never [6]

467 18 5
                                    

love's pov

    Pazar kahvaltısından sonra ateşin etrafında oturmaya devam ediyorduk. "Gençler yavaştan toparlanın gezi için yola çıkacağız" diye bağırdı Coğrafya Hocamız. Oturduğum yerden kalkıp Brooklyn'le beraber çadıra doğru yürümeye başladık.

    Gölün tam tersi yönde dağın eteklerinde antik bir köyü gezmeye gidiyorduk.

  "Üşürsün böyle üstüne bir ceket falan giy" dedi Brooklyn tişörtünün üzerine sweatshirt giyerken.
  Etrafa baktım çantaya ceket koymayı unutmuştum ama dün Chris'in kurulanmam için verdiği ceket kurumuştu.

   Dün gece çadıra geri döndüğümde Andrewla Brooklyn çoktan uyumuştu. Uyumamış olsalar özellikle Brooklyn beni nerde kaldığıma alakalı soru yağmuruna tutardı. Bende kurulandığım ceketi bir kenara koyup uyku tulumuma girip uyumuştum.

    Bana bir kaç beden büyük olan siyah pamuklu ceketi üzerime geçirdim. Altımda yine siyah taytım vardı. "Oldu mu bu?"diye Brooklyn'e döndüm. Kafasını 'olmuş' anlamında salladı."Su falan aldım ben" dedi.

   "İyi o zaman ben çanta falan almıyorum"diye cevap verip çadırdan çıktım.

   Alice, Matt ve Andrew çadırın önünde bizi bekliyordu. Alice koluma  girip bizi çocuklardan uzaklaştırdı.
"Söyledim sonunda" dedi heyecanla.

   Matt'e ondan hoşlandığını söylemesinden bahsediyordu büyük ihtimalle. "Ee ne dedi?" diye sordum.

  "Bende öyle hissediyorum dedi" dedi yine aynı heyecanla. "Süper o zaman, size mutluluklar" diyip sarıldım.
Sarılmamızı Coğrafya Hocamızın bizi toparlamak için bağırması böldü.

   Herkes toplanınca yoklama alındı ve yola çıktık.
  

"Off çok yoruldum ya!" diye sızlandım Brooklyn'e. "Az kaldı az! Sabret."

    Hesaplayamadığım kadar uzun süredir yürüyorduk ve epey yorulmuştum. Ayrıca hiç az kaldığını da düşünmüyordum. Chris kalabalığa dönerek "Gençler dikkat edin yol daralıyor ayrıca kaygan, düşme tehlikesi oldukça yüksek ve neredeyse uçurum denebilir!" diye hepimize sesini ulaştırabilmek için bağırdı.

  

    Yol daraldığında dörtlü beşli gruplardan arka arkaya tek tek yürümeye geçmiştik. Sağımızdan aşağı bakıldığında yürüdüğümüz yolla arasında Chris'in dediği gibi uçurum denecek kadar mesafe vardı.

  Korkunç görünmesine rağmen çok estetik ve huzur veren bir yanı da vardı görüntüsünün.

Chris en önde gruba liderlik ediyordu. Bende onun bir kaç öğrenci gerisindeydim. Beni Alice ve Brooklyn takip ediyordu.

  "Bağcıklarını keşke bağlasaydın, bak yerlerde bir sürü dal var gerizekalı" dedi Alice sinirli sesiyle. Ayaklarıma baktım,converselerimin ikisinin de bağcıkları açılmıştı. Şimdi tekli sıra halinde yürürken herkesi durdurup bağcıklarımı bağlayamazdım.

   Kafamı ona doğru çevirdim."Boşversene ne olabili-" sözümü bitirmeme kalmadan önüme bakmadığım için ayağım küçük bir dal parçasına takıldı. Ben düşüp boşluğa savrulurken Brooklyn hızla elimi yakaladı.

  Alice "Hocam yardım edin Love düştü!!" diye Chris'e bağırdı korkuyla.
"Sakin ol tamam mı?" dedi endişeli sesiyle tek elimi tutan Brooklyn.

  Kafamı salladım ama nasıl sakin olabilirdim ki?Uçurumun köşesinden sallanıyordum. Ayrıca bacağım çok acıyordu. Aşağıya baktım. Düşersem gerçekten sağ çıkma ihtimalim yoktu.

teacher's pet ||chris evans fanfic Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin