Bölüm 1 Tanışma: ''Benimle gel Sasuke...''

38 5 31
                                    


*Hikayeyi 3. şahıs gözüyle anlatacağım fakat sadece ana karakterimiz olan Sasuke'nin gördüğü kadarıyla bazı şeyler ilerleyen bölümlerde açığa kavuşacak, iyi okumalar!*


Güneşin gözükmediği saatlerde farkında olmadan sahilde birbirine doğru yürüyen 2 gencin tanışma anıyla başlayıp ilerleyen bir hikaye. Onlar birbirini tanımadan önce biz ana karakterimizi tanıyalım ne dersiniz?

Hem kişiliği ile hem dış görünüşü ile ayın dünyaya yansıdığı zamanların insana dönüşmüş hali gibi gözüküyordu. Saçı ve gözleri içinde bulunduğu gece kadar karanlıktı; ışıklardan uzak olan sahilde tek ışık kaynağı olan ay gibiydi teni, sanki güneş varken bile ayın dünyadaki parçasıydı.

Yalnızdı, değildi aslında ama öyle hissediyordu. İnsanları sevmezdi, sevdiklerini ise asla paylaşamazdı. Kendi dünyasında 2 kişi vardı, geri kalanlarını konuşmaya değer bile görmezdi. Abisi İtachi ve sık sık görüşmesede arkadaş olarak kabul ettiği tek kişi Neji. Yalnız hissetme sebebiyse abisiydi, sevdiği adamla beraberdi ve ondan kendisine yeterince ilgi gösterecek zaman bulamadığını düşünüyordu, sadece düşünüyordu ne bunu sesli dile getirmişti ne de abisine düşüncesini anlayabileceği bir harekette bulunmuştu. Böyle biriydi, düşüncelerini sadece ay ile paylaşırdı. Çekingendi, kimse öyle olduğunu düşünmese bile utangaçtı.

İnsanların beklentileri üzerine şekillenen düşüncelerinin ağırlığıyla kendi içinde istemsizce ezilirdi; sık sık kalbi sıkışır, elleri terlerdi. Düşünceleri o kadar yoğunlaşırdı ki ne etrafındaki sesleri duyabilirdi ne de hareket edebilirdi. Kendisine göre bu yaşadıkları, intihar etmeyi arzulamasına sebebiyet veren düşünceleri ya da düşüncelerini bastırmak için alkolik olması bir problem değildi.

Kimsenin sevgisine inanmazdı ona göre abisi kardeş olmasalar onu sevmezdi, Nejii içindeki karamsar benliği görseydi onunla arkadaş olmak istemezdi, onu beğenen insanlarsa dış görünüşü onların tipi olmasaydı aşağıladıkları bir insan olmaktan öte geçemezdi. Her zaman sevilmişti istemediği halde, veya hep onun hakkında konuşulmuştu rahatsız olduğu halde. Oysa küçükken sadece fikirlerinin önemsenmesini istemişti, samimi bir şekilde içten içe nasıl hissettiğinin sorulmasını istemişti. Büyüyünceyse insanların asla böyle davranışlar sergilemeyeceğini düşünüp gecenin bir parçası olup karanlığa karışıp görünmez olmak istedi. İnsanların sahte hallerindense tek başına olmayı tercih etti. 

Umutsuzdu, karamsardı, acizdi, inançsızdı, güzel kelimesinin hiçbir karşılığı yoktu onun için, insanlardan hayatı boyunca ne duygusal olarak ne de cinsel olarak etkileneceğini düşünmüyordu. Üstünde her zaman kabullendiği depresif kimliği vardı. Neji ve abisini zaman geçirmeye değer görse bile gerçek fikirlerini onlarla paylaşmaya değer görmüyordu. Aslında içten içe çok ihtiyacı vardı, tüm samimiyetiyle onu dinleyecek ve yargılamayacak birine aslında ne düşündüğünü anlatmaya çok ihtiyacı vardı, belki de sadece sarılıp saatlerce ağlamaya ihtiyacı vardı. Kendisine karşı fazla kördü, düşünmekten uyuyamadığı gecelerde sızana kadar sahilde yürürken içmeye ihtiyacı olduğunu sanıyordu.

Yine o gecelerden birindeydi, sahili izlerken arada votkasından yudumlayarak başını ağrıtan düşüncelerinin susmasını diliyordu. Siyahlığıyla gecenin karanlığını kıskandıran gözleri denize düşen ayın görüntüsünde gezinirken günler sonra zihni ilk defa olumlu bir düşünceye ev sahipliği yaptı: 'Huzur verici.' Niigata sahillerini yılın en çok bu zamanlarında seviyordu. Her eylül ayında ay ışığında sahile vuran deniz yıldızlarını toplardı, hatta kuruttuğu deniz yıldızlarını özenle boyayarak bir koleksiyon bile oluşturmuştu. 

Eylülle birlikte gelen sonbahar mevsiminde gece saatlerinde burada kimse olmazdı, daha önce kimseyi görmemişti. Bu yüzden rahatlıkla 4 yıldır buraya gelip bağıra bağıra ağlayabiliyordu. En azından bu geceye kadar bu şekildeydi. Karşıdan gelen sarı saçlı çocukla şaşırmıştı ve istemsizce onu gördüğü an itibari ile düşünceleri yine onu ele geçirmişti: 'Acaba buraya sık sık geliyor mu? Daha önce beni ağlarken gördü mü? Seslice isyanlarımı duydu mu? Abimin tanıdığı mı? Ağladığımı fark eder mi?' ve bunlar gibi sayısız düşünceler, o bile düşüncelerininin hepsini yakalayıp algılayamıyordu. 

Yürümeye devam ederken sahilin sessizliğinin aksine onun kafası hiç susmuyordu. Ona soru yönelten çocuğun dediğini bile duyamamıştı. Yanından geçip gidecekken kolunu tutan gençle hissettiği gerginlikle kusmak istemişti fakat dışarıdan hiçbir tepki yoktu. ''Görmezden gelmek yerine cevap vermeye ne dersin?''  Fazlasıyla sarhoştu ne dediğini bilmiyordu, alkolün etkisinde olmasaydı da ukala cevapları eksik olmazdı gerçi. ''Yanından geçerken herhangi bir şey dediğini bile duymadım desem? Bilinç altım bile seni görmezden geliyor'' Karşısındaki kişi dudaklarını dişlemeye ara vererek derin nefes alıp verdi, onu izleyen ukala alkolik ise kafasında onun hakkında bir çok düşünce oluşturmaya başlamıştı bile. Bu mevsimde Niigata sahillerini kuru soğuk ele geçirirdi, soğuktan dolayı dudaklarını ısırdığını ve buna alışık olmadığını düşünmüştü. Kendi içerisinde direkt karşısındaki genci birkaç saniyede yabancılaştırıp onu itici bulmuştu. ''Sadece içimde bastıramadığım bir konuşma isteği var ve çok sempatik birine benziyorsun, ağlamışsın ama ağlamayı hak etmeyen biri olduğuna eminim. Saçların, gözlerin, yüz ifaden gecenin bir parçasıymışsın gibi gözükmene sebebiyet veriyor ve bence matematiğin mükemmel. Her neyse benimle konuşmak istemez misin? Hem daha açmadığım vodkam var, seviyor gibi-'  ''Lütfen biraz yavaş konuşur musun?'' mahcup bir sırıtışla cevap verdi: ''Özür dilerim, denerim.''

Alakasız konuşuyordu ve rahatsız edici seviyede pozitifti ama onu dinlerken kendi düşünceleri susuyordu. Olumlu düşünmeye çalışıyordu enerjik birine sohbet arkadaşı olmak ona zarar vermezdi. Kendisini yargılamayacak birini istemişti küçükken, büyüdüğündeyse her şeye karşı kötü bir önyargıyla yaklaşan birine dönüşmüştü. 'Dış görünüşü ve karakteriyle gündüz ya da güneşe ait gibi, ne gece vaktine ne de benimle sohbet etmek için uygun biri' saniyelik aklından geçen onu reddetmeye yönelik olan düşüncelerinin aksine ''Neden olmasın, peki ne hakkında konuşmak istersin?'' diye bir soru yöneltti. 

Gecenin karanlığına zıt olan gencin gözleri duyduğu cümleyle parlamıştı. Bulundukları ortamdan bir parçayla o anlık bütünleşmişti, mavi gözlerindeki parıltı denizin üstüne yansıyan ayı andırıyordu. En azından votkasının dibi gözüken kişi öyle düşünüyordu. ''Önce adını öğrenebilir miyim? Benim adı Naruto, Uzumaki Naruto!'' Yerinde duramıyordu; ya elleriyle oynuyordu ya kafasını sağa sola sallıyordu ya da ayaklarını oynatıyordu, bunlara ek olarak sürekli dudaklarını ısırıyordu. ''Sasuke, Uchiha Sasuke''

Gülümserken elini uzattı: ''Benimle gel Sasuke...''

Sasunaru: AnksiyeteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin