Çardağa geri döndük. Oyunu kaybettiğimiz için sessizdik. Buse'nin elinden tutup ayrı bir yere sürükledim. Buse'ye hafifçe sarılıp geri çekildim.
-Kanka karanlıktan korktuğunu bildiğim halde korkuttuğum için özür dilerim.
Buse: Bende bağırdığım için özür dilerim.
İkimiz gülümseyip birbirimize baktık. Çisil'in geldiğini görünce ona baktım.
Çisil: Barıştınız mı?
Ben kafamı sallayıp onayladım. Çisil yanımıza gelip ikimize sarıldı. Erkekler çardakta oturuyordu.
Çisil: Şimdi asıl konuya geri dönelim.
Buse: Asıl konu mu? Ne?
Çisil omzumdan tutup beni kendisine çekti. Hayırdır diye mırıldanarak elinden kurtulmaya çalıştım.
-Rüzgar senin elini tutmuştu. Sende hiç rahatsız durmuyordun.
Çisil kaşlarını kaldırıp indirdi. Buse ise bir bana bir Rüzgara bakıyordu.
-Ondan mı hoşlanıyorsun? Aslında yakışırsınız.
-Yaa... İkiniz de saçmalıyorsunuz. Orası çok karanlık, sadece düşmemem ve sakinleşmem için tuttu.
Çisil: Amaa ondan hoşlanıyorsun.
-Sadece yakışıklı buluyorum o kadar. Diğerleri de yakışıklı.
Çisil: Peki sen ne diyorsan o.
Hadi kızlar diyerek kollarına girdim.
-Konuşma bitmiştir hem de sonsuza kadar diyerek onları çardağa sürükledim. Saat 3'e doğru süremizin bitmesine sadece 15 dakika kalmıştı. Bu süre zarfında oyun ve gerçek hayatımızdan konuşmuştuk. Diğer takımın diğer oyuna çoktan gittiğini düşünüyoruz. Kötü olan şey ise acıkmaya başlamıştık. Ancak Buse dışında herkes açlıkla iyi savaşıyordu.
Batu: Rüzgar hangi nesnede ceza vardı?
-Bir sandığı açmıştım. Bence bayrağın ve cezanın yeri değişmiştir.
Ateş: Ceza biraz şans işi ancak koridoru çok hızlı geçmeliyiz. Eğer ceza alırsak çıkışa ulaşmak için vaktimiz olmalı.
Buse: Orası çok karanlık. Duvarda nesneler olduğu için duvara dokunarak ilerleyemiyorum ve göremediğim için adım da atamıyorum.
Buse bunları utanarak söylemişti. Zaten tatlı bir insandı ama gözüme daha tatlı gözükmüştü. Bende onun gibi olmak isterdim. Ateş kaşlarını çatıp gözlerini boşluğa dikti.
Ateş: Aynı şeyi yaparak ilerleyemeyiz.
Batu: Tekrar ceza eşyasına dokunursak oyunu kazanamayız.
Buse: Üzgünüm sizi zor duruma sokuyorum.
Çisil: Üzülme daha çok oyun var. Belki ilerde bizim de sevmediğimiz bir şey olabilir.
Ateş hafifçe masaya vurup gülümsedi.
-Şöyle yapıyoruz. Üçümüzden biri seni sırtına alacak ve kapının önüne kadar seni götürecek. Böylece zamandan tasarruf yapmış olacağız.
Kollarımı birbirine geçirmiş masaya bakıyordum. Masadaki çizgilerin şekillerini inceliyordum. Çisil kolunun diziyle kolumu dürttü. Tek gözümü kırpıp ona baktım.
Buse: Bence Ateş...
Çisil: Hayır bence Rüzgar seni taşısın, Ecem de feneri tutsun.
Rüzgar: Neden ben?
Çisil: Siz zaten bir takımdınız. İlk girişte onun yanında sen vardır o yüzden. Diy mi Ecem?
-Fark etmez.
Omzumu silkip eski pozuma geri döndüm. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp Çisil'e baktım. Onu kıskanıp kıskanmadığımı öğrenmeye çalışıyordu. Allah aşkına kim iki günlük tanıdığı birisini kıskanır ki.
Buse Rüzgar'ın kaslarına işaret parmağıyla dokundu. Bende sesimi çıkartmadan "sende mi?" dedim. Tabi beni anladı mı orasını bilmiyorum. Erkekler noluyor burada der gibi birbirlerine bakıyordu. Ateş'in saatine mesaj gelince hepimiz ona döndük. Ateş mesajı dışından okudu.
-Sevgili mavi takım iki saatlik cezanızın süresi dolmuştur. Oyunu yeniden oynayabilirsiniz.
Hepimiz aynı anda ayağa kalktık. İki fenerimiz olduğu için ve iyi kullanabilmek için gruplara ayrılmıştık. İlk önce Ateş, Batu ve Çisil gitti. Bizde hemen arkalarından gittik, onları görebiliyorduk. Ben feneri tutarken Rüzgar sırtında Buse ile arkamdan ilerliyordu.
Buse: Rüzgar hafif miyim?
-Evet merak etme.
Buse: Kasların varmııış. Spor mu yapıyorsun?
- Sabahları koşuya çıkıyorum.
-Flörtü bırakıp oyuna odaklanabilir misiniz?
Sesim biraz yüksek çıkmıştı. Feneri onlara tuttuğum da Buse gülümsüyordu ve Rüzgar da gülmemek için kendini tutmaya çalışıyordu. Sanırım birazcık kıskanmış olabilirim. Ateş hızlanın diye bağırdı. Bende önüme dönüp adımlarımı hızlandırdım. Aynı odaya girdik. Ateş odalara girmeden bizi uyarmıştı. Olabildiğince hızlı olmamızı istiyordu ki bence haklı. Sonuçta ceza nesnesinin ne olduğunu bilmiyoruz. Ne kadar geçti bilmiyorum Buse buldum diye bağırdı ve kollarıyla dans etti.
-Yaa çok tatlısın. Gidelim hadi diyerek ona doğru yürüdüm. Hemen odadan çıkıp diğer odadakilere seslendik. Karanlık koridorda çıkış kapısına doğru ilerleyip merdivenden yukarıya çıktık. Yukarıya çıktığım da direk ateşe baktım. Mesaj gelince herkes susup Ateş'e baktı.
-Sevgili mavi takım oyunu kazandınız. Diğer oyuna geçebilirsiniz.
Yes be diyip elimi havada yumruk yaptım. Diğerleri de benim gibi birkaç sevinme hareketi göstermişti. Ateş alkışlayıp tebrikler dedi.
YOU ARE READING
PARA AVI
Ficción GeneralPara avı yarışması yılda üç defa yapılan ve iki hafta süren bir programdır. Her yarışmada yarışmacı kriteri değişmektedir. Bu sefer yarışmacılar 18-23 yaş arasında kura ile seçilir. Bu hikaye onların yarışmadaki serüvenlerini anlatmaktadır. Yarışma...