Dün eve geldiğimde odam kapalı, ışığı sönüktü. Ama ben odama girer girmez bir it kokusu almıştım. Kesin bir şeylere bakmıştı, bir koz aramıştı. Hemen Hyunjin'in odasına baskın yapmıştım. Odaya pineklenmiş, hiçbir şey yapmamış gibi oturuyordu. Bir müddet ona bakıp durumu sorgulamıştım. Bakışlarımla ona sövmüştüm ama o hiç takmayarak, benim bunları sesli bir şekilde dile getirmemi sağlamıştı.Bana ne dediğimi anlamadığını, ne saçmaladığımı söyleyip durmuştu. Ben, elbette bu oyunbozan Hwang'a kanmamıştım. O illaki bir açık verecekti. Ben yine de o günü bekleyip, sakince odama çekilmem gerektiğini fark edince yanından ayrılmıştım.
Akşam yemeğine kadar odamdan çıkmamış, yemekte anca suratını görmüştüm. Oturduğu masanın altından el hareketi çekerek yemeğimi yemiştim. Daha sonrasında masadan kalkıp tekrar odama döndüğümde, gün bitene kadar onu görmemiştim. Bu hep böyle olacaksa iyiydi.
Sabah olduğunda okula hazırlanmak için kendimi motive etmeye başlamıştım. Hyunjin'le ayrı yollardan gitmek için erken bir saatte çıkmak en mantıklısıydı. Kahvaltımı etmeden annemle vedalaşıp çıkacağım sırada, annem beni durdurmuştu.
"Hyunjin'i beklesene Ahrin." anneme arkamı dönük bir şekilde cevap verdim.
"Anne o uykucu ya kalkmaz şimdi. Ben hemen gideyim, kendi gelir zaten yolu biliyor."
"Kim uykucu?"
Duyduğum o iğneleyici ses, beni yavaş bir şekilde arkamı döndürtmüştü. Tam da karşımda sırt çantasıyla, taranmış siyah uzun saçlarıyla Hyunjin vardı. Gözle görülür bir sinirle ona bakıyordum. Annem ise mutfağın tezgahına yaslanmış, bizim aramızdaki bu gerilime ortak oluyordu.
"Ahrin iyice yalancı bir kız oldun, baksana Hyunjin zaten kalkmış."
"İşime gelir, artık geç kalkarım." dedim ağzımın içinden.
Daha fazla beklemeyerek, hızlı adımlarla dışarı atmıştım kendimi. Arkamdan kapanan kapı ve hızlı adımlar beni resmen koşmaya zorluyordu. Hyunjin yanıma ulaştığında, yolun ortasından giden beni kaldırıma çekmişti. Kolumu tutan eliyle daha da çatmıştım kaşlarımı.
"Uzaklaş ya, samimiyete gerek yok."
"Samimi olduğumuzu düşünüyordum, kırdın beni." diyerek yapmacık bir üzüntü takınmıştı suratına. Kolunu çekip önüne dönmüştü. Ben de yanımdaki varlığını yok saymaya çalışmıştım. Ama o susmak bilmiyordu.
"Benimle karşılaşmamak için bu kadar çaba göstermen boşuna. Her gün yüzlerimizi göreceğiz."
"O yüzünü görmek istemiyorum muşmula, defol yanımdan."
Sokakta gülmeye başladığında, ifadesizce ona bakmaya devam ettim.
"Güzel hissettiriyor." dediğiyle kaşlarımı çattım.
"Ne güzel hissettiriyor?"
"Sana sataşmak. Meğerse bunca zamandır bu zevkten geri kalmışım."
"Hah. Sana sataşmak en çok beni keyiflendiriyor. Susup kalman sinir bozucuydu ama açıldın artık, benim eserimsin."
Gülerek göz kırptığımda, yandan bir sırıtış görmüştüm suratında. Öylece yürümeye devam ediyorduk. Ben yavaş yavaş uzaklaşmaya çalışsamda, o bir şekilde kendini yanaştırıyordu. Okulun önüne geldiğimizde, artık yanımdaki varlığına katlanamayarak koşarak okula girmiştim.
Sınıfa geldiğimde önceden gelmiş olan Felix, beni sıramda bekliyordu. Dil bölümü seçerken onu da yanımda götürmem büyük bir gururdu benim için. Yanına ulaştığımda yana kaymış, bende yorgunca oturmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my sweet neighbor, hwang hyunjin
Fanfictionahrin: ne mi oldu bu hyunjin elinde koca valizle bizim eve yerleşti . . . stray kıds × fem texting, düzyazı