardon ya göremedim bir anda böyle bir güzelliği" gözleri Chan'a kaydı "Güzelliğini gölgede bıraktıranlar yüzünden olmalı. Sana bakamıyorsa bana gelebilirsin güzellik." Yanağından makas almak için uzanırken Ryujin geriye çekildi. Böylece eli havada kalmış oldu. Ardından da Chan göğsünden ittirdi. "Geri bas, elimde kalacaksın Choi" Hyunsuk bir süre gıcık bir şekilde gülüp Chan'ın dibine girdi. "Ne o yoksa başka bir sevgilini de elinden alırım diye mi korkuyorsun Chanie~" bu cümlenin ardından Chan'ı tutabilene aşk olsun yani.

 Minho ve Changbin geri dönmüş olmasalardı muhtemelen çevreden başka kimse Kavgayı ayırmaya yeltenemezdi. Çünkü Changbin bile o kocaman kaslarıyla bir kaç yumruktan nasibini almış zar zor ayırabilmişlerdi kavgayı.

Don't Leave Me   ♧  [ HyunChan ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin