1- Ölüm Piyanisti

229 90 54
                                    

📍eski bir kurgumdan dönüştürülmüştür📍

Gece sıradanlıktan sıyrılmış ve en korkutucu haliyle insanlara gülümseyip içgüdülerini kaçmaları için harekete geçirirken insanlar her zamanki gibi buna sağır kaldılar. Ancak ne yazık ki sağır kaldıkları tek şey buydu.

Ben de o sağır insanlardan biriydim. Fakat ben şanslıydım, tek sağırlığım içgüdülerime değildi. O balo sırasında boş bardakları toplayan sağır bir garsondum. Herkes büyük bir zevk içinde dans edip, içkilerini yudumlarken artıklarını toplayan kişi yani. Hatırlıyorum da o gün gökyüzünde görülebilen tek şey küçük bir yıldızın hafif parıltısıydı. Başka bir şey değil.

Ardından herkesin merakla beklediği o an başladı. Yeni yükselişe geçen genç bir piyanist. Kalçalarına uzanan platin sarısı saçlarını savurarak sahneye çıktı. Lens olduğunu düşündüğüm açık mavi gözleri gerçek bir heyecanla parıldıyordu. Bütün insanları ezberlemek istercesine etrafta göz gezdirirken bir saniye gözlerimizin buluştuğunu ve doğrudan bana baktığını hissettim. İçimden tuhaf bir ürperti gelip geçerken genç kız kuyruklu piyanonun önündeki yerini aldı.

Ellerini tuşların üstüne öyle zarif bir şekilde yerleştirdi ki su birikintisine düşen bir tüy kadar hafif göründü gözüme. Gözlerini kapattı, derin ve hafif bir nefes çekti içine. Çalmaya başlamadan önce dudaklarının kıpırdandığını ve birbirine bastırdığını gördüm. Kimse tepki vermediği için basit bir mırıldanma olduğunu anlamıştım ve doğru gördüysem özür dilerim, demişti. Peki neden? Bu sorunun cevabını kısa bir süre sonra alacağımı bilseydim herhalde oradan var gücümle kaçardım.

Kız çalmaya başladığında gözlerim istemsizce dışarıda o küçük yıldıza kaydı. Duyamadığım için bu piyano resitali o ana kadar ilgimi çekmemişti. Ancak dışarıda o küçük yıldız aniden söndüğünde ve içeride insanlar tek tek yerde kıvranmaya başladığında bu balo ve bu performans normal olmaktan çıkmıştı, tıpkı gece gibi...

Ondan sonra ne olduğunu pek hatırlamıyorum. Polisler geldi ve bizi sorguladılar ama kanıt yetersizliğinden dolayı herhangi bir yaptırıma mağruz kalmadık.

Yaşadığım şeyin şokunu üstünden atamıyordum ama sormam gerekiyormuş gibi hissettim. Telefonumu çıkardım ve notları açarak yazdım: Sendin değil mi?

Anlaşılması güç ve sahneye çıktığı halinden farklı, boş gözlerle baktı telefonumun ekranına. "Sen baya şanslısın." En sonunda konuşmaya başladığında tuhaf bir şekilde ne dediğini duyabiliyordum. Hayır, buna duymak denemez.

Telefon parmaklarımın arasından kayarken o bunu umursamadı ve devam etti. "Bana denk gelmek için tüm şansını kullanmış olmalısın. Hadi gerçekten böyle miymiş öğrenelim." Sesi, veya her neyse, gerçekten bu işten sıkıldığını belirtiyordu. Yapmaması gereken bir şeyi teklif ettiğini hissediyordum ama hayır demeye de kabul etmeye de korkuyordum. Zaten o da beklemedi. Saçları her hareketiyle bir tüy misali savrulurken tek yapabildiğim arkasından bakmak oldu.

O günden beri tam on yıl geçti. Artık basit bir garson değilim, bekar ve yalnız da değilim. Ülkenin ileri gelen girişimcilerinden biri olup çok para kazandım. Aşk dolu bir evlilik olmasa da güzel bir kadınla evlendim ama hala ölümün adını duyduğumda aklıma o kız geliyordu. O da otuzlarına ulaşmıştır değil mi?

O gün karım genç yetenekleri destelemek için balo düzenlemişti. Gökyüzü tıpkı on yıl önce olduğu gibi aydan ve yıldızlardan yoksun, siyah bir örtü gibiydi. Bu görüntü içimde kötü bir his oluşmasına sebep oldu ama görmezden geldim.

Programdan anladığım kadarıyla açılışı yapacak kişi ünlü bir piyanistmiş ve aralarda gelip çalacak başka ünlü isimler de mevcutmuş. İnsanların ilgisini çekmek için mantıklı bir yöntemdi.

Ben programı incelemeye devam ederken siyah saçlı bir kız süzülürcesine sahneye çıktı. Kehribar gözlerini insanların üzerinde gezdirirken sanki her an sevinçten zıplamaya hazır gibi görünüyordu. Elinde bir mikrofon vardı, belli ki konuşma yapacaktı. O sahneye çıktığında herkes ellerini birbirine vurmaya başladığı için açılışı yapacak piyanist olduğunu tahmin ettim.

Mikrofonu hafif bir hareketle ağzına yaklaştırdı ve konuşmaya başladı. "Bugün fazlasıyla mutluyum çünkü bu benim son resitalim olacak. Bu sonu sizlerle paylaşmama izin verdiğiniz için..." Aniden durduğunu ve suratı asıldığını gördüm. Mikrofonu ağzından uzaklaştırıp bir görevliye verdi. Piyanonun başına geçerken ağzını oynatıp özür dilerim, benzeri bir şey dediğini gördüm.

İçimin ürperdiğini hissettim ama bu gereksiz endişeyi hızla savuşturdum. Ardından elleri bir gölün üstüne düşen tüy misali piyanonun tuşlarındaki yerlerini aldı ve çalmaya başladı. Nasıl bir melodi olduğunu duyamasam bile kulaklarımdan tüm vücuduma doğru bir titreme dalgası gelip geçti. On yıl önceki olay zihnimde yeniden canlanırken herkes tek tek soğuk zemine bıraktı kendini. Ben hariç...

Kız çalmayı bitirdi ve ayağa kalkıp bana döndü. "Yine sen ve yine ben." Sözlerinin ardından dudaklarında donuk bir gülümseme oluştu. Ölü gibiydi... "Anlaşılan şansın tükenmek bilmiyor ama bundan sonra benimle karşılaşamazsın. On yıl sonra ölüm seni karşılayacaktır."

O insan değildi. Artık emin olmuştum. O ölümün kendisiydi.

Polisler geldi sorgulamak için beni karakola götürdüler. Bu sefer kız yoktu. Polisler gelmeden önce çoktan gitmişti.

Polislerin sorduğu sorular çok ilginçti. Sanki bir sorguda değilim de psikoloğa sorunumu anlatmaya gelmişim gibi. Yine de sordukları her soruya cevap verdim. Polisleri kışkırtmak istemedim.

Bu polis on yıl önceki olayda beni sorgulayan polisle aynı kişiydi. Hiç değişmemişti, yaşlanmamış görünüyordu. Ona on yıl önceki olaydan bahsedince şaşırdı. Ardından tuhaf bir şekilde yeni hatırlamış gibi davranmaya başladı. Aynı şekilde karımın öldüğünü söylediğimde ve sağır olduğum için hayatta kaldığımı düşündüğümü söylediğimde de şaşırdı. Oysaki şimdiye kadar benimle yazarak konuşuyordu.

Ardından bir süre burada beklememi söylerek dışarı çıktı.

🎼🎹🎼

Doktor Serhat koridora çıktığında Sema endişeyle yanına gitti. Doktorun başını olumsuz anlamında sallaması ise tüm umutlarını bir kez daha kırdı. "Bir gelişme yok. Geçen bir haftayı on yıl sanıyor. Aynı zamanda geçen geldiğinde söylediği bir piyanistin piyano sesiyle herkesi öldürdüğü kurgusuna hala inanıyor. Kendini sağır sanmaya da devam ediyor ama daha yeni başladık. Umudunuz kaybetmeyin lütfen."

Sema başını salladı ama bu kolay bir şey değildi. Her sabah kendisine baktığında bir başkasının yüzünü gören bir adamla hiç kolay değildi. Kendisini sağır sanan ama her dediğini duyan bir adamla hiç kolay değildi. Kendi kocasının sesini unutmuştu, en azından o sadece sesini unutmuştu ama kocası Sema diye bir kadını tanımıyordu bile. "Size güveniyorum doktor."

***

Kendime soru: Bunu neden yazdın?

—Bir bilsem...

Sonu çok tak diye kesilmiş olabilir ama ben bunu nasık bitirecektim başka türlü. Yüksek ihtimal kimse her şeyi adamın kurduğunu düşünmemiştir. Ben de düşünmemiştim ama olmuş kdbfkejfpk

Fazla aktif olamayacağım ama arada oneshot yayınlarım diye düşünmüştüm(daha mantıklıları da gelir merak etmeyin) o yüzden bunu yayınlayıp bir süre geri çekiliyorum.

İyi bir gün geçirin efenim.

Oneshot KurgularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin