Dominoya gelince kapının önünde arabayı valeye teslim ederken, çocuklar da girişe geçmişti o sırada. Yanlarına ulaşıp bir kolumu Felix'e, diğerini de Jisung' a attım. İçeri girdiğimizde Jisung görevliye rezervasyonumuzun olduğunu söyledi ve görevlinin yönlendirmesiyle localara doğru yürüdük. Dominoya son gelişimin üzerinden uzun zaman geçmişti, ki zaten o günden (!) sonra uzun bir süre gitmemizi yasaklamıştı Chan.
-Flashback-
"Hyunjin-ah! Hadi beraber dans edelimmm. Changbin hyung etmiyo benimleee"
Chan belimden kendine çekti dansı duyunca. Yandan ona baktım masum masum. "Hyung~ birazcık etsemm" Baş ve işaret parmağımı birbirine yaklaştırdım birazı temsilen. Chan hyung da gülümsedi. "Birazcık ama, bir sorun olursa biz burdayız." Heyecanla el çırpıp kalkmıştım, eğilip yanağına bir öpücük bıraktım zar zor, çünkü Jisung elimden tutup dans pistine doğru sürükledi beni. O çılgınca dans ederken ben de az çok ayak uyduruyordum ona. Taa ki aniden arkamdan birinin bana sürtünmeye başlamasına kadar. Neye uğradığımı şaşırırken anında arkamı dönüp ittim onu ama gram hareket etmemişti yerinden. Tabii ki de Choi Hyunsuk'tan başkası değildi. "Hadi ama güzelim naz yapmaa" kolumu tutup kendine çekti bu sefer de. Yüzündeki piç sırıtışla bana yaklaşırken bacak arasına tekme atıp, elinden kurtulup uzaklaştım ve Jisung'un diğer çocuktan kurtulmasını sağladım. Tam o sırada Hyunsuk dikleşip bana atılmıştı ki Jisung önüme geçti. Onu önümden çekmeye çalışırken, Hyunsuk aniden kolundan çekilip yediği yumrukla yeri boylamıştı. Anında üzerine çöküp yumruklarını geçirmeye başlayan Chan ve bize gelip iyi olup olmadığımızı kontrol eden hyungum sayesinde, saniyeler içinde olan olayları kavrayıp Chan'a atıldım. "Hyung bırak ölecek, hyung!" bağırmamla kendine gelen Chan'ın yumruğu havada kalmış bir şekilde bana dönmüştü. Gözlerimde gördüğü korkudan olacak kalkıp bana sarılmıştı hemen. Sonrası hızlı gelişmişti zaten. Yerde kanlar içindeki Hyunsuk ve etrafına toplanan kalabalığın arasından çekilerek çıkarılmıştım. Arabada bi Chan'a bi de arkada oturan Jisung ve Changbin ikilisine bakıyordum. Her şey o kadar hızlı olmuştu ki hala tam kavrayamamıştım yaşananları. Tekrar Chan'a baktığımda alıp verdiği hızlı nefeslerle ve direksiyonu sıktığını belli eden beyazlaşan parmak boğumlarının üzerindeki çatlayan kuru kanlar ile hala sinirli olduğu net bir şekilde belli oluyordu.
Elimi uzatıp sol elinin üzerine koydum. Anlık bana dönüp elimi tutup parmaklarımızı kenetledi ve elimden derin bir nefes alarak öptü. Sakinleşen nefes sesleriyle anlamıştım ki, sakinleşmesinde bi tık da olsa etkili olmuştum anlaşılan. Her zaman olduğu gibi...
- Flashback end -
Aklıma doluşan anılardan Jisung'un seslenmesiyle sıyrılabilmiştim.
"Daldın gittin yine, ne düşündüğünü de biliyorum Jin. Merak etme bugün gelmezler." deyip gülümsemişti. Sırayla önce ikişer shot atıp sonra da yavaştan hem çalan müziğe ayak uydurup hem de içmeye başlamıştık.
Felix'in ailesi zaten Koreliydi çok olmasa da iletişim kuracak kadar yeterli bir Korecesi vardı. Ama Mark acı çekiyor gibi görünüyordu. Felix ve Jisung'un tartışmasına kulak kesildim. Yine Chill ve Domino karşılaştırması yapıyorlardı. Gülüp Mark'a döndüm ve havadan sudan konuşmaya başladık. Gülüşürken her zamanki gibi Mark bana sırnaşıyordu, kendisi biraz temas bağımlısıydı çünkü.
Aniden durup 'oha' nidasıyla daha da yaklaştı bana. "Oh my goodness, guys look at this girl!" Hepimiz aynı anda dediği yöne döndük. Sesi o kadar yüksek çıkmıştı ki, çalan şarkıyı bile baskılamıştı. Tabii dönmemizle donmam bir olmuştu. Biliyordum bunun olacağını, hiçbir zaman hislerimde yanılmazdım ben. Jisung'la birbirimiz dönmemiz de arkamızı dönmemizle aynı hızda olmuştu. Ben buruk bir gülümsemeyle ona bakarken, o da sanki özür diler gibi bakmıştı bana.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Leave Me ♧ [ HyunChan ]
Teen FictionHyun: Acılarım kaç gün sürecek Ji? Ji: En fazla 40 gün. Hyun: 40 gün sonra her şey geçecek mi? Ji: Hayır, alışacaksın...