bin okunma olmuşuz😭
totişinizi yerim😭. . .
"Benim çişim var geri dönelim."
"Yürü Ahrin."
"Şu ağaçlar ne güzel. Kuş olup uçasım var. Fatih Sultan Mehmet-"
"Ahrin!"
Yaklaşık on dakikadır arkadaşlarımı çıldırtmayı deneyip yolumuzdan geri döndürmeye çalışmıştım. Bugün okulda Hyunjin ve arkadaşlarıyla beraber yemek yememiz bir yana dursun, şimdi de onların maçını seyretmeye gidecektik. Resmen bana karşı komplo düzenleniyordu. Minjin çok mutlu olduğu için ve biricik sevgilisiyle daha fazla zaman geçirmek istediği için pek itiraz hakkım yoktu. Yine de niye ördek yavruları gibi peşinden sürükleniyorduk anlamıyordum.
Maçın yapılacağı sahaya geldiğimizde, Minjin Chan'ın yanına giderken biz de tribünlere geçmiştik. Bizimkiler ve mahalleden gördüğüm birkaç oğlan daha vardı sahada. Gözlerim ilk önce Hyunjin'i bulduğunda, bana baktığını fark ettim. Başımı 'hayırdır?' anlamında salladığımda gülerek önüne dönmüştü. Bir acayip olduğumu düşünüyorsunuzdur muhtemelen. İnsan sevdiğine mahalle abileri gibi artist hareketler yapar mıydı hiç. Ben niye yapıyordum öyleyse? Bu işlerden pek anladığım yoktu benim.
Minjin yanımıza döndüğünde elinde pet şişeyle gelmiş ve yanımdaki boş yere oturmuştu. Felix en uç taraftan bize doğru eğilmiş ve homurdanmaya başlamıştı. "Minjin gördün sevdiceğini hadi biz kalkalım." diyip ayaklandığında, Minjin keskin bir şekilde Felix'e bakıp onu geri yerine oturtmuştu. Felix, Minjin'den gerçekten korkuyordu. Ama ben korkmuyordum.
"Felix çoook haklı, gidelim biz ya." diyip suratımı astığımda Minjin sinirle soludu.
"Oturun oturduğunuz yerde! Siz benim arkadaşlarım değil misiniz lan? Şurada kırk yılın başı aşk yaşıyorum, biraz halden anlayın. En çok da sen anla Ahrin! Bir gün çok pis aşık ol da göreyim seni."
Ah be Minjin.
"Seni anlıyorum da biz niye bunları izliyoruz anlamıyorum ki!"
"Hyunjin'e çıkışta kötü oynadığını söyleyip dalga geçtiğini düşün ve keyiflen Ahrin. Benim sinirlerimi bozma ve sus."
Minjin'in dediğine gülmeye başladığımda o da gülmüştü. Gerçekten öyle yaptığımı düşündüğümde keyiflenmiştim. Maçın başladığını bildiren düdük çaldığında, tüm odağımı sahaya çevirmiştim. Gözlerimle top peşinde koşturan Hyunjin'i takip ediyordum. Şaka maka iyi oynuyordu. Kendini tamamen adamış gibiydi, hırslı gözüküyordu. Ben biraz sonra düşüp bayılabilirdim ama hayır, Lee Ahrin salak bir platonik olmamalıydı. Bu yüzden müthiş bir ciddiyetle maçı izlemeye devam ettim.
. . .
"Ahrin kafana fırlatırım şu suyu kes sesini artık!"
"Ama Minho-" tekrar kahkaha atıp iki büklüm olduğumda Minho cidden dediğini yapmıştı. Şişe kafama dank ettiğinde aniden gülmemi kesmiştim.
Ne mi bu kadar komikti? 9-2 yenilmişlerdi ve Minho sinirden deliye döndüğü için karşı takımdan birine dalmıştı. Zor bela herkesi ayırdıktan sonra hallerine gülmem sinirlerini bozuyor olmalıydı. Erkekler işte, yenilince gelen hazımsızlık duygusunu sindiremeyip, birilerine saldırmalılardı. Neyse ki ucuz atlatmıştım.
Herkes sakinleştikten sonra çimlere yayıldığımızda, Minjin Chan'ın kolunun altına sokulmuştu. Onlara yüzümü buruşturarak sahte bir tiksintiyle baktım. Chan sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Maç boyunca Minjin'le flört edip durmuştu ve ben koruyucu arkadaş moduma bürünmüştüm adeta. Minjin'i kolundan çekip kendime yasladığımda, Chan boşluk hissiyle afallayarak bana baktı.
"Uzaklaş ya, ne öyle yılışık yılışık."
"Sen kıskanıyor musun?" sağ taraftan sırıtarak soran Hyunjin ile şaşırdım.
"Sana ne oğlum seni mi kıskandım?"
"Aman iyi, bari onların mutluluğuna izin ver."
"Lan sen bir şey mi ima ediyorsun?"
Ayaklandığımda Jisung kolumdan çekerek tekrar oturttu beni. Karşımda bana kınayan ifadelerle bakan Jeongin'i gördüğümde yerime sindim, yüz ifadesi yaptığım şeyin rezilliğini anlamış gibiydi. Utanmaya vaktim bile olmadan Jeongin gözleriyle tribünlerin arka tarafını işaret ettiğinde birlikte ayaklandık. Tabii, herkes bir anda bize dönüp sorgularcasına bakınca, birkaç bahane uydurup yanlarından uzaklaşmaya başladık. Sahanın tenha tarafına geldiğimizde durup Jeongin'e baktım. O yargılayıcı bakışları hala gitmemişti.
"Sen salak mısın acaba? Hem Hyunjin'den hoşlanıyorsun, hem de ona bok parçası gibi davranıyorsun. Tsundere cospilav çarsın yemin ederim. Nasıl itiraf etmeyi düşünüyorsun? Onunla dalga geçtiğini düşünecek."
"İtiraf etmeyeceğim ki."
"Ömrünün sonuna kadar böyle mi yaşayacaksın?"
"Hislerimin biteceği günü bekleyeceğim."
Jeongin sabır diler gibi gözlerini kapattığında masum çocuk havasına bürünmüştüm. Cidden saçmalıyordum ama ağzımdan çıkanları kontrol de edemiyordum.
"Öyleyse Hyunjin'le hiç yakınlaşma Ahrin. Senin aksine o bazı şeyleri ciddiye alabiliyor ve kırılıyor."
"Sen neden bu kadar ciddisin peki bugün? Hayırdır Jeongin, gerçekten önemsiyor musun Hyunjin'i?"
Sinirlendiğimi hissettiğimde, aynı hissiyatı Jeongin'de görüp kendimi geri çektim. O ise bir adım daha atıp kaşlarını çatarak gözlerini bana dikti. Onu ilk defa böyle görüyor olmamla şaşkındım.
"Hyunjin'i elbette önemsiyorum çünkü o benim arkadaşım. İkinizi de tanıyorum ve huylarınızı, davranışlarınızı biliyorum. Ama ben seni o kadar tanıdığımı düşünmüyorum artık. Hyunjin'e bu şekilde davranman sana hiçbir şey vermeyecek."
"Öyleyse elim boş kalsın umrumda değil Jeongin! Hyunjin'i seviyor bile olsam kendi kişiliğimi değiştiremem. Ben böyleyim! Eğer ki o senin arkadaşınsa arkasından iş çevirme ve benim iyiliğim için uğraşma. Hyunjin'i elde etmek gibi bir amacım yok benim."
"Senin mutlu olmak gibi bir amacın yok. Hiçbir şey için çabalamıyorsun!"
"Sen de çabalama o zaman. Sen de, Hyunjin de siktirin gidin. İkinize de ihtiyacım yok."
Sinir tüm damarlarıma yayıldığında gözlerim yanmaya başlamıştı. Uzun zamandır bu kadar sinirlenmemiştim ve içim dolup taşıyordu resmen. Biraz daha burada durursam ağlayacaktım. Hızlıca dönüp gideceğim sırada, Jeongin'in arkasında gördüğüm kişiyle durdum. Aniden duruşumla Jeongin de dönmüştü ve ikimizde büyük bir şaşkınlıkla Hyunjin'e bakıyorduk. Tribünün yanında durmuş bizi izliyordu ve yüzünde o hayal kırıklığıyla beraber üzüntüyü birlikte görüyordum. Onun o ifadesi beni on yerimden bıçaklamış gibiydi. Ne duymuştu, ne kadarını duymuştu bilmiyordum, ya da önemsemiyordum. Sadece kendime bağırmak istiyordum.
Aptal, aptal, aptal!
Hyunjin hızlıca çekip gittiğinde kıpırdamadım, sadece gidişini izledim. Arkasından gidip durdursam ne diyebilirdim ki? Senden hoşlanıyorum ama kötü davranıyorum. Tam bir aptalım. Bunları demek yerine yanımdaki Jeongin'e baktım. Bana kızgın gibi değildi, benimle aynı ifade vardı yüzünde. Batırmıştım, batırmıştık.
. . .
bu bölüm birazzz..
KAOSLUYDUbugün itirabiyle sınavlarım bitti
şükür moment🙏🏿
matematik notumu beklerken stres altında anca böyle bir bölüm çıkabildichan ve minjin'e mutluluklar
hyunjin ve ahrin'e bir çuval bok
şaka🕴️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my sweet neighbor, hwang hyunjin
Hayran Kurguahrin: ne mi oldu bu hyunjin elinde koca valizle bizim eve yerleşti . . . stray kıds × fem texting, düzyazı